Bir okuyucu ve yazı yazmaya çalışan biri olarak karşılaştığım en farklı kitaplardandı.
Beni tetikleyen,heyecanlandıran, düşündüren tekniği, kurgusu, içeriğiyle farklı bir yapıt.
Bildik, tanıdık roman yazma öğeleri içermeyen, eski usul anlatım biçimlerinde değerlendirilmeyecek bir kitaptı.
Bir yazar aday adayı olarak çeşitli yazı seminerlerine katılıyorum. Yaratıcı Yazarlık kurslarına gidiyorum. Genelde bana bu kurslarda 3. kişi olsun anlatıcın diyorlar. Neden? O zaman akıcı olur, okur beğenir diyorlar. Bu kuramın destekleyicileri aslında şöyle düşünüyor :
“Antik eleştiri kuramları bize hikâyelerin baş karakterleriyle özdeşleşmemizin, bu şekilde arınmaya ulaşmamızın, hem sanatın ödevi, hem de toplum sağlığı için çok faydalı olduğunu söyler. Başkarakter bir üçüncü tekil kişidir çoğunlukla; onu okuyan biz arkasındayızdır ama olayları başkarakterle birlikte yaşadığımız için, onun içindeyizdir de. Böylece, eğer heyecanlı okurlarsak, Don Kişot’un maceralarını okurken, sadece bir üçüncü tekil kişinin başından geçenleri uzaktan izlemekle kalmaz, mucizevî bir biçimde kendi sıradan hayatımızdaki olayların bu başkarakter tarafından yaşanan olayların birer benzeri olduğunu hayal ederiz. Moby Dick’in peşine düşmüş Ahab’ın açtığı olasılıklar denizinde ister kendi ütopya arayışımızı, Allah sevgimizi veya devrim tutkumuzu görürüz ve bu oyuna katılmaktan zevk alırız.”
Oysa ben bir romanda bir çok anlatıcı olabileceğini savunurum. Marx Frisch’in Stiller’ini okuduğumda işte dedim, kurslarda anlatıldığının aksine bir çok anlatıcısı olan bir roman. Olabiliyor. Ne güzel de oluyor.
Şimdi de Calvino’nun kitabı tüm klasik roman yazma teknikleri ile adete dalga geçiyor…
Öncelikle bir Erkek okurun ağzından yazıyor, onunla okuru yani beni kitapçıya götürüyor, beraber ünlü yazar Calvino’nun “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu” kitabını alıp eve dönüyoruz.
Sonraki bölümde o erkek okurla beraber okumaya başlıyoruz,
Sisler içinde trenden bir adam iner, soğuk bir akşamda, bilmediği bir kasabadadır. Bara gider. Klasik bir kurguyu rahat rahat okumaya devam ederiz, üçüncü şahıs diliyle yazılan.
Yazar kalemini kullanır, etkileyici cümleler kurarak barı anlatır, çekici bir kadından bahseder. Kadının eski kocaları kasabanın doktoru ve polisi hakkında konuşulanları okura biraz da gizemle verir. Bir kırık aşk üçgeni, gizemli bir yolcu, güzel kadın… Tüm okurlar heyecanla okumaya devam eder. Önce bara hangi eski koca gelecektir? Neler olacaktır? Yolcu ve kadının da diyalogları ilginçleşir… Nefes nefese sayfaları çevirirken birden anlatım kesilir. Hikayenin dışına itilmişizdir.
Bir sonraki bölüm, başka bir kitaptan bir bölümle karşılaşıp, erkek okur gibi afallarız.
Ve ertesi sabahı zor bekleyip gerisin geriye kitabevine döneriz. Ciltlerken kitaplar karışmıştır. Calvino’nun kitabının arasına tanınmayan bir yazarın farklı türde bir kitabı girmiştir. Üstelik o öyküde farklı ama çekicidir. İlk öykü kadar ikinci öyküyü de merak ediyoruzdur artık.
Erkek okur kitabevinde kendisi gibi karışan kitabı geri getiren başka bir okurla, Ludmila ile karşılaşır. (Erkek okurun adını ve fiziksel görünümünü tüm kitap boyunca öğrenemeyeceğizdir ama Ludmila detaylı tarif edilir. )
Beraber Yolcu’nun peşine düşerler. Kitabın baskı hatası olmayan bir kopyasını elde etmeye çalışırken, yanlışlıkla araya karışan bölümü de ilginç bulduklarından o kitaba da ulaşmayı hedeflerler.
Her bölümde başka kitaplarla, başka insanlarla karşılaşarak girdikleri labirentten bir türlü çıkamazlar.
Biz okurlar da çok çetrefilli bir okuma, yazma serüveninin içinde buluruz kendimizi. Calvino biz meraklı okurlarla kedinin bir fare ile oynaması gibi oynar.
Onca okuma, onca soru sonrası elimizde sadece on kitap başlangıcı vardır, hepsi de başka türlerde yazılmıştır. Romantik, polisiye, erotik, etnik, fantastik, masalsı…
Erkek okur, Ludmilla, Ludmilla’nın kardeşi, bir çevirmen, yayın evi sahibi, bir ölü dil profesörü, bir best seller yazarı da ana karakterler olarak romanda yer alır.
Ana konu ne, kurgu ne onu bile kaçırmaya başlarız.
Bu arada ben kitap sayfaları arasında ana kurgudan uzaklaşıp best seller yazarının tirajedik hikayeleri ile ilgilenmeye başlamışımdır. Benim gibi bir çok okurda kitap içinde bir hikayeye takılmıştır. Sonra hep beraber yazarın usta manevraları ile kurguya tekrar geri döneriz.
Yazar biz hikayeler içinde takılanları cezalandırır, erkek okuru bir hikaye peşinde kitapların yasaklandığı, yakıldığı bir ülkeye sürükler.
Bu kadar çok dil, karakter, öykü, anlatım şekli bir romanda toplanınca nasıl bir okuruz, okumak ne soruları kafamızda dönmeye başlar. Cevabı yine bulamayız.
“Calvino, artık doğrudan bir hikâye anlatmanın sıkıcılığını mı gösterir Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu’da? Yoksa gösterdiği, kendisinin doğrudan bir hikâye anlatmayı başaramayışı mıdır? Bence ikisi de: kendisine sıkıcı geldiği için eski usul yollarla hikâye anlatmayı istemiyordur. Ama zaten asıl hikâye de budur: hikâyelerin eski hallerinden bizim, biz okurların artık sıkılmamız.
Bu romandaki türden ‘numaralar’, eski usul hikâyeleri okumanın aklımızdaki sıkıntısını ortadan kaldırıyor. Ama Calvino’nun çektiği ‘numaralar’ın bize göstermeye çalıştığı şey de, paradoksal biçimde, eski usul hikâyelerin gerçekte en yenilikçi olanlar oldukları. Bu da bizi Calvino’nun ikinci meselesine getiriyor: eski hikâyeleri okumaktan sıkılan şu kötü okur kimdir, özellikleri nelerdir? “
Okur olarak bende “Yaşasın Post-modern edebiyat ve yazarları” diye haykırma isteği yaratıyor Calvino.
Farklı okuma deneyimlerine ve farklı yazarlara yönlenmek için beni cesaretlendiriyor.
Bu kitabı okuduktan sonra ben bir yazar aday adayı olarak kendi yolumdan gitmeye karar verdim. Açık olacağım, hikayeye, forma, kurguya… Uzun, karmaşık ve devrik cümlelerimi seveceğim. Onları değiştirmek değil, geliştirmek için çalışacağım.
Önümde, önümüzde açılan dünyalara ve bunu mümkün kılan yazarlara …
Işın Güner Tuzcular
Not : Alıntılar Hüseyin Velevoğlu : Kötü Okur Hakkında İyi Bir Kitap – Zaman
Çok güzel bir eleştiri yazısı olmuş en kısa zamanda kitabı edinip inceleyeceğim.
BeğenBeğen
Calvino deyince Tezer Özlü’nün şehir notlarını anımsadım. Yazarı duyumsamak için kentin sokaklarını nasıl arşınlayıp bunu yazıya döktüğünü. Sanırım bazen soyut bağlar oluyor kimi yaratıcı ruhlarla bu bazen bir kitap, bazen de bizzat sanatının kendi yolu. Tekniklerin içimizdeki tutkuyu açığa çıkaracak bir yanı var mı bilmiyorum ama sanat “başka ifade yolu” olmamak denli ise hem şansımız hem çaresizliğimiz de olabilir kimi zaman.
BeğenLiked by 1 kişi
Bu kitabı henüz okumamıştım, ben de bir yazar adayı olarak arayışlar içindeyim ve bilgilendirmen çok faydalı oldu İlk işim bu kitabı alıp okumak olacak. Teşekkürler.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok güzel bir kitap özellikle bizler için ders kitabı gibi
BeğenBeğen