Katil her zaman uşak olmaz.
Twit attıktan sonra hemen like, comment, retweetler gelmeye başladı.
Çok okunan bir cinayet yazarı böyle bir cümle yazınca tabi ki TT olurdu.
İlk romanı ile çok okunanlar listesinde aylarca kalmıştı. Sosyal medyayı da iyi kullandığından özellikle gençlerden büyük bir hayran kitlesi kazanmıştı. İsyankâr, gizemli, karanlık, kusursuz bir genç yazar imajı çizmişti.
Eleştirmenler her ne kadar karakterler sığ, çok sert, fazla kan var, sadist roman karakteri falan demişlerse de son kitabın Playstation oyunu da piyasaya çıktıktan sonra romanı daha da çok satmaya başlamıştı.
Kusursuz cinayet işlenebilir.
İkinci twit ilkinden de çok beğenildi. Yeni kitabı sordu birçok takipçi.
Yakında soluksuz okuyacaksınız, kimse katili bilemeyecek.
Yayıncısı da aradı. Yeni kitap haftaya kitapçılarda olacaktı.
“Çok farklı yazıyorsun, ayrıntıları kurgulaman, detaylı tasvirler, akıcı dil… Olmaz böyle bir şey,” dedi.
Kendine bir viski koydu. Aynadaki yansımasına kadeh kaldırdı.
“Tabi farklı olacak, diğer cinayet yazarlarına benzemiyorum ki ben. Uzun uzun, ince ince plan yapıyorum. O kadar emek… İşimi ciddiye alıyorum ben.”
Sevgilisi mesaj attı, o sırada,
“Haftaya Bermuda’ya tatile gidiyoruz değil mi? Ayarladın mı oteli?”
Geçen bahar davet edildiği iç çamaşırı firmasının defilesinde tanışmışlardı. Kısa sürede medyanın da büyük bir ilgiyle izlediği birliktelikleri başlamıştı. Hep popüler mekânlarda buluşur, en gözde etkinliklerde yer alırlardı.
“Böylesine güzel ve ünlü bir kadınla beraber olduğum için mutlu olmalıyım değil mi?”
Aynadaki aksine sordu. Saçları hafif dökülen, gözlüklü, soğuk bakışlı, sarışın bir adam ona bakıyordu. Her ne kadar kadın hayranları çok yakışıklı olduğunu söylese de o kendini hiç beğenmezdi. Lisede alay edilen, sessiz, sopa gibi uzun ve sıska, sakar gençti o.
Beraberlerken ünlü, küstah yazar maskesini takıp sevgili ile konuşsa da içten içe derinlerde o güvensiz oğlandı. Kadının tavırlarında da bir değişiklik seziyordu. Uzaklaşıyordu sanki ondan.
“Bu muhteşem kadın hayatta seninle çıkmazdı.” dedi ve viskisinden bir yudum aldı.
Aynadaki aksi mırıldandı;
“Ünlü romancı ile çıkıyor o, zengin, ünlü romancı ile.”
Koltuğa oturdu canı sıkılmıştı. Popülaritesini biraz yitirse, bir romanı satmasa terk ederdi bu kadın onu.
“Bermuda Şeytan Üçgeninin Yuttuğu Model”
Bir sonraki romanı olabilir miydi? Sevgilisi ölünce ya ondan kuşkulanırlarsa… Kusursuz bir cinayet tasarlayabilir miydi?
-Suçu da menajerine ya da eski sevgilisine atsam…
-Çok mu sıradan?
Meşhur olmasını sağlayan ilk romanında da iş adamının katili otopark bekçisi değil miydi? Düşük bütçeli korku filmlerine senaryo yazan genç bir yazardı o zamanlar. Korku filmlerinde figüranlık yapan çekici kız arkadaşını hatırladı. O zengin yapımcıyla kendisini aldatan kızı. Aslında suçu bu kıza atacaktı da, iri yarı adama işkence edip, öldürmeyi ufak tefek bir kadının başardığına kimse inanmaz diye düşünmüş ve vazgeçmişti. Otopark bekçisi küstah zengin yapımcıdan hiç hoşlanmıyor, hep hakkında konuşuyordu. Bir gün işadamı onu sudan bir sebepten dolayı azarlamıştı, o da adamın Ferrari’sini çizmişti intikam için. Çok iyi bir cinayet zanlısı adayıydı.
Ne demişti geçenlerde o çokbilmiş gazeteciye, “Gazete haberlerinden ilham alıyorum, o cinayetleri daha da mükemmel hale getiriyorum tabii roman yazarken.”
Gazeteci gözlüklerinin üstünden şöyle bir bakmış, “İlk romanızında bir otopark bekçisinin işkence edip, saygın bir iş adamını öldürmesinin neresi mükemmel cinayet,” demişti.
Bir sonraki kitabın cesedi olmadan önce anlamıştı mükemmel cinayet ne demek. Gözlüğü kırılmış, yüzü kan içinde, gözleri yuvalarından çıkarılmış, öylece ağlamıştı, son anda.
Gazeteci, hakkında haber yaptığı genç youtube fenomeni tarafından öldürüldü…
Genç Youtuber kendisini, videolarını sürekli eleştiren gazeteciyle alenen bir barda kavga etmiş, yumruklaşmış, hatta “öldüreceğim seni!” diye bağırmıştı.
Kendi kendine güldü. Gazete haberini iki gün önceden biliyordu, bu mükemmeliyet değil de neydi? Ayrıca eski kız arkadaşı neredeydi? Herkes Avrupa’ya oyunculuk eğitimi almaya gitti sanıyordu ama bir tek o kızın başına geleni biliyordu. Genç figüran için özel sahneler yazmıştı. Titriyerek oynadığı o sahneler, yalvarışları… Gözleri korkudan kocaman. Ya o final sahnesi
Hepsini yazmıştı. Oturup mürekkepli kalemle, sayfalarca. Her detayı, her bakışı, her ç…
Yazdığı en iyi romandı belki de, yayıncısı görse hayran kalırdı.
“O romanı da yayınlatsak, çok bekledik bence?”
Aynadaki akis düşünceli düşünceli başını salladı…
– Başsavcı şüphelenir mi diyorsun? Adama tüm yazdığım kitapları imzalayıp yolluyorum, hiç bir şeyden şüphelenmiyor. Kaç tane kusursuz cinayet ve Başsavcı geçenler de oğlu için de imzalı kitap istemişti. “Hayran size, oğlum,” demişti.
Viskisini bitirdi, seyahat şirketini aradı. Bermuda’ya üç bilet aldı.
Sevgilisinin eski çıktığı adam, o trilyoner daha iyi bir cinayet zanlısı olurdu haber açısından ama o adamı Bermuda’ya nasıl götürecekti? Menajerle yetinmek zorundaydı. Twit atar ne kadar üzgün olduğunu yazardı, güzel sevgilisinin ardından ağıtlar yakar, talk showlara, reality showlara davet edilirdi. Cinayetten bir iki ay sonra da kitabı piyasaya çıkarmak en iyisiydi. Kesin best seller olur, oyunu piyasaya çıkar, hatta filmi çevrilirdi.
Kusursuz cinayet işte… Kusursuz katil. Müthiş yazar. Aynadaki aksi kahkahalarla gülüyordu.
Işın Güner Tuzcular
Ürkmemek mümkün değil…Ellerine sağlık
BeğenBeğen
Teşekkürler 🙂 Füsun’cuğum.
BeğenBeğen