Amazon’un kurucusu Jeff Bezos 20 temmuzda, sahibi olduğu uzay araştırmaları şirketi Blue Origin roketi ile uzaya gitti, kısa bir süre uzayda kalınmasına rağmen çok başarılı olan bu turda beni en çok heyecanlandıran, 82 yaşında bir kadının, Wally Funk’ın da rokette olmasıydı.
Roket uzayda ilerlerken Türkiye’de bir markette indirimli ürünler arasında Orkid’i saydığı için tartaklanan kasiyer ile ilgili tweetler gündemdeydi ve uzay uçuşu pek de konuşulmuyordu. Millet uzaya gidiyor, biz orkidle ilgileniyoruz desem de, aslında konuyla ilgili okumalar yaptıkça regl ve orkid konularının bir tesadüf olmadığını ve kadınların uzay yolculuğunu etkileyeceğini anlayacaktım.
Uzun boylu, ince, bembeyaz saçlı Wally Funk’un adını bir çok kişi gibi ben de ilk kez duyuyordum, ama o atmış yılı aşkın bir süredir uzaya çıkmak için mücadele ediyordu. Wally hakkında okumaya başladım, azimli ve hayal kırıklıklarına rağmen kararlılıkla mücadele eden bir kadın profili çıktı karşıma. Daha Jeff Bezos doğmadan önce,1962’de Mercury 13 Uzaydaki Kadınlar Programına gönüllü olarak katılan 13 kadından biri Funk. Program aniden durdurulmuş ve kadınlar uzaya gidememiş ama Funk, Ulusal Ulaşım Güvenlik Kurulu’nun ilk hava güvenliği araştırmacısı ve bir ABD askeri üssündeki ilk uçuş öğretmeni olmuş, astronotlar eğitmiş.
Araştırmalara dalmışken başka bir kadın da dikkatimi çekti. Elçi, politikacı, yazar Clare Boothe Luce, 1960’larda Life Dergisi’ne kadınların uzaya gönderilmesi için yazılar yazmış, o zamanki Başkan Kennedy’i etkilemiş, Mercury 13 uzay programının oluşturulmasında öncü olmuş bir yazar
Yıllar sonra Martha Ackman Mercury 13: The True Story of Thirteen Women and the Dream of Space Flight / Mercury 13: On üç kadının uzay uçuşu hayali adlı kitabında bu 13 kadını ve maceralarını çok detaylı anlatmış.

Kitapta da anlatıldığı gibi kadınların uzaya çıkması düşüncesinden bile hoşlanmayan birçok kişi var. Kadın astronot olmaz diyen, programı baltalamak için uğraşanlar sonunda bir neden bulmuşlar. Kadınların regl olması ve regl dönemi fizyolojik değişimler nedeniyle uzaya çıkamayacağına karar verilmesini sağlamışlar.
Argümanı detaylı olarak vermek istiyorum:
“Astronotların uzayda kan dolaşımının etkilendiği gözlenmiştir. Dünya yüzeyinde kanın kalpten pompalanması ve dolaşımı, yer çekimiyle beraber belli bir düzende gerçekleşiyor. Uzayda ise mikro yer çekimi sebebiyle kalp tembelleşiyor ve kan gövde ve kafada daha çok birikiyor. Regl döneminde de kanın vücudun yukarısında, yani rahimde toplanmasının ölüme yol açıp açmayacağı sorusunun cevabı bilinmemektedir.”
İşte bu nedenle Amerika’da 1964’te kadın astronot programı bir anda sona erdirilmiş.
Amerika, kadın astronotlar programını kapatsa da 1963 yılında Sovyetler Birliği vatandaşı uzaya çıkmıştır. Dünya’nın çevresinde neredeyse üç gün boyunca 48 kez dolanan kozmonot, halen “uzaya solo görevle giden tek kadın” unvanını da taşıyor. Bu başarının bir kısmı da uzaya giden ilk kişi olan Yuri Gagarin’e ait. Gagarin kadınların uzaya gitmesini savunmuş ve programı her aşamada desteklemiştir.
Sovyetler Birliği ikinci kadın kozmonotu Svetlana Savitskaya’yı 19 yıl sonra 1982’de uzaya göndermiş. Savitskaya daha sonra 1984’te ikinci kez uzaya gittiğinde, uzayda yürüyüş yapan ilk kadın unvanını da almıştır.
Uzun süre kadınları uzaya göndermemekte direnen ABD ise 1983’te ilk kadın astronotu Sally Ride’ı uzaya göndermiş.Ride uzaya giden üçüncü kadın olmuştur.
O dönemde de Amerika’da regl hâlâ gündemdeymiş. 18 Haziran 1983’te Sally Ride iki haftalık bir görev için “Challenger” ile uzaya gönderilmeden önce kendisine “100 tane tampon yeter mi?” diye soran mühendislere şaşkınlıkla bakacak ve onları sadece yarısını yanına almaya ikna edecekti.
Kadınlar uzaya çıkmak için çok mücadele etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Çok yakın bir tarihte, Mart 2019’da Anne McClain ve Christina Koch tarafından yapılması planlanan ve tamamı kadınlardan oluşacak ilk uzay yürüyüşü kıyafet engeline takılmıştır. Kadınlar için “medyum” bedende tek bir uzay giysisi olduğu için (diğer giysiler “geniş” bedendi), McClain’in yerini son anda erkek bir astronot Nick Hague almıştır.
Bu bile uzay yolculuklarının hâlâ erkekler baz alınarak planlanıp tasarlandığını gösteriyor. Neyse ki Ekim 2019’da Christina Koch ve Jessica Meir tamamı kadınlardan oluşan ilk uzay yürüyüşünü yaptı. Ekibin amacı, çalışmayan bir pil şarj/deşarj ünitesinin değiştirilmesiydi.
Sovyetler Birliği ve Amerika’dan sonra Avrupalı, Japon, Hintli kadın astronotlar da çeşitli görevlerle Amerika ya da Rusya’nın uzay seferlerinde yer aldılar. Ayrıca Çin kendi uzay programını uygulamaya başladıktan sonra Yüzbaşı Lui Lang 2013 yılında uzaya çıkan ilk Çinli kadın oldu. Suudi Arabistan’ın da bir kadın astronotu NASA’da eğitime yolladığı, yakında uzaya göndermeyi planladığı bilinmektedir. Wally Funk da dahil olmak üzere şu ana kadar 67 kadın uzaya çıkmış. 20 Temmuz 2021 tarihine kadar uzaya 41 ülkeden 574 kişinin çıktığı düşünülürse kadınların uzay macerasında hala yeterince temsil edilmediği açıktır.
Uzay çalışmaları 1960’larda başlayan ama gelişmesi istenilen düzeyde olmayan ülkemizde de son zamanlarda sık sık uzay yolculuğu, aya gitmek gibi konularda beyanatlar da verilmekte, hatta ‘bayanların’ bile uzaya gidebileceği söylenmektedir.
Aslında aya ilk inişte bir Türk bilim insanının payı vardır. Unuttuğumuz bilim insanımız, Güneşi zapt eden kadın olarak da anılan Profesör Dilhan Eryurt. Astrofizikçi olan Eryurt 1960’larda uzay uçuşlarıyla ilgili kuramsal araştırmalar yapan Goddard Uzay Araştırma Enstitüsü’ndeki görevi sırasında, kurumda çalışan tek kadın astronomdur. Alastair G. W. Cameron ile güneşin yapısı, evrimi ve güneşten gelen nötrinoların hesaplanması üzerine araştırmalar yapan Dilhan Eryurt’un Goddard Enstitüsü’nde yaptığı çalışmalar, Güneş hakkında o zamana kadar yanlış bilinen bazı gerçekleri ortaya çıkarmıştır. Güneş’in parlaklığının oluşumundan bu yana gittikçe artmadığını, geçmişte çok daha parlak ve sıcak olduğunu ortaya koymuştur. Çalışmaları o dönemde yeni başlayan uzay uçuşlarının gidişatını etkileyecek önemdeydi. Aya ilk iniş için yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle 1969’da Apollo Başarı Ödülü ile ödüllendirildi.
Dilhan Eryurt’un hemcinsleri olarak uzayla ilgili birçok alanda birçok göreve aday olacağımıza ben şahsen inanıyorum.
Mars’a gitmenin çok gündemde olduğu bu yıllarda belki bir Türk kadın astronotu Mars’a sert iniş yapacak rokette uzaya göndeririz. Aslında Mars yolculuğunda kadınların erkeklerden daha avantajlı olduğu da belirtiliyor. Regl olur diye uzaya gitmesi engellenen kadın, yine aynı özelliği nedeniyle Mars yolculuğu için en iyi aday kabul ediliyor. Doğurganlık! Bilim insanları uzayı kolonize edeceğimiz bir gelecekte, ilk uzay bebekleri için kadınları tüp bebek benzeri donanımlarla uzaya yollamanın yeterli ve ‘daha sağlıklı’ olacağını öngörüyor. Ayrıca yıllar sürecek uzun mesafeli görevlerde kadınların psikolojik zorlukları daha kolay aşacağı tahmin ediliyor.
Kadınların uzay macerasını, karşılaştıkları engelleri araştırıp yazarken aklıma bu kış okuduğum, Ursula Le Guin’in bir uzay gemisinde geçen öyküsü “intracom” geldi. Uzay yolu dizisine bir gönderme de yapan öyküde gemiye bir parazit uzaylı gizlice gelir, erkek personel bu uzaylıyı gemiden atmak isterken, kadın personel uzaylıyı besler, bakar, ona karşı olan erkek personeli de etkisiz hale getirir. Sonra anlaşılır parazit hamiledir ya da hamile olan gemidir.
Uzay yolculuğu macerası nasıl gidecek, kadınlar bu maceranın neresinde olacak, nasıl engeller yaratılacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz, Le Guin’in şu sözüyle yazımı sonlandırmak istiyorum:
“Çok yeni bir icattır kadın. Kadının icadından önce doğdum ben.”
Işın Güner Tuzcular