Okuma kulüplerinde, çeşitli edebi toplantılarda Büyük Rus yazarı Dostoyevski’den hayranlıkla söz eden insanlar Çağdaş Rus yazarı Venedikt Yerofeyev’i anlaşılmaz metinler yazmakla suçluyorlar. Orhan Pamuk’un kitaplarına başlıyorum ama bitiremiyorum diyenlerin, Leyla Erbil’in özellikle son döneminde yazdığı Kalan gibi metinleri yaklaşılamaz bulanların aslında çok karmaşık bir yazar olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinin altını çize çize hayranlıkla okuması beni hayrete düşürüyor.
Edebi düz okuması ve aynı zamanda derinlikleri olan kitapları düz okuyup hayran olan okur, edebi düz okuma olmaksızın direk onları dipsiz kuyulara atan yazarları okuyamıyor.
Ben iki Abdullah’a da hayran olup, zaman aynasında yitip giderken, Leyla Erbil’le Kierkegaard’ı çözmeye çalışırken, Lale Müldür’ün limonlu grazeli kek tarifini Greta’nın duygularına bağlayan bir okur olmaya çalışıyorum.

“Üç tür okur vardır: Bir, yargılamaksızın keyfini çıkaran bir üçüncüsü, keyfini çıkarmadan yargılayan; ortadaki bir başkası, keyif alırken yargılayan ve yargılarken keyif alan. Sonuncu sınıf, hakikaten bir sanat eserini yeniden üretir; üyeleri fazla değildir.” Der Goethe, Johann Friedrich Rochlitz’e yazdığı bir mektupta. Werther’i okuduktan sonra intihar eden okurlar, ideal değil sadece duygusal okurlardı. İdeal okurlar ender olarak duygusal olur. İdeal okur hem kitabın sonuna varmak hem de kitabın asla bitmeyeceğini bilmek ister. İdeal okur asla sabırsızlanmaz. İdeal okur yazınsal türlerle ilgilenmez.
Çağımızda değişen metinlerle ideal okur olmak da zorlaşıyor, duygusal okurlar Post- Modern’in yüzlerine çarptığı gerçeklerden hoşlanmıyor. Çağın kaotik değişikliklerini Postmodern’e bağlayan, onu bir günah keçisi gibi görenlerinde sayısı az değil.
Felsefeci, yazar Mehmet Akkaya postmodern kültür, Aydınlanmanın akılcılığını inkâr eder ve anti-entelektüel bir eğilime sahiptir. Ayrıca postmodern kültür, toplumsal değişime hizmet etmekten ziyade statükoyu korumaya yöneliktir. Demektedir.
Modernizm, modern bilimin ortaya çıkışı ve Aydınlanma (dolayısıyla yaklaşık 300 yıldır var olan) sırasında oluşan bir zihniyet ve kültürel koddur. Akıl ve rasyonaliteyi, bilimin evren, kapitalizm ve insanın ilerlemesi fikri hakkındaki temel gerçekleri deşifre etmedeki gücünü gösterir. Aynı zamanda bireyselliği ve evrensel insan haklarını vurgular. Çoğu “modern” endüstriyel toplum, öncelikle bu değerler ve kodlar tarafınan örgütlenir.
Postmodernizm ise 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Postmodern bakış açısı modernist bilginin şüpheci bir eleştirisini sunar ve ürettiğimiz bilginin her zaman bağlamsal olduğu sonucuna varır.
Duygusal okurun hoşuna gitmeyende bu şüpheciliktir. O kahramanın hep iyi olmasını ister, içindeki karanlıkla hesaplaşmak değil, iyilerin kazanmasını ister, klasik edebi formlardan hoşlanır, sanatsal metaforların peşi sıra yürür.
Yapı söküm, ironi, pastiş, görelilik, nihilizm ve (bir nebze karikatürize ederek) üst-anlatıların reddiyle okur için tam bir sanat çorbası olan postmodern metinden uzak durur. Suç ve Ceza’yı okumayı Moscow-Petushki’yi okumamayı tercih eder.
Postmodern akım dünyayı ve okurların kafasını karıştırsa da ömrü çok uzun olamadı, 1970’lerden sonra yavaş yavaş başka akımlara yerini bıraktı. Bu akımlardan en çok kabul göreni Meta Modernizm. Modernizm kadar aydınlanmacı, Post modern kadar yıkıcı olmayan orta bir akım gibi görünse de çok katmanlı olduğunu düşünüyorum.
Metamodernizmi tek bir sözcükle açıklamaya çalışırsak “salınım” (oscillation) diyebiliriz. “Meta” iki şeyin arasında ve ötesinde olmaya bir referanstır. Metamodernizm; iklim değişikliği, finansal krizler, ırkçılık ve yoksulluk gibi küresel sorunlara tepki olarak doğan ve postmodernizmin savları ile modernizm değerleri arasında gidip gelen ama ikisini de aşmak isteyen düşünsel, sosyal ve politik bir harekettir. İnsan felsefesi, sanat, edebiyat, mimari, siyaset ve diğer birçok insan faaliyetinin çeşitli alanlarında eser verilmektedir. Meta-modernizmi kuşatan diskur post-modernizmden öğrendiğimiz onca şeyi yabana atmadan samimiyetin, umudun, romantizmin, duygulanımın ve üst-anlatılarla evrensel doğruların potansiyelinin yeniden dirilişidir. Postmodernizm ile modernizm arasında denge kurmak gibi bir hedefi yoktur. Felsefe ya da sanat akımı olmak şeklinde bir ideali de yoktur.
Metamodernizm terimi, 1975 yılında Amerikan edebiyatında yükselen bir kültürel eğilimi tanımlamak için bir yazar ve araştırmacı olan Mas’ud Zavarzade tarafından icat edildi.
2011’de Luke Turner, Metamodernist Manifesto’yu “metamodern ruhu aynı anda tanımlama ve somutlaştırma alıştırması” olarak yayınladı ve bunu “krizlerle dolu anımıza romantik bir tepki” olarak nitelendirdi. Manifesto, “salınım dünyanın doğal düzeni” fikrine odaklandı, “bir yüzyıllık modernist ideolojik saflıktan ve onun zıt anlamlı piç çocuğunun alaycı samimiyetsizliğinden kaynaklanan atalete” son verilmesi çağrısında bulundu.
Turner metamodernizmi “ironi ve samimiyet, naiflik ve bilme, görecelilik ve hakikat, iyimserlik ve şüphe arasındaki ve ötesindeki değişken koşul” olarak önerdi ve “birbirinden farklı ve anlaşılması zor ufuklar çokluğunun peşinde” ve “ileriye gitme”. Ve salınım! çağrısı ile sonuçlandırdı
Metamodernistler, bilgimizin mevcut durumunu aşırı kaotik ve parçalı olarak görme ve bazılarının “post-postmodern büyük meta-anlatı” olarak adlandırdığı şey üzerinde olumlu, yapıcı çalışmaya izin veren daha entegre bir çoğulculuğu savunma eğilimindedir.
Salınımı dünyanın doğal işleyişi olarak algılayan metamodernizm, umut ile melankoli, empati ile umursamazlık, teklik (unity) ile çoğulculuk, netlik ile muğlaklık, samimiyet ile ironi, görecelilik ile gerçeklik arasında gidip gelinebileceğini ve hepsinin aynı anda olabileceğini söylemektedir.
Metamodernizm sadece postmodern ya da modern değerleri değil modernite öncesi (premodern) kültürel unsurları da kapsayarak din, bilim, spiritüalizm, kişisel varoluş (self-exploration) ve kolektif şuur gibi ayrı olarak algılanan hayatın kompartımanlarının aynı trende, aynı anda olabileceğini iddia etmektedir
Metamodernizm yaşadığımız çağın anlam krizi dahil tüm çıkmazlarından beslenir ama postmodernizm gibi nihilist değildir, ümitlidir. Yaşama sevincine sahiptir. Sadece insana değil ekolojiye ve gezegene dair sorunlara duyarlıdır. Postmodernizmin evrensel gerçekliğe olan itirazını tartışmaya açar. Hatta global vatandaşlık (citizenship), sınırların olmadığı bir evren gibi ideallere sempati ile bakmaktadır.
Aslında son yıllarda şahit olduğumuz pek çok vakada metamodernist zihin yansımalarını görebiliriz. “Occupy” ve “Black Lives Matter” gibi toplumsal hareketlerde, blockchain gibi teknolojik devrimlerde, Red Hat gibi dijital oluşumlarda, “corporate rebel” gibi kavramlarda, “beyonders” ve YOLO (You Only Live Once) gibi trendlerde metamodernizmin ayak sesleri duyuluyor.

Metamodernizim teknoloji ve inovasyonları da sanatta kullanmaktadır. Pop art nasıl postmodernizim çocuğu ise NFT metamodernizmin bebeğidir.

Edebiyatta benim çok sevdiğim Murakami’nin metamodern olduğunu yaptığım okumalardan öğreniyorum. Zemberek Kuşunun Güncesi ve Dünyanın Sonu, Haşlanmış Harikalar Diyarı gibi romanlar kurgusal olarak aynı zamanda gerçekçi ve gerçeküstü. Murakami’nin cümleleri düzyazıda, Carver, Chandler ve Fitzgerald’ın gerçekçi üslubunu çağrıştırır ve aynı zamanda açık ve özlüdür, zaman zaman neredeyse gazete makalesi gibidir. Bununla birlikte, bu nesir tarafından aktarılan dünyalar tutarsız ve belirsizdir, bir an bir şey olurken, bir sonraki an tamamen farklı bir şey olur. Murakami’nin çalışmasını bu kadar metamodern yapan şey, okuyucuyu bu çelişkinin keskin bir şekilde farkına varırken, aynı zamanda onu tamamen kabul ettiriyor olmasıdır (ki bu, inanmamanın basit bir şekilde askıya alınmasından farklıdır).
David Foster Wallace’in, Zadie Smith’in ve Roberto Bolaño’nun romanlarında; Jasmine Dreame Wagner’ın, Sophie Collins’in ve Melissa Broder’ın sözde-mistik çoklu-ortamlı NewHive sunuların da meta modern akımın öncüleridir.
Mimaride örnekleri:


Allianz Arena, Cottbus enoloji Üniversitesi, Walker sanat merkezi gibi binalar .
Sinemada: Ülkemizde de gençlerin özellikle çok beğendiği Alejandor González Iñárritu’nun görsel bir şiir gibi diye nitelenen paramparça aşklar ve köpekler, bilimkurgu öğelere samimiyet, aşk ve umut katan Christopher Nolan’ın Interstellar, Denis Villeneuve’s Arrival filmleri meta modern sayılıyor. Ayrıca Spike Jonze’un, Miranda July’si, Wes Anderson’ın Leos Carax’ın’da metamodern’in iyi örneklerinden.

Müzikte Donald Glover’ın, Bill Callahan’ın, Janelle Monáe’in ve Future Islands’ı; Televizyon dizilerinden çok eğlenerek izlediğim Parks and Recreation, iyi kötü kavramalarını birbirine karıştıran Breaking Bad, BoJack Horseman ve Last Week Tonight metamodern olarak sınıflandırabiliyoruz.
Görsel sanatlarda, Young British Artists yani YBA’nın maddesiz, kavramsal tek cümlelik işleri

Yahut Jeff Koon’un anlamsız, aşırı şişirilmiş ironik incik boncukları da metamodern eserlerdir.

Tiyatro dergisinden Neslihan Ekim, 21-yuzyilin-yeni-sanat-akimi-metamodernizm/ yazısını söyle diyor
metamodernizm, bağlılık, duygu ve hikaye anlatıcılığını vurgular. Evet, gezegen ölüyor, ama belki bununla ilgili bir şeyler yapabiliriz. Evet, hepimiz ortadan kaybolacağız ve nihayetinde kimse bizi hatırlamayacak! Metamodernizm ile, hikayenizin önemli olması için tarih yazmanıza gerek yok. Ve tarih yaratmak, hikayenizin de önemli olduğu anlamına gelmez. Metamodernizm, arada olanı keşfetmekle ilgilidir. Bir sonraki gelişim aşaması için sosyo-politik bir vizyon olarak düşünülebilir.
Ne dersiniz? Hızlı akan çağımızda meta modernizm uzun soluklu olacak mı? Yavaş yavaş teorisyenler Post-post modernizm, the new sincerity gibi akımlardan söz etmeye başlasalar da sanat çevreleri, okuyucu, aktivistler, görsel sanatçılar Metamodern’i sahiplenmişler ve uzun süre bırakmayacaklar gibi görünüyor.
Kaynakçalar :
https://redefineschool.com/metamodernism/
https://www.dunya.com/kose-yazisi/inovasyona-metamodernist-bir-sos/644311
dunya.com/kose-yazisi/inovasyona-metamodernist-bir-sos/644311
Tiyatro dergisi
https://birikimdergisi.com/guncel/9808/meta-modernizm-kisa-bir-giris
Realizm??? :))))
BeğenLiked by 1 kişi
realizm? modern sanat çok uzak realizmden
BeğenLiked by 1 kişi
bence yani
BeğenLiked by 1 kişi
Bilgilendirici bir yazı olmuş. Bilmediğim yaklaşımlarla tanıştırdığın için teşekkürler
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler Hamit, yeni akımlar 2000 sonrası sanat ilgimi çekiyor, araştırıp yazdım.
BeğenLiked by 1 kişi
Güzel olmuş … Bir film izledin en son ”her şey her yerde aynı anda…” Tavsiye ederim. Post modernizmin sosyolojik yıkıcılığını bugün yaşıyoruz … Metamodernist kişisel görüşüme göre onu ilerletmek ya da ona, yeni bir yol açmaktan çok bir antitez olarak kendini gösteriyor… Çok güzel… Ama bana rahmetli Süleymen Demirel’in ”Eşyanın kanununa aykırı ..” deyimini de hatırlatmıyor değil… Tabii akımın en kuvvetli yanı bilim ve matematikten güç alması…O nedenle kalıcılığını sürdürür diye umut ediyorum… Gelgelelim ille de ”Eşyanın kanunu..” :))))) Hasılı kelam… Eğlenceli derin adamdı rahmetli… Ellerine sağlık
BeğenLiked by 1 kişi
dün cevap yazdım, gitmemiş sanırım, Teşekkürler Fusun. Çok detaylı harika bir cevap yazmışsın. Sanat eşyanın kanununa aykırı aslında 🙂 Çok sevgiler
BeğenLiked by 1 kişi