İçine kapanmış bir çocuk gibi sessiz,
yitik rubailer,
keşmekeşinden uzak caddenin,
akıyor sonsuzluğunda zamanın
Yorgun ruhumu yamayıp tamir ediyor,
Ayasofya tam ortada, yanlarda da Galata ve Kız kuleleri
Hangi tepeden bakarsan bak
Bir gümüş tasa sığar efsunlu İstanbul

Loş taş duvarlarında raksan çekiç sesleri
Nişan gondollarında aşıkların gülümsemeleri
Gümüşe vuruşları kayıtı yaşananların,
Son kalmış atölyelerde yaşlı ustaların,

Ardıç katranı Horasan çam sakızı…
Sürülünce gümüş plakaya
Boşluklar delinmezmiş
Ruhumu hangi ziftle kaplatmalıyım ki…
Delinmesin

Belagat ustası çekiçler,
anlatırlar unutulmuş sanatları
Nihayetsiz akisleri döner durur zaman aynasında

loş taş duvarlarında raksan çekiç sesleri
Tek tük bir iki atölyede yaşlı ustalar

Mis gibi ada çayı kokulu tarihi koridorlar,
Kararmış aynada çaydanlığın buğusu,

Şifa niyetine iç diyor Bedros Usta.
Çekici bırakmış, nasırlı elinde ince belli bardak…
Revakları ot bürümüş hanın kahvesi bile, Silver kafe

Bir yudum alıyor, aksakallarını sıvazlıyor, mırıldanıyor
Altın ziynetse, gümüş kültürdür
Sonsuz kırılmakta zaman aynası
Vuruşu çekiçlerin Kayıtı yaşananların