Köleliği kaldırması, modern devleti kurmasıyla anılan Başkan Abraham Lincoln ve dürüst merhametli bir insan olarak anılan merhum babam gibi dünya üzerinde pek çok insanın isim babası İbrahim Peygamber’in sınanışı kadar insanı korkutan ve titreten çok az şey vardır. Ve Tanrı İbrahim’i sınadı. “İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “Buradayım!” dedi. Tanrı, “İshak’ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git!” dedi; “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık kurban olarak sun.” (Kutsal Kitap, Yaratılış 22: 1 -2.) (Müslümanlık inanışında oğul İsmail’dir.)

Kierkegaard’ın Korku ve Titreme’sinin önsözünde yer alan Bob Dylan’ın şarkısının ilk satırları şöyle sonlanır: “Tanrı dedi ki, ne istersen yapabilirsin İbrahim, ancak gelecek sefer beni görmeye geldiğinde koşmalısın, İbrahim dedi ki, onu nerede kurban etmemi istiyorsun? Tanrı dedi ki, 61. Anayolda”.

Dinî törenlerin en ilkel ve temel şekli olan kurban (Halbertal 2012:7) Dünya İnançları Sözlüğü’nde “tapım gereği ya da bir adağı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan” olarak açıklanır (Hançerlioğlu 2000: 275). Türkçe Sözlük’te ise “dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan” şeklinde tanımlanır (2019: 1529). Doğaüstü alanın kudretleriyle barışıklık sağlamak ve onların verdiklerine teşekkür etmek için sunulan kurbanlar, kanlı ve kansız kurban şeklinde iki başlık altında toplanır. Doğaüstü güçlere deve, koyun ve keçi gibi hayvanların kesilmesine “kanlı kurban” (Erginer 1997: 121); hayvanların Tanrı’ya adanarak serbest bırakılmaları, saçı, yalma -ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar – ateşe yağ veya kımız serpme gibi törenlere ise “kansız kurban” denir. (Gömeç 2016: 97)

Öte yandan kurban edilemez olan homo sacer’ın (kutsal insan) hayatı çıplak hayat olarak tanımlanıyor, ancak bu hayatın siyasal hayatla iç içeliği su götürmez bir gerçek. Zoe’nin yani çıplak hayatın Bios ile yani siyasallaşan hayat ile geçişliliği, homo sacer’ın hukuk sisteminin dışına atılmasını, daha doğrusu diğerlerine işleyen sistemin ona işlemezliğini açıklıyor. Kutsal insanın kurban edilemezliği ancak öldürülebilirliği ve bu öldürme eyleminden ceza alınmadan çıkılabilmesini, Nazi toplama kampları ya da mülteci kamplarındaki uygulamalardan gözlemleyebiliyoruz. Yahudiler, yüce ve dev bir kurbanın nesneleri olarak yakılmadılar; Hitler’in ilan ettiği gibi, “bitler olarak”, yani çıplak hayat olarak yakıldılar. Bu kıyım, ne din boyutunda ne de hukuk boyutunda değil; biyosiyaset boyutunda gerçekleştirildi. Örnekler artırılabilir, hatta günümüzde belirgin bir kutsal insan tipi yoksa Agamben’in Kutsal İnsan kitabında belirttiği gibi, hepimiz Homines Sacri’yiz de diyebiliriz.

Son zamanlarda çalışma hayatının ve şehirleşmenin farklılaştırdığı yaşam tarzının, yalnızlaştırdığı insanın ve teknolojik gelişmelerin kurban ritüelini de hatırı sayılır bir değişime uğrattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Vegan beslenme, laboratuvar ortamında et üretimi, aşırı su kullanımının iklim değişikliğine olumsuz etkisi gibi gelişmeler, homo sacer (kutsal insan) için olduğu gibi hem kurban hem de kurban olamayacak kadar çıplak hayat yaşayan ve ceza almaksızın öldürülebilen ”kutsal” hayvan için gelecek yüz yılın bambaşka olacağına göz kırpıyor gibi.

Oya Öztürk Kaya  

  1. Soren Kierkegaard, Korku Ve Titreme, Ketebe Yayınları.
  2. Giorgio Agamben, Kutsal İnsan, Ayrıntı Yayınları.
  3. Prof. Dr. Mehmet Naci Önal, Cansu Daşdemir, İnsandan Hayvana Kurban Ritüelinin Değişim ve Dönüşümü: Manas Destanı Örneği, Bitig Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2022/1