İki kar tanesi gördüm:
İki küçük ölüm.
Derin bir gölün dibinde duruyordu
-dünyanın hafızası-
mavi inciden unutuş.
Sonsuz mesafeydi beyazlık;
kalbi
günü yutan
uçurum uğultulu gece.
Son çıkışta bir pencere:
Cam küllüklerden ve üşümekten yapılan sokağı gördüm
Sevince katlayıp üzgün köşelerini
çanak çömlek sesleri
cigara dumanları yükselirdi
sabahtan geceye süren insan öykülerinden…
Beyaz kirpikli at geldi;
sırtına hasarlı kalpler yığılmış:
İşte
bana benzerliğim
ölümlerim;
yüzleri son göçte makyajsız
gurursuz
yalansız
Yüzleri ketum bir dağ;
zirvesinde
haklı bir sabahın silme yokuşsuz uyuduğu…
Ufku ve açık denizleri istiyorsunuz;
Yan yana asmak için
hayallerinizi ve satırlarınızı.
Benim satmak için dünlerim var.
Sizin yollarınız dar.
Sesiniz bir harfe sığar…
Geçici bir zaman daha buradayım.
Tutmayın, fazla kalamam.
Taş devrildi.
Çağ bitti.
Bütün alametler tamam.
Suyun altındaki sessizlik yeryüzü kadar geniş.
Her kırık
kalbe soruyor
yenilmiş olmanın ayıbını…
Bugün ölenlere bir isim beğenin
Nar ile zeytinin neşeyle yan yana oturduğu
fırfırlı sevinçten bir şehir ismi olsun
Ölümden
sevgilinin en mahrem kuytularına gizlenen…
Josef Kılçıksız
sayın kılçıksız duygular ancak bu kadar harika bir biçimde tercüme edilir betimlemeler ancak bu kadar güzel vurgulanır diyorum ben başka bir şey söylememe hacet gerekmez diyorum amatör de olsam bir şair olarak.
BeğenBeğen
Sayın İbiș, çok teşekkür ederim. Bence șiir, arzu ve düşünceleri, yüreği de katarak, anlatma işidir, Herkes, hasletine göre, arzularını ve en değerli düşüncelerini ifade etmelerine izin verir.
BeğenLiked by 1 kişi