Geceydi. Zifiri karanlık sarmıştı dört bir yanı. Kalbim ağzımda, soluksuz kalmışcasına aniden uyanıvermiştim her zamanki gibi.
Uzun zamandır geceler bana haramdı. Karanlığın en yoğun anında görünmeyen bir el gelip sanki kalbimi avuçlarının arasında sıkıyor gibi beni uykumdan uyandırıyor, soluk soluğa bırakıyordu. Nefesim dinlendikçe benimle birlikte nefes alan bir ses daha duyuyor, korkum iyice artıyordu. Soluk soluğa bir nefes; ılık bir meltem sonrasında yanaklarımı okşayan, saçlarımda dolaşan. Korkuyla karışık bir teslim oluş, bir merak ediş.
Neydi bu her gece beni uykumdan uyandıran? Bilinmeyenin korkusu, karanlığın yoğunluğunda çoğalıp beni içine alacağına o karanlığı aydınlatma isteğiydi bu defa galip gelen. Neydi bu soluk soluğa yaşayan benimle? Uzaklardan bir ses, “ne çabuk unutuldum” der gibi vurmaktaydı gönlümün kıyılarına, usulca. Kimdi seslenen bana “unutma, kalk ve bir mum yak karanlığa” diye çığlık çığlığa bağıran sessizce. Niye kanıyordu kalbim ellerimde, niye ağlıyordu gözlerim toprak toprak? Kimdi unutulan, kimi unutmuştum, nasıl unutmuştum? Derken karanlığın içinden yer yarıldı, içinden zavallı bir kız, kocaman üzüm buğusu gözleriyle, o gece karası gözleriyle, toprak dolu gözleriyle baktı gözlerime. Medine, ah Medine… Nasıl da unutmuştum seni, tıpkı diğerleri gibi.

Kalbime öyle bir sızı saplandı ki acısı hançer yarası. O gözlere bakamadım, sessizliğinin karşısında duramadım, zamanın unutuluşu içinde kaybolmak, yok olmak istedim. Ne çabuk unutmuştuk değil mi? Acın acımız olsa da, bir müddet isyan edip, kahrettikten sonra kendimize, bize dokunmayan yılan bin yaşasın misali kendi güvenli bölgelerimize utanmadan çekilip, unutuluşun sessiz boyun eğişinde acını içimize atmış, yeni Medine’leri kalbimiz ağzımızda korkuyla bekler olmuştuk.
Medine, zavallı kardeşim benim, kan bağım olmayan kız kardeşim…10 çocuklu ailenin 3. çocuğu, Kahtalı Medine. Sen hak etmemiştin unutulmayı, tıpkı diğerleri gibi, haklısın içlenmekte… Güven içinde, korunaklı evimin içinde bir ışık sönmesinden bile ne kadar korktuğumu düşündüm bir an, sonra seni düşündüm Medine; on altı yaşında, yerin iki metre altında, oturur vaziyette, elleri arkadan bağlı, diri diri toprağa ve karanlığa gömülen seni. Kendimden ve insanlığımdan utandım. Her gece o kör oluşlarım, o nefessiz kalışlarım, o ölüşlerim meğer senin içinmiş Medine.
On altı yıl, her gün dayakla geçen on altı kısacık yıl. Kadınsın, namussun, malsın. Başının kapalı olması, namazında niyazında orucunda olman da fark etmemiş. Bıkmışsın dayaktan, televizyonda gördüğün “Arka Sokaklar” dizisindeki “Rıza Baba”yı gerçek sanmış, gidip yardım istemişsin polislerden. Şikayet etmişsin dedeni. Babaannen de, annen de, kardeşlerin de dayak yerken, haddine mi düşmüş şikayet etmek senin. Dede evdeki tek söz sahibi, üstelik bir tarikat şeyhi ve bir o kadar da kaçakçı beyi. Namus bahane, mal derdi şahane derler. Kurmuş meclisi, vermiş infazı.
“Tez öldürüle.”
Önce darpetmişler seni, sonra ellerini bağlamışlar arkadan. Oturtmuşlar kümeslikte kazılan iki metrelik çukurun içine, canlı canlı gömmüşler seni.
Hiç fotoğrafın yokmuş senin Medine, yanakların al al mıydı, saçların kara mıydı bilmiyoruz, bildiğim geceleri gözlerime diktiğin gece karası gözlerin ve kalbinden parlayan altın ışıklar. Karanlığın içinde parlayan bir mum gibi aydınlatmaktasın gecemi. Sen bunları hatırlatırken bana, zamanın içinde alıştırılmış, uyuşturulmuş olmanın, tepkisiz kalmanın, kulak üstüne yatmanın, bir şey yapamamanın çaresizliğinden hatırlamamayı yeğlemenin sancısından uykular haram bana Medine, yaşamak gibi.
Sen şimdi geliyorsun ya geceleri usul usul, gel Medine gel, unutturma kendini, vicdanımıza ışık tut, çünkü karanlığın içinde olan sen değilsin, biziz. Her gün öldürülen sen ve senin gibi nice kızımızın kurban edilişine seyirci kalan bizler. Ama sen bize unutturmadıkça, biz unutmadıkça, zaman unutmadıkça bir Medine ölür, bin Medine yeniden doğar. Bir gün kaza kaza toprağı, çıkarlar gömüldükleri çukurlardan, hapsedildikleri karanlıklardan.
Ayşen Cumhur Özkaya
Fotoğrafları görünce ne kötü oldum biliyorsun. Bir fotoğrafı bile yok Medine’nin. Hayatının baharında… Lanet olsun bu zihniyetr. O erkek şiddetine boyun eğen, ses çıkaramayan anneye de üzüldüm. Kızmak kolay ama çaresizler. Anadolunun kadınları çaresiz.😭
BeğenBeğen
Çok korkunç çok. Kahtalı Medinenin hikayesini senden dinlemiştim. Nice kızımızdan biri o da. Diyecek söz bulamıyorum. Onun hikayesini yazıya taşıyarak ölümsüzleştirdin bence. Yüreğine sağlık. Unutulmasın Medineler.
BeğenBeğen
Medineli Kahta ile ilgili değil mi bu yazı ve bütün öldürülen kızlarımızla! Çok acı çok…Blog’unda okumuştum. Sanki o kızcağızın yerindeymiş gibi anlatmışsın o yazında yaşananları. Bu yazını da kalbinden yazdığını ve o kızların acısını ta iliklerinde hissettiğini biliyorum, o yüzden çok dokundu bana da. 😢
BeğenBeğen