Tam dokuz yıl sonra, evet, dokuz yıl sonra bambaşka bir dil, üslup ve olay örgüsüyle, üstelik iki kitapla fırtına gibi esti edebiyat dünyasında. Okur biraz afalladı, şaşırdı. O günden bu yana da kitaplar konuşuluyor, tartışılıyor. Benim de okuduğum ‘Manves City’ ve ‘Sürüklenme’ romanlarını yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle de kadın karakterler üzerinden, kadın bakış açısıyla Latife Tekin ile konuştuk.
Pazartesi14– “ Şu Ersel’in Yağderesi’ ni dolaşıp da, o işçi deryası sanayi dünyasında, beş yıl önce çalıştığı fabrikanın kapısını bulamayışını kim anlatabilir ki? Daha Erice’ ye çıkıp geldiği sabah, ona tren istasyonunda acıyla, ağız üzüntüsüyle dili dudağı titreyerek geri dönüp gitmesini söyleyen Nergis’ten başka kim anlatabilir?” Romanlarınızda ilk cümleyi, bulmakta zorlandığınızı, bulunca da romanı bitmiş kabul ettiğinizi ısrarla vurguluyorsunuz. Bunu okur, Manves City’den alıntı yaptığımız yukarıdaki satırlardan da görebiliyor. Zor olacak biliyorum, yine de bizim için kendinizi, bir cümleyle, bir dörtlükle anlatmak isterseniz nasıl anlatırsınız?
-Hep söylediğim bir şey var, insan kendini bile bir imgeyle anımsar, uykuyla uyanıklık arasında kim olduğumu anımsamadan ne kadar yüzüp süzülebilirsem o kadar kalmak isterim o durumda, o ara halin sezgilerine gündüzün aklından daha çok güvenen biri…
Pazartesi14– Çocuk ve gencin sizdeki tarifi nedir? Neden Karaca, Tamsi ve Sezer’e, o üç gence tutunmak istediniz Sürüklenme’de?
-Sürüklenme’nin cinsiyeti belirsiz isimsiz kahramanıyla benim aynı kişi olduğumu düşünmüyorsunuz değil mi? Sürüklenme’nin üç genç kahramanı var, üçü de yoksul, yersiz yurtsuz… Kadın yoksulluğu gibi genç yoksulluğu da beni ilgilendiriyor tabii ki. Daha yaşanılır bir dünya, hakkaniyetli bir hayat için gençlerin enerjisine ihtiyacımız var, onların cesaretine, ataklığına, hani ‘İşçi-Gençlik elele!’ dendiği günleri hatırlarsınız… Gezi de bize gençlerin armağanı… Bir şeylerin iyi gitmediğini düşünen anlatıcı bir roman kahramanının gözünü gençlere dikmesi anlaşılmaz bir durum değil bence.
Pazartesi14– Herkesin bir yol hikayesi mutlaka vardır. Her yolculuk bir ‘sürüklenme’ midir sizce? Bir kadın olarak yolculuğunuz nasıl başladı? Ben, hayat yolculuğunun yanı sıra edebiyat zihniyle yolculuğa çıkanların anlatılarını dinlemenin, insanı zenginleştirdiğini düşünüyorum. Çıktığınız yoldan bir anlatıyla okurlarımızı zenginleştirir misiniz lütfen?
-Her yolculuk için sürüklenme demek ne kadar doğru bilemiyorum, ama Sürüklenme’yi bir iç yolculuk romanı gibi okuduklarını söyleyenler var, zihinde oluşan imgeler aracılığıyla da sürükleniyoruz tabii, yazma sürecinde bu aklımdaydı hep… İnsan olarak yolculuğumuzun doğumla başladığını, ölüme doğru sürüklendiğimizi düşünebiliriz, kadın olarak yolculuğumla ilgili, zihinsel bir başlangıçtan söz edebilirim, kız çocuğu olarak ayrımcılığa uğradığımı fark ettiğim anda her şeyle arama bir uzaklık girmiştir mutlaka, kuşku ve öfke mesafesi doğmuştur. Yazarlık maceram da böyle bir kopuşla, kırılmayla o da yine çocuklukta büyüklerin diline çarpışımla…
Pazartesi14– Edebi eserlerin hatta sanatın pek çok alanında cinsiyetçi bir dil kullanıldığına siz de katılır mısınız? Manves City ve Sürüklenme’ de kadın karakterlerini kadın bakış açısıyla kurguladığınızı söyleyebilir miyiz?
-Ne yazık ki, katılıyorum size, cinsiyetçi erkek diline karşı olanca dikkatleriyle mücadele veren genç feministlere selam etmek isterim burada, evet, kadınların yaşadığı her türlü haksızlığın öfkesini, üzüntüsünü içinde duyan bir kadın yazarım ben de, elime dilime doğan her şey kaçınılmaz biçimde kızkardeşlerimden yanadır, kendiliğinden böyle bu…
Pazartesi14– Erkek egemen eril bir dünyanın yok saydığı, öldürdüğü kadınlar, başka bir dünyanın da mümkün olabileceğini görüyorlar. Manves City’deki Nergis’in, yüzündeki kesikle değişen; değişirken özünden eser bırakmayan, üveyleşen, üveyleşirken de çürüyen, yozlaşan, etik olmayan bir dünyaya tutunma halinde dahi, dönüştürme çabasını görüyoruz. Keza Sürüklenme’ deki Asistan’ın hep bir iyinin peşinde gitme çabası da böyle. Her iki romanda da kadın karakterlerin belirleyici olduğunu düşünüyorum. Kadın karakterlerinizden memnun kaldınız mı, sizin kadın karakterlerinizden hangisine kanınız daha çok kaynadı?
-Kadın karakterlerim benden memnun kalmış mıdır acaba? Kadınları ne kadar yazıp anlatsam az, kadınlar her yerde ayakta, müthiş bir enerjiyle yaşam alanlarının talan edilmesine karşı mücadele veriyorlar, kadın direnişçileri, kadın öncüleri yazmak yetmez, yanlarına koşup her birine omuz vermek istiyorum, hepsiyle tek tek tanışıp konuşmak… Gasp edilen haklarını geri kazanabilmek ve altı üstüne getirilen doğayı korumak için savaşıyorlar…
Pazartesi14– Latife Tekin’in şehrindeki fabrikalarda, şantiyelerde “Her İşe Koşan İşçi (HİKİ) uygulamasıyla Manves City’de çalışanların hayatı cehenneme dönmüştü. Talepleri vardı. Manves Dans kursu açılmasını istiyorlar, patron geldiğinde kıyafetleri kötü olduğu için saklanmak istemiyorlardı. Tiyatro kulübüne üye olan işçilerin provalara katılabilmesi için vardiyalarının ayarlanmasını istiyorlardı. Dövmesi olanlara mesai hakkı tanınmasını istiyor, erkek işçilerin küpe takmasına yasak konulmasını kabul edilemez buluyorlardı. Kameralarla izlenmelerini ve sayılarının artırılmasını sorun olarak görüyorlar, nefes alamadıklarını söylüyorlardı. Kick boks kursu açılması için imza topluyorlar, psikolog istiyorlardı.
Manves City, bir büyülü gerçeklik gibi adeta! Oysa bizim city; City İstanbul’da, Üçüncü hava limanı şantiyesinde tahtakurularıyla birlikte yaşamak istemedikleri için işçilerin en temel hakkı olan barınma haklarının iyileştirilmesi talebi bile kolluk kuvvetlerinin zoruyla bastırılıyor, karşı koyanlar yargılanıyor, kimisi ise cezaevinde. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-İşçi direnişlerini, yoksulların çaresizliğini duyurmak da yasak biliyorsunuz, daha nelere nelere haber yasağı getirilmiyor ki, hiç birimizde durum değerlendiremesi yapacak sükunet kalmadı, öfke içinde isyan ediyoruz.
Pazartesi14– Seksen yıl sonra açılacak bir uzay kapsülünün içinden çıkacaklarla dünya yönetilecek olsa idi, kadınlar için kapsülün içine neler koyardınız? Veya içinde ne olsun isterdiniz?
-Özgürlük ve aşk! koyardım, yanı sıra yaratıcı deha! Bir de tabi yasal haklar konusunda tam eşitlik.
Pazartesi14– NEYYA bir süredir “Edebiyatın Aynasında İktisat” başlığıyla incelemeler yapıyor. Türkçe edebiyat okumaları Ahmet Mithat ile başladı, bu yıl günümüz romanlarıyla devam ediyor. Selim İleri- Kapalı İktisat incelendi, Orhan Pamuk- Cevdet Bey ve Oğulları ile Kafamda Bir Tuhaflık, son olarak Latife Tekin- Berci Kristin Çöp Masalları incelenecek. Aynı zamanda kurmaca yazma çabası içinde bulunan atölye arkadaşlarımız için yazma konusunda önerileriniz neler olabilir?
-Iyi kurmaca örneklerini okumaya devam etmelerini öneririm, kendilerine has bir dil kurup anlatım biçimi geliştirebilmeleri için çocukluk evinin neşesine, hikayelerine, masallarına kavuşabilmelerini dilerim ayrıca…
Fatoş Öcal Kara