Bu sözü yakın zamanda gittiğim Kadın Sığınağı adlı oyunda duyduğumda çok etkilendim. Yaşanmış hayal kırıklıklarını, pişmanlıkları, acıları ve her türlü eziyeti anlatıyor diye düşündüm. Oyunun ana teması; birbirinden farklı hayatlar sürmüş, yaşadıkları her türlü şiddet ve baskı sonrasında kaçış arayan sekiz mağdur kadının bir arada hak arama ve kendi ayakları üzerinde kalma mücadelesiydi. Oyunun yazarı Tuncer Cücenoğlu bu oyunu yıllar önce 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle tüm kadınlara hediye etmiş. Kadınların kaçarak sığındıkları evde bir gün içinde yaşanan olaylar konu olarak işlenmiş.

Oyunun enteresan tarafı, sığınma evinin müdiresi de şiddete maruz kaldığı halde bunu diğer kadınlardan saklamasıydı. Yaşça en büyükleri olan ve sığınma evindeki sevecen halleriyle tıpkı bir anne gibi oraya gelen herkese kucak açan Dudu teyze, anaç kişiliği ile ilgiyi üzerine topluyordu. Ortama o kadar alışmıştı ki onun adına yapılan huzurevi müracaatı kabul edildiğinde bile sevinememişti. Müdire Hanım bir gün gelip “Dudu teyze gözün aydın huzurevinden haber geldi yer açılmış” dediğinde “beni göndermeyin orada ölümü beklemek istemiyorum burada kalayım ne olur” diye adeta yalvarıyordu.
Kadınlardan biri aldatılmış, biri şiddet görmüş, bir diğeri törelerine karşı geldiği için kaçmış. Hele bir kadın vardı ki kabusla yatıp kabusla kalkan, kafasının taşlandığını, onu recm ettiklerini söyleyip deli divane dolaşan ismi Cezayir olan kadın. Onu Türkiye’de recm yok diye ikna etmeye çalışan psikolog karakteri de kendine özgü ses tonuyla dikkatleri üzerine çekmekte başarılıydı. Diyarbakır’dan töre sebebiyle kaçıp gelmiş genç kadını annesinin tuzak kurup oğluna vurdurmasıyla oyunun bitmesi kötü bir sürpriz oldu tüm izleyicilere. Silah sesi ile tüylerim diken diken oldu. Öz anne bunu nasıl yapabilir diye sordum kendime. Şaşkınlık nidaları arasında alkış koptu, ne ironidir ki sanki olayı tasdik etmek gibi ama asıl amaç oyuncuların performansını alkışlarla tebrik etmekti elbette.
Bu oyunun birkaç ay önce Sinop’ta, Bektaşağa Köyü Kadın Derneği’nin üyeleri tarafından sahnelendiğini biliyordum. İstanbul’a turneye geleceklerini duyduğumda merak içinde bilet arayışına girdim. Kısa sürede bitmiş olduğundan zorla kontenjandan yer bulabildim. Amatör köy kadınlarının emeğini görmek ve desteklemekten başka bir sebebim de vardı tabii. Babamın doğup büyüdüğü köyün insanlarıydı oyuncular. Aynı zamanda 1960’lı yılların başında annemin, köyün ilk kadın öğretmeni olarak görev yapması da başka sebepti benim için. Oyunu gururla izledim. Daha sonra, hem tebrik etmek hem de kafamda oluşan sorulara yanıt bulmak üzere dernek başkanı ile iletişime geçtim.

Emekli öğretmen olan dernek başkanı Can Hanım’a derneğin kurulma sebeplerini ve hedeflerini sordum. Bana e-posta yolu ile dernek hakkında bilgi gönderdi. Derneği 2012 yılında kurmuşlar. Dernek üyeleri, emekli olup köye yerleşenlerle köyünden hiç ayrılmamış kadınlarmış. Üç amaç için bir araya gelmişler. En önemli amaçları; kadınların üretici güçlerini ortaya çıkartıp, ürettiklerini satarak her kadının iş sahibi olabilmesi, sosyal güvenlik açısından gelecek güvencesini elde etmesi ve köyden kente göçün önlenmesiymiş. Bunun için Halk Eğitim Merkezi ile iş birliği yapıp köyde çeşitli kurslar açtırmışlar. İkinci hedefleri; çocuk ve kadınlara yönelik taciz, tecavüz ve diğer şiddet olayları ilgili Sinop’taki sivil toplum kuruluşları, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü ile görüşmeler sonucunda aile içi iletişim, çocuk gelişimi, taciz, tecavüz ve şiddet konulu eğitim seminerlerle köy halkının bilinçlenmesini sağlamakmış. Üçüncü amaçları ise kültürel projelermiş; dernekteki projektör makinesi ile film izliyorlarmış, okuma günleri planlıyorlarmış, yurt gezileri ve öğrenci bursları da hedefleri arasındaymış. Ayrıca tiyatroda oynamak da istekleri arasındaymış başından beri. Oyuncu Mine Batur ile karşılaştıklarında sadece kadınların oynadığı bir oyun üzerine düşünürlerken bu oyun akıllarına gelmiş. Fikir böyle çıkmış ve Mine Batur yönetmenliğinde bu oyunu sahneye koymuşlar. “Bu tiyatroda sahnede başarılı olup olmamak önemli değil, bu sayede kadınların kendine güveni geldi. Kafalardaki duvarlar yıkılmaya başladı. Yeni döneme başladık. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyor Can Hanım.
Bu oyun sonrası sığınma evlerinden birine gitmem gerektiğini düşündüm ancak en büyük temennim sığınma evlerine ihtiyacın olmadığı, kadınların haklarını arayabileceği günlere en kısa zamanda erebilmek
Özlem Gemici