İstanbul’da, okul döneminde hiç uğramadığı müteahhit Mithat Amca’sının bürosuna gitti. Kapıda inşaat işçileri sıraya geçmiş bekliyordu. Neden toplandıklarını anlayamadı. Babasıyla amcası arasında husumet olduğunu biliyordu. İş istemek için gelmişti. İlgisinin, tepkisinin nasıl olacağını bilmese de cesaretini toplayıp, işçilerin yanından geçerek içeri girdi.
Annesinin ısrarı üzerine gelmişti. Amcasının kendisini sevgiyle karşılamasına sevindi. Fakat beklemediği bir sürprizle karşılaştı. Pencerenin yanındaki kafeste bir papağan vardı. Başı göğsü parlak kırmızı, gaga çenesi siyah renkli; sahibine sadık bir cinsti… Amcası yem veriyordu. Papağanın ‘gir içeri, hoş geldin’ demesine gülüştüler. Bir an aklından babasının amcası hakkında söyledikleri geçti, ‘abartılı mı acaba’ diye düşündü.
Yanya İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve sahibi olan Mithat Bey’in, Eminönü-Mısır Çarşısı’ndan almış olduğu papağan hayatına renk katmıştı. Ona sözcükler öğretmek, konuştuğunu duymak keyif veriyordu. En çok iş görüşmeleri yapılırken sinirlendiğinde rakiplerine, işçilerine ‘defol defol, çık dışarı!’, kendisine ise ‘arkadaşım Mithat’ demesi hoşuna gidiyordu… Arkadaşım Mithat demesini öğretmek için günlerce uğraşmıştı. Tam yem verirken yeğeni İhsan’ın geldiğini görünce sevindi. Toprağının kokusunu hissedince sarıldı, göğsüne bastırıp, ‘Hoş geldin’ dedi. Köyden ne haber getirdiğini sordu. Yaptırdığı çeşme ve cami inşaatına yaptığı yardımdan bahsetti, sonra konuyu kardeşine getirdi. Yıllar önce beraber geldikleri İstanbul’da, hemşehrileriyle birlikte inşaatlarda işçi olarak çalıştıklarından bahsetti. O zaman in ile cinin top oynadığı taşlık dağlık, şimdi ise şehre dâhil olan binaların yükseldiği yere yaptıkları barakada, on kişiyle kaldıklarını anlatıp, “Şehir acımasız evlat!” dedi.
Dışarıda inşaat işçilerinden sesler yükseliyordu. Sıraları bozulmuş gruplar halinde bekleyen işçilerin aralarında bir şeyler konuştuğu belliydi. Temsilci olarak seçtikleri iki işçi büroya girdi. İşbaşı yapmaları gerekirken, iş önlüğü bile giymemişlerdi. Görüşmek istediklerini belirttiler. Mithat Bey mesai ücretleri için geldiklerini sezdi ve günlük sekiz saat üzerinden ücretlerinin ödendiğini, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle inşaat işlerini belirli bir müddet durduracaklarını, hatta tasfiye edip bırakabileceklerini söyledi. Temsilci olarak gelen işçiler mesai ücretlerini verilmediğini, almak için beklediklerini, almadan gitmeyeceklerini anlatmak isterken, işsiz kalma durumuna düşmüşlerdi. Temsilci bu yaptığının haksızlık olduğunu söyleyerek “Hakkımızı söke söke alırız, bizi işten çıkarmakla tehdit edemezsiniz,” dedi. Diğer temsilci “Bizde bir sendikayla görüşür, üye oluruz,” diye ekledi. Mithat Bey’in iş yerine herhangi bir sendikanın girmesine hiç tahammülü yoktu. Sinirlendi. Bu durumlarda daha sakin olması gerekirken saldırganlaşıp, başına olmayacak işler açıyordu. Papağanı hatırladı ve oturduğu yerden kafese baktı. Zaten gürültüden huzursuz olmuş, yem verilmeyeceğini anlayan papağan ‘defol defol, çık dışarı’ diye tekrarlıyordu. Mithat Bey gülümsedi. Papağanın konuşması işçi temsilcilerini de güldürdü. Sonra yeni gelişen durumu arkadaşlarıyla görüşmek için bürodan ayrıldılar.
İhsan, amcasının işçi temsilcileri gittikten sonra bir şey olmamış gibi konuşmaya devam etmesine şaşırdı. Amcası inşaat işlerini bırakacağından bahsetmişti. İşçiler ise mesai ücretlerini alamadıklarını söylemişlerdi. ‘Ben de iş diye umutlanmıştım’ diye düşündü. Babası kendi yanında konuşmasa da arkadaşlarının yanında konuşurken kulak misafiri olmuştu. ‘Ondan kardeş olmaz, yıllarca emek verdiğimiz Yanya İnşaat Şirketi’ni haber vermeden zararına sattı, beni ve diğer ortaklarını borçlandırıp dolandırdı. Sonra da bizi tasfiye ettiğini, oyuna getirdiğini anladık.’ Hatta bir keresinde ‘işçi düşmanı o, yatacak yeri yok’ dediğini de duymuştu.
Yeğeni İhsan’ın yanında gelişen olaylara canı sıkılan Mithat Bey, dışarıda işçilerin ne yaptığına önem vermiyormuş gibi davransa da uzaktan işçileri gözlüyordu. Yeğeni onun için önemliydi. Mimar Sinan Üniversitesi İnşaat Bölümü’nü başarıyla bitirdiğinden haberi vardı. Duruşundan ve bakışlarından, takındığı saygıyı fark ettirmeden gözlüyordu. Çevresinde, güvendiği adamlar gün be gün azalmıştı.
Bir oğlu, bir de kızı vardı. Oğlu okulunu bitirmemiş, internetten tanıştığı bir kızın peşine düşüp, Amerika’ya gitmişti. Tüm uğraşına karşın, Yanya İnşaat Şirketi’ne bağlılığını sağlayamamıştı. Şirketin geleceği önemliydi. Kızını düşündü; yaşı otuz beşi geçmişti. Yeğeni İhsan’la neden evlenmesindi? Hemen kararını verip akşam evde yemeğe davet etti.
Dışarıdaki işçiler dağılmıştı. ‘Arkadaşım Mithat’ diyen papağanın kafesine yem ve su koydu. Sonra yamaçta devam eden inşaat alanına baktı. Gülümsedi. ‘Şehirde ayakta kalmak, büyümek hesap işi’ dedi.
Muhsin Başaldı