“Biz erkekler her zamanki gibi önden gideceğiz sevgilim,” dedim. Öpüşüp ayrıldık. Diğer erkeklerin yavaş hareket etmesine dayanamayıp hızlandım hızlandım nihayet B.’ye ulaştım. Çok yorulsam da geçen yılki yerimizi kimsenin kapmadığını görünce yorgunluğum geçti bir anda. Gerekli malzemeleri bulurken aklım sevgilimdeydi. Onu ve kız arkadaşlarını P.’de bırakmıştım. Biraz dinlenip ardımdan K.’yı, M.’yı geçecek, İ.’de mola verip tekrar yola devam edeceklerdi. Nazlı sevgilim benim gelince ne sevinecek, yuvamızda boy boy çocuklarımız olacak düşünceleriyle elimi çabuk tutuyor, ova tepe demeden uygun ne varsa her seferinde büyük bir hevesle getirip hayalimdeki dizayna göre yerleştiriyordum. Nihayet iki oda bir salon yuvamızı inşa etmiştim ki içimi bir sıkıntı sardı. Oysa ömrüm boyunca B.’de hiçbir zaman böyle bir duygu yoklamamıştı beni. Hem sevgilim de geç mi kalmıştı ne? Aslında grupla geldiği için aklımın kalması gerekmezdi. Ama içimdeki huzursuzluk öyle demiyordu. Bir gün daha bekledim. Bir de baktım ki kızlar grubu geliyor. Sevinçle yanlarına gittim. Sevgilim yoktu aralarında. Ne olmuştu? Nerede kalmıştı? P.’ de mi K.’ da mı M.’ de mi yoksa İ.’de mi? Art arda heyecanla sorduğum sorularıma eşlerini bulmuş kızlar hazırlanan yuvalarına gitmek sabırsızlığıyla yanıt vermeye kalkınca ortalık takırtılarla doldu. Meğer benim canımın ayağı kırılmış. Tedavi altına alındığı için bir süre K.’da kalacakmış. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ayak bu! Hep lazım. Hazırladığım yuvamıza hüsranla döndüm. Ayrılırken hayallerimi de yanıma aldım. Ne olmuştu bu yıl bize? Tüm çiftler arkamdan el sallayarak şans dilediler. Sahi ayağını nasıl kırmıştı sevgilim, çok canı yanmış mıydı, kim yardım etmişti, konaklama yerlerimiz hep aynı olsa da K.’da onu nasıl, ne halde bulacaktım? Bu sorularla kafam bulanmış halde geldiğim yolları tekrar aşmak zorundaydım. Bir an önce sevdiğime kavuşmalıydım ama zaten günlerin yorgunluğu kanatlarımı yavaş yavaş düşürdü. Bunun en büyük sebebi de İ.’deki ormanların yok edilmesiydi. Göç yollarımızdan ne istemişlerdi? Nerede konaklayacak, nasıl dinlenip beslenecektik kimsenin umurunda olmamıştı. Güç toplamak için geceyi ormansız alanda aç bilaç geçirince sabah kendimi toparlayamadım bir türlü. Üstelik yağmur da başladı. Aslında sevindim buna. Çünkü bulunduğum alanda küçük su birikintisi bile kalmamıştı. İçim kıyılıyordu. Değil küçük bir kuş, bir solucana bile razıydım. Kesilen ağaçların yapraklarından bir tane bile kalmamasına içerlemiş intikam dolu ruhlarının dolaştığını hissederek ben de için için sevgilim diye inlemeye başladım. Toparlanmam, yardım bekleyen sevgilime bir an önce ulaşmam gerekiyordu. Daha önümde geçilecek koskoca bir M’nin olması gözümü korkuttu doğrusu. Sevgilimi bulunca yanında olmaktan başka ona nasıl faydam dokunabilir diye aklımdan birçok şeyler geçirip duruyordum. Geçen yıl B.’den Afrika’ya doğru uzun göçe başlamadan önce sevgilimin yolda ölürler diye yuvadan attığı yavrumuzu hatırladım. Tüm anneler öyle yapardı. Biz âdetleri uyguladık sadece.
Havalanmam için bir türlü uygun ortam oluşamadı. Havanın biraz ısınması, benim de ısınan havayla daireler çizip yükselmem ve yoluma süzülerek devam etmem gerekiyordu. Koca bir gün bekledim. Sevgilim hep yanımda olduğundan ya da hep grupla göç ettiğimizden yalnızlığın ne olduğunu bilmiyordum. Sevgilim de kim bilir ne kadar yalnızlık çekiyordu. Saatleri saydığım gece bitip bu kez sıcak havayla karşılaşınca göğe yükselip süzülmeye başladım. Güç harcamadığım için rahatladım ama önce karnımın doyması gerekiyordu yoksa yola devam etmem imkansızdı. Aşağılardan insanlar beni işaret edip gülümseyen yüzlerine sallanan ellerini ekliyorlardı. Biliyordum leylek gören insan o yıl çok gezermiş. Keşke benim o leylek olmadığımı, zorunlu bir güzergâhta olduğumu fark edebilselerdi. Belki de bu koşullarımda beni görenler bu yaz evlerinden bile çıkamayacaklardı. B.deki evim, evimiz diye iç geçirdim. Ne de güzel hazırlamış, dayayıp döşemiştim. Nasıl geri dönecektik sevgilimle?
İ.’nin sınırlarından bir türlü çıkamıyordum. Sıcak hava akımları azalınca çok kanat çırpmak biz leylekleri en çok yoranlardan. Üstelik bedenimdeki tüm besin depoları sıfırı tüketmişti. Bir kez daha bu göç yolunu kullanmamız ölümümüz olurdu sanırım. Her şeyi unutup sevgilime kavuşmaya odaklandım ama ne kadar çabalasam da İ.’nin o artık tükenmiş topraklarını bir türlü terk edemeyip bir gece, bir gece derken günler geçip durdu. Ara sıra rastladığım ağaçlardan, minik su birikintilerinden beslenmem sadece midemi bastırdı. Ormanları yok edenler, iklim koşulları yanı sıra bizi de yok ettiklerinin farkında değillerdi; kesin gözleri bağlanmıştı onların.
Zorla ulaştığım M.’deki konaklama yerimize yer yer patates konulduğunu görünce çok sevindim. Et değildi ama yine de midem bayram etti. Sevgilime biraz daha yaklaşmak da güç kattı gücüme. Şimdi artık K.’ya ulaşma zamanıydı. Sevgilimi nasıl görecektim? Talihsiz kazanın koskoca grupta onu bulması nasıl büyük şanssızlıktı. Hava koşullarının uygun olmaması aynı İ.’ deki gibi birkaç geceyi daha M.’de geçirmeme neden oldu. İçim dışım patates olmuştu ama razıydım. Bazı insanlar beni gösterip tek başına oralarda ne aradığımı birbirlerine soruyordu. Hatta içlerinden bir afacan “Anne, kardeşimi bana getiren leylek bu mu yoksa?” diye sormasın mı? Günlerdir ilk kez güldüm. Duyduğumda uzun süre takırdadı gagam. Bu çocuk kandırmalar da her ülkede âdet olmuş derken aklıma doğacak bebeklerim, onlarla ilgili ötelenen hayallerim geldi. Kahkahalarım soldu gitti.
Kavuşmak bu kadar uzun sürmemeliydi. Ne kadar çabalasam da günler uzayınca kendimi zamanın kollarına bıraktım. Keşke bu sözü söylemeseydim. Nihayet K.’ya ulaştım. Bir an önce bizim toplanma yerimize gidip sevdiğimi bulmalıydım. Aceleyle bir elektrik hattı kablosuna yakın geçtiğimi fark etmemişim. Gerisini anımsamıyorum. Gözlerimi açtığımda yaşlı bir kadının kucağındaydım. Sağ bacağımın üst kısmında müthiş bir ağrı vardı. Kadının gözlerine sorular yollarken bacağımın alt kısmını oynatamadığımı fark ettim. Baktığımda yerinde yoktu. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne yapacaktım? Sevgilim geldi aklıma. Artık onu bulamazdım. Üzüntüden ağrım daha da artarken kadın beni yan odaya götürdüğünde yerde duran bir kasanın içinde sevgilimi görmeyeyim mi? Heyecanla bir hamle yaptım ama boşunaydı. Sevgilimin kırık zannettiğim sol bacağının kesilmiş olduğunu öğrendim. Bundan sonra bizim için ne P, ne M, ne İ, ne B, ne de sonra uğrayacağımız sekiz göç şehri vardı.
Sevgi Ünal
.