Covit-19 günlerinde evde vakit geçirmenin en hoş tarafı eski defterleri karıştırmak. Emektar kitaplıkta aynı rafın üstünde iki sıra halinde dizilmiş hafif tozlu kitaplara şimdilik hiç dokunmadan yatay durumdaki büyük boy, dergi ve mecmuaların bulunduğu bölüme atladım. Pars Tuğlacı’nın hazırladığı Okyanus Ansiklopedik Sözlük ciltlerinin tozlarını alırken başını yana doğru uzatmış gibi eğri duran gri-beyaza dönmüş hafif buruşmuş bir kağıt dikkatimi çekti. Kim bilir ne zamandır oradaydı.
Üzerinde :
“Doğduğunuz zaman size verilmiş ad’ın neden başka herhangi bir ad olmadığını biliyor musunuz? Adınızdan memnun musunuz diye size hiç sordular mı; ya da siz kendinize sordunuz mu?”
Cümleleri yer alıyordu.
Masaya geçip sandalyeye oturdum. Yazıdaki cümlelere dalmışken bir de baktım zihnimde yolcululuğa çıkmışım.
Bir zamanlar evdeyken benim ve küçük kardeşimin tek, annemin üç, babamın ve diğer kardeşimin iki tane adı olmasının nedenlerini konuşmuştuk. Annemin üç adından biri olan Nevvare “nur saçan” gibi çok görkemli ve ulvi bir anlama sahipti ve ona çok sevdiği dedesi tarafından konulmuştu. Diğer iki adından biri babaannesinin kendi adı, üçüncü ise yine onun torununa koyduğu addı. Doğduğu zaman her üçü de kulağına üç kez fısıldanmıştı. Benim adımı annemle babam, evimizin karşısına doğumumla aynı anda konulan sokak lambasına bakarak vermişlerdi ve hiç de “ulvi” bir nedeni yoktu. Fiziksel olarak sokak aydınlanmış, eş zamanlı olarak ben de dünyaya gelince Işık ismi uygun düşmüştü o kadar. Kafiyesi “kaşık” da, sokakdaki oyun arkadaşlarım için epey kullanışlı bir alay vesilesi olmuştu. Kendi aramızda isimlerimiz üzerine konuşurken, yaşlandığımızda bu adların kulağa gayet tuhaf gelebileceği üzerinde de epey durmuştuk. Çekirdek ailemizde anne, baba, çocuklar olarak adlarımızın ortak bir anlamı olması ilk fark ettiğimde beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı: “Aydınlatan”. Bu anlam birliği üzerinde düşünülmüş müydü, yoksa rast mı gelmişti kesin olarak bilemiyorum.
İlk kez okula başladığım sabah anneme huzursuzca başımı uzattığımda boynumdan aşağıya simsiyah koca bir mağarayı giyiyormuşum gibi ürpermiştim. Sonra sıra onun girişine asılmış bir süs gibi duran bembeyaz yakalığa gelmişti. Saçlarımın taranıp tepede bir lastik ile “palmiye” oluşturması yetmezmiş gibi kocaman beyaz fiyonk kurdele ile paketlenmiş “eti senin, kemiği benim” sunumuna hazır hale gelmiştim. Bahçede toplanmış kalabalık içinde, takım elbiseli kravatlı bir adam tarafından yüksek bir yerdeki mikrofona söylenen ad ve soyadlarından bazılarını ne kadar yadırgadığımı hatırlıyorum. “Kuzu”, “Şişik”, “Sucu”, “Kaplan”, “Yürür” gibi soyadlarını ilk duyduğumda yüksek sesle gülmüş, sonra annem elimi sıkınca hafifiçe başımı önüme eğip kıkırdamıştım. Zamanla okulda geçen günlerimin sayısı arttıkça bunlara hızla yenileri eklenmiş ve ben öylece kabullenivermiştim.
Liseye geldiğimde sevgili edebiyat hocam Hüseyin Gürtunca, soyadımın anlamını bilip bilmediğimi sorduğunda mahcup bir şekilde bilmediğimi söyledim. Açıkladı: Tat’lar Orta Asya’da yaşayan bir boydu ve özellikleri peltek konuşmalarıydı. Soyadımın anlamının “Peltek konuşan” olması bana hem tuhaf hem de kenarda kalmış , fark edilmeyen bir boşluk doluyor gibi hissettirmişti. Birden, ilkokula giderken bazı sözcükleri dilim, ağzıma sığmıyor da o yüzden ısırıyormuşum gibi söylediğimi ve bunu değiştirmek için çakıl taşı alıp o sözcükleri defalarca tekrar ederek çalıştığımı hatırlamıştım.
Aradan yıllar geçip de, çalışma hayatındayken okuduğum bir kitapta -galiba Kızılderililer’deydi-* çocuklara doğdukları anda isim verilmediğini, onlar dokuz on yaşlarına geldiklerinde bulundukları gurup içinde gelenekselleşmiş bir ritüel sonundaki beceri durumlarına göre isim aldıklarını, yani bu ismi “kazandıklarını” okuduğumda da şaşırmış ve heyecanlanmıştım. Acaba dillerini ortadan kaldırmaya gösterilen “sistematik özen” in gerisindeki nedenlerden biri de bu anlamlı farklılık olabilir miydi?
Beş altı yıl kadar önce “İsminiz Kaderinizdir” mealinde adı olan bir kitap geçti elime. Yıldızname, falname gibi kehanet çağrıştıran eski kitapları hatırladım okuyunca. Her harfe belli bir karakter vererek ve her karakterin de farklı özellikleri üzerinden adınıza bakarak hayatınızı yorumlayabiliyorsunuz. Galiba Amerikalı bir yazarın hazırladığı bir kitaptı. Kitabı okuyunca bundan sonra dünyaya gelecek bebeklere verilecek isimlerle geleceklerini biçimlendirebileceğimi düşündüm. Ve herkesin de bunu yapabileceğini. Geleceğin bireylerinin ses titreşimleri üzerinden sınıflandırılması ve bunlara yüklenecek anlam, geçmiş zamanların sadece bir tekrarı da olabilirdi. Bu ve benzeri nitelikteki kitapların varlığından hiç haberi olmayan ya da olsa bile bu bilgiyi “hayatımı şekillendirmek için ” kullanmayı aklına getirmeyen ailemi seviyorum. Ben de hiç farkında olmadan kendi çocuğum için aynı şekilde davrandım.
Günümüzde popüler olanı da merak ettiğim için internetten yararlandım. Medya dünyasından adı “Bebek İsmi Arama Sihirbazı ” ** olan bir kitapla bu işin artık “Sihirbaz” a havale edilmiş olduğunu öğrenince “Büyülü Dünya Gerçeği ” nin tüm görkemiyle hala ortada olduğunu fark ettim. 21. yüzyılın akıllı buluşlarının dijital yaldızı kazındığında altından aynı kadim aldatmaca çıkıyor.
Öte yandan itiraf edeyim geleceğin şifresini çözmek pek de kolay vaz geçilecek bir konu değil. “Her fani bir gün ölümü tadacaktır” yazısı kabristanın giriş kapısında duruyor. Aradaki süreyi uzatmak ve anlamlı kılmak için didinip duruyoruz yüz yıllardır. Gece gündüz döngüsüne sığdırılmış anların genişleyip uzayabilmesi mümkündür belki, kim bilir ? Merak etmekte ve sormakta haksız değiliz; “Adınız ne? “
-Krebi kaç yumurtayla yapıyorduk?
Eşimin sesiyle, daldığım dünyadan sıyrıldım.
Zaman ne çabuk geçmiş, aydınlık azalıyor. Toz alma işini tamamlama yine yarına kaldı .
Işık Demirtaş
* Psikolog Narek Karasu “Bir çocuğa isim konulurken öncelikle o çocuğu temsil eden bir detayın var olması ismini anlamlı kılacaktır.” Karasu’ya göre isim bir insanın üzerinde önemli etkilere sahip: “Çünkü isim kişinin etiketi aslında. Eski Kızılderili kabilelerinde isim konulurken kişiyi temsil eden anlamlar tercih edilir ve kişinin başarıları isim olarak takılırdı.”
** “Bebek İsmi Arama Sihirbazı: Bebeğiniz İçin Mükemmel İsmi Bulmanın Sihirli Metodları” kitabının yazarı Laura Wattenberg: “Giderek etrafımızda daha fazla isim türetiliyor. Bu nedenle çok fazla seçim şansı oluyor. Bu da insanları daha ilginç, daha kişisel ve daha eşsiz isim seçmeye yönlendiriyor. Aileler, farklı olmak için çocuklarına da eşsiz isimler koymaya yöneliyor. Ancak bu da geri tepebiliyor.”
Benim de ilgi duyup uzmanından uygulama aldığım konunun sayenizde Pazartesi14’te yer almasına sevindim. Kaleminize sağlık.
BeğenBeğen
Okuduğunuz ve değerli yorumunuz için teşekkürler.
BeğenBeğen
İsimler beni de çok ilgilendiren bir konu, çok güzel bir yazı, elinize sağlık
BeğenBeğen
Kalemine sağlık ışık abla, keyifle okudum
BeğenBeğen