Rossini, 1810’dan 1829’a kadar 39 opera bestelemiş, sonradan kendini yemek yapmaya verip kantatlar, şarkılar yazmaya devam etmiştir. Beethoven’ın çağdaşı olan Rossini, Bellini, Donizetti klasik müzik üçlüsü içinde yer alır. Opera Buffa denilen güldürücü operalar yazdığından dolayı on dokuzuncu yüzyılın karikatürcüsü kabul edilen, 20 yaşından itibaren 39 opera yazdıktan sonra 40 yaşında emekli olan Rossini’nin Sevil Berberi, Külkedisi, Kont Ory, Göl Kadını operalarını korona salgını nedeniyle her gün bir eseri sanal gösterime açan Metropolitan Opera’dan izledim. Aynı günlerde Türkiye’nin gündeminde olan Ayasofya’nın, Cumhuriyet’in ilk yıllarında alınan kararla müze haline getirilmesinden çıkarılıp cami olarak ibadete açılmasıydı. İstanbul’un fatihi İkinci Mehmet’in hayatı, fetihten sonra yaptıkları, Ayasofya için kurduğu vakıf yeniden tartışılır olmuştu. Yüz yıl sonra kılınan ilk cuma namazı sonrasında Ayasofya’nın sahibi olarak Fatih’in söylenmesi, 1500 yıllık dini yapı yerine fetih yapan sultan üzerine kurulan yeni politik yapılanmayı işaret ediyordu. Aynı Sultan Mehmet, iki yüzyıl önce Gioacchino Rossini adlı bestecinin ilgisini çekmiş, onun adını verdiği bir opera bestelemişti. Rossini’yi Fatih Sultan Mehmet üzerine bir opera yazmaya götüren nedenleri merak edince hem operayı hem Rossini’yi tanımak elzem olmuştu.

İkinci Mehmet operası (tam İtalyanca adı ile Maometto II veya Maometto Secondo) Gioacchino Rossini’nin 31.operasıdır. Librettosu Cesare della Valle tarafından yazılan operanın ilk temsili 3 Aralık 1820 tarihinde Napoli San Carlo Tiyatrosu’nda yapılmış, ardından bazı bölümleri değiştirilerek 1822’de Venedik’te sahnelenmiştir. Rossini Venedik’ten Paris’e gidince eser, 1826 yılında Fransızca olarak yeniden yazılmış Korint Kuşatması olarak opera arşivlerine girmiştir.

Operanın konusu, İkinci Mehmet’in Venedik Cumhuriyeti hakimiyetindeki Eğriboz (Negroponte) adasının kuşatması sırasında (1470) aşık olduğu Anna’nın hikâyesidir. Gerçek kimliğini bilmeden İkinci Mehmet’e aşık olan Venedikli Anna, aşkı ile vatan sevgisi arasında kalır. Çelişkiler arasında kalan soylu kadın kahramanın, daha sonra yazılan Verdi’nin Aida’sı, Puccini’nin Turandot’sunun öncüsü olduğunu söyleyebiliriz. Aradaki farka gelince, sonraki operalar adlarını kadın kahramanlarından alırken, Rossini kuşatmayı yapan sultanın adını vermiştir. Librettosu, Ventignano Dükü Cesare della Valle tarafından hazırlanan opera, Cesare della Valle’nin Anna Erizo adlı oyunundan uyarlanmıştır. İkinci Mehmet, Rossini’nin İtalyan sahneleri için hazırladığı eserlerin arasında en iyilerinden biri olarak gösterilir.

Klasik dönemin üç bestecisi, Rossini, Bellini ve Donizetti müzik tarihçilerinin çoğuna göre, 19. yüzyılın başlarında yaptıkları opera besteleriyle Romantik müzik dönemine bir yol araladılar. Bel canto tarzında operalar yazan besteciler, bir söyleşisinde aktardığı gibi Maria Callas’ın en sevdikleri arasında yer alıyordu. Önemli operalarını 1813 ve 1829 arasında yazmış olan Rossini, -en iyi klasik besteci olarak kabul edilir – aslında 39 yaşındayken opera yazmayı bırakmıştı, çünkü artık moda olan Romantik operalardı, Verdi ve Wagner’in dönemi başlamak üzereydi.

Rossini’nin müziğindeki klasik değerlere kulak verirsek; denge, simetri, açıklık, basitlik, biçimsel incelik, zarafet. Romantik operalarda duyulacak duygusal sıçramaların hiçbiri yer almaz.

Bravura performansları, yani opera sanatçısının hünerlerini sergilenmesini esas alması Klasik dönem müziğinin özelliğiydi. Rossini de tüm eserlerini, opera sanatçılarının birer futbol yıldızı gibi yeteneklerini göstermeleri üzerine kurdu, sahnede gösterecekleri kişisel becerileri ve teknik olarak zor şarkıları söylemedeki ustalıkları esastı. Karizmatik sanatçılara ihtiyaç duyulan operaydı.

Rossini’nin en sevdiği müzik oyunu kreşendo, yani “yumuşak başlayın ve yüksek sesle devam edin” idi.  Sahne üzerinde konunun akışına göre kargaşa ve çılgınlığa eşlik etmek için komedi eserlerinde sık sık kullandı. Hatta müzik dünyasında “Mösyö Kreşendo” lakabıyla tanınmaktaydı.

Rossini opera yazmayı bıraktıktan sonra mutfağa girdi. Sonradan gelen ünlü aşçılar birçok yemeğe onun adını verdiler: Alla Rossini salata, Tournedo Rossini, omlet Rossini, haşlanmış yumurta Rossini bunlardan birkaçı… 

Rossini 1792’de İtalya’nın Adriyatik kıyısındaki bir kasabada, Papalık devletlerinden biri olan Pesaro’da doğdu (Bugünkü İtalya coğrafyasında 19.yüzyılın başında on bir devlet olduğunu belirtelim. Bunlardan beşi ya da altısı Papalık devletleriydi). Trompet ve korno çalan babası politik nedenlerden dolayı iki kez hapse girmişti. Fırıncı kızı olan annesi Anna, operada şarkı söylüyordu. İkinci Mehmet operasından dört yıl sonra Rossini biyografisi yayınlayan yazar Stendhal, onun için şunları yazmıştı: “Rossini’ye babasından kalan İtalya’nın gerçek yerli mirasıydı: bir parça müzik, bir parça din ve bir miktar Ariosto (16.yy İtalyan şairi). Eğitiminin geri kalanıysa güney gençliğinin gittiği resmi okul yanında, annesinin bağlı olduğu kumpanya ve orada şarkı söyleyen genç kızlar, geçtikleri her köyde dedikoduları yapılan primadonnalarla tamamlandı. Papalık köyünün müziksever berberi ve muhabbeti seven kahveci tarafından desteklendi ve damıtıldı.”

Rossini hakkında biraz bilgimiz olduktan sonra İkinci Mehmet operasının neler anlattığına geçebiliriz. 

1400’lerin sonunda İkinci Mehmet, Venedik üssü olarak kullanılan Eğriboz (Yunanistan’ın batısında yer alan Evia adıyla bilinen büyük ada) adasını fethetmek için karadan ve denizden kuşatmıştır. Vali Erisso’ya adayı barışla Osmanlılara teslim etmesi için elçi göndermiştir. Adadaki Venedikliler savaş meclisinde toplantısındadır, genç komutan Calbo, Sultan’a karşı direnilmesini istemektedir. Türklerle savaş kararı alınır.

Vali Erisso kızı Anna’ya durumu anlatır ve Calbo ile evlenmesinin onun için doğru olacağını söyler. Anna, Uberto isimli bir kişiye aşık olduğunu bildirir. Uberto’nun gerçekte kim olduğu anlaşılmaz. Erisso kızına kendini koruması için bir hançer verir.

Kilise önünde dua eden kadınlara karışan Anna, şehirde bir hainin olduğunu kapıları Türklere açtığını öğrenir. Ertesi gün Mehmet ve adamları şehre girer, Sultan şehri çok iyi tanımaktadır. Vali Erisso ve komutan Calbo esir düşmüştür. Sultan şehrin teslim edilmesi isteğini kimseye zarar verilmeyeceğini yüzlerine karşı tekrarlar. Kiliseden çıkan Anna,  Mehmet’in  aşık olduğu Uberto adlı kişi olduğunu anlar, Mehmet de sevdiği kızın valinin kızı olmasına şaşırır. Erisso, kızının Türk Sultanına nasıl aşık olduğunu anlayamaz. Anna, Mehmet’ten babasını ve Calbo’yu öldürmemesini ister, kızın bu isteğini yerine getirilir.

İkinci perdenin başında Anna, Mehmet’in otağındadır, cariyeler ona Sultan’a karşı hissettiklerine uyması yönünde telkinler yaparlar.  Anna öfkelidir, yumuşamaz, ilk fırsatta kaçacağını söyler. İçeri giren Mehmet, Uberto olmadığını anladığında yaşadığı duyguları anladığını, onu sevdiğini söyler. Onunla kalırsa Anna’yı İtalya’da kendine bağlı bir eyaletinin hükümdarı olarak tayin etmeye hazır olduğunu bildirir. Babası Erisso ve (kendine ağabeyi olarak söylenen) Calbo’nun hayatlarını bağışlayacağını söyler. Anna, Sultan’ın isteklerini kabul etmez. “Ben Uberto’yu sevdim, yalancı ve düzmece kişiden nefret ediyorum” deyip vatanı olan Venedik’e olan sevgisinin her şeyden güçlü olduğunu açıklar.

Şehrin iç kalesine saldırmaya hazırlanan askerlerin başına başına geçmek için otağdan ayrılması gereken Sultan, Anna’yı sevdiğini tekrarlar, yanında değilken Anna’ya zarar gelmemesi için parmağından çıkardığı mühürlü yüzüğü Anna’ya verir. Mehmet’in ayrılmasından sonra Anna da dua etmek için kiliseye gitmek üzere otağdan çıkar. Kilise’nin bahçesinde karısının mezarı başındaki Vali Erisso, kızının Mehmet’in yanında yer alarak ihanet ettiğini ağlayarak anlatır. Calbo, Anna’nın kandırıldığını düşünmektedir.

1822 yılında sahnelenen Venedik versiyonunda; kilise mahzenine Mehmet de gelir. Erisso’ya kızını sevdiğini ve evlenmeyi umduğunu söyler, Erisso bu durumda kızını öldüreceğini bildirir. Calbo’nun kızının kocası olması için söz kesildiğini ve evlenme anlaşmasının imzalandığını açıklar. Duyduklarından sonra onlara merhamet etmeyeceğini söyleyen Mehmet askerlerinin yanına gider.

Yeniden 1820 Napoli versiyonuna dönelim: Kilise mahzeninde kızını gören Erisso düşman ile birlikte olduğu için onu suçlar. Bunu inkar eden Anna, Mehmet’in kendine vermiş olduğu mühürlü yüzüğü babasına verir, onunla zindandan ve kuşatma altındaki şehirden kaçabileceklerini söyler. Anna gitmez, mahzende kalır.

1822 Venedik versiyonu: Venedikli askerler mahzene gelirler. Yapılan muharebede galip gelmişlerdir, Erisso ve Calbo da Anna’nın yanına gelir. Calbo ve Anna kilisenin sunağı önünde birbirlerine evlenirler. Böylece Venedik versiyonu sona erer.

1820 Napoli versiyonunda da Venedik askerleri galip gelmiştir. İntikam için gelen Sultan’ın askerlerinden kendini öldürmelerini isteyen Anna, Mehmet’e gerçeği söyler. Yüzüğü babasına ve Calbo’ya o vermiştir. Üstelik babası Calbo ile nikahını kıymıştır. Sözlerini tamamladıktan sonra hançeri kendine saplayıp hayatını sonlandırdı.

https://naxos.lnk.to/866044446

İsimler ve olaylar tarihidir. Negroponte (Eğriboz Adası), 16 Temmuz 1470 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. 1830 yılına kadar Osmanlı yönetiminde kalan ada daha sonra Yunanistan’a geçmiştir. Eserde adı geçen iki karakter Venedikli kumandan Paolo Erizzo ve silah arkadaşı Alvise Calbo da tarihi kayıtlarda yer almaktadırlar. 

Rossini’nin Sultan Mehmet’i, İstanbul Fatihi olan hükümdarın bir kuşatmasını ele alan konuyu seçmesinin nedeni üzerinde düşündüm. Daha önce Cezayir’de Bir İtalyan Kızı ve İtalya’da Bir Türk operalarının bestecisi bu kez Eğriboz adasında Fatih ile Venedikli Anna’yı karşı karşıya getiriyor ve Anna ülkesi uğrana ölümü seçen bir ulussever olarak gösteriliyordu. Konunun seçiminin Yunanistan’ın bağımsızlık mücadelesinin 1800’lerin başında ağırlık kazanmasıyla ilişkin olduğu düşüncesi bana yakın gelmeye başladı. Rossini’den önce Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma, Zaide operalarında Türkler ele alınmıştı.

19. yüzyıl sultanı Abdülmecit için marş besteleyenler arasında Donizetti yanında Rossini de vardır.

İkinci Mehmet operası, 20.yüzyılın sonuna kadar yeniden sahnelenmiyor. Napoli versiyonu denilen ilk versiyonu Pesaro kentinde yapılan “Pesaro Rossini Festivali” için, 1985 yılında yeniden sahneye konuyor. Günümüz opera çevrelerinde Rossini’nin yenilik getirdiği eserlerinden biri olarak anılan operayı Türkiye’de Yekta Kara sahneye koyuyor. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin açılış operası olarak 2010 yılında izlenen yapımda konu İstanbul’un fethi dönemine (1453) taşınmış. Operanın adını Fatih Sultan Mehmet olarak değiştiren Kara, finali İkinci Mehmet’in beyaz at sırtında, mehter marşı eşliğinde, İstanbul’a girmesi biçiminde yorumlamış.

Nükhet Eren