Annesinin içli bir çocuk olarak tanımladığı , farklı dönemsel etkilerde yazdığı şiirlerle tanınmış şair ve yazar, 4 Ağustos 1927’ de Ankara’da doğmuştur. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilkokulu İstanbul ve Eskişehir’de tamamlar.  Yatılı olarak başladığı Konya Askeri Lisesindeki eğitim hayatına -947 de Askeri Memurlar Okulunu bitirerek mezun olur. Annesinin isteğiyle Yezdan Şener ile  evlenir ve bu evlilikten üç çocuğu dünyaya gelir.

Bir süre orduda görev yapsa da 1958 yılında ayrılarak, Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları ve Sanayi Bakanlığında çalışarak 1966 da emekli olur.

İkinci evliliğini yazar Tomris Uyar ile yapar, bu evlilikten de bir oğlu olur. Çocukluğunda başlayıp, Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairlerin eserlerini okuyup manzumeler yazarak başlayıp,  1985 yılında siroz hastalığından ölene kadar  yazdığı şiirlerle toplumda iz bırakmayı başarır.

‘Yad’ isimli ilk şiiri 1947’de Yedigün dergisinde yayınlanır. Ardından 1948 de Kaynak dergisinin açtığı bir şiir yarışmasında ikincilik kazanır. Seçici kurulda bulunan Nurullah Ataç’ın “çok iyi bir şair olacak”, demesiyle ünlenir. İlk kitabı ‘Arz-ı Hâl’ 1949 da ve   ‘Türkiyem’ adlı kitabı 1952 de Nurullah Ataç ön sözüyle yayınlanır.

Arz-ı Hâl de yer alan ‘Yalağuz’ şiirinde ‘yalnız’ kelimesini 18. Yüzyıl Türkçe ‘sindeki karşılığıyla kullanarak , kalabalıklar içinde kendini yalnız hissetme duygusunu işler.

İlk iki kitabındaki şiirleri, halk deyişleri ile yüklü , ölçülü ve uyaklı yazdığı ve Cahit Külebi, Orhan Veli Kanık etkisinin algılandığı ilk dönem şiirleri olarak bilinir. Kişisel yaşantısını ön planda tutmuş, aşk , ölüm, ayrılık temalarını işlemiştir. “ Hayatım dümdüz ve kupkurudur.” diye tanıtır kendini.

Daha sonra Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Edip Cansever ve Cemal Süreya  gibi şairlerin içinde olduğu ‘İkinci Yeni’ akımına katılır.

 1950’ lerden sonra ortaya çıkan bu akımla , toplum ve törelerle çatışan bireylerin yenilgisini, kurtuluş çabalarını araştırır, şiirleri biçim, dil ve içerik bakımından değişikliğe uğrar. Şiir ve düz-yazı ayrımını ortadan kaldıran uzun şiirleri, simgeci söyleyişi, yoğun hayal gücü ve şaşırtıcı tamlamalarla ‘İkinci Yeni’ nin ustaları arasında yerini alır.

‘İkinci Yeni’ edebiyatımızın en büyük atılımlarından biridir, Atilla İlhan’a göre toplumsal değişimin yaratması, kimine göre de bir kaçış şiiridir. Sürrealizmle, Fransız sembolistleriyle, modernizmle ilişkilendirilmişse de , özünde, okumuş halk çocuklarının dayatmasız, özgün şiirlerini barındırır. “ Biz mısra döktürmeye özenmedik. Bir durumu en iyi anlatmak, kimi zaman şiirden vazgeçmek pahasına en iyi anlatmak nasıl mümkünse onu denedik” der.

Kentli bireyin kişisel trajedisini anlatan  şiirleri katmanlı bir yapıya sahiptir.

Böylece 1959’da ‘Dünyanın en yüksek Arabistan’ı ‘ isimli kitabı yayınlanır. Modernist yaklaşımlarla yeni imgeler kurma açısından dönem noktası olarak bilinir.

Göğe bakma mısralarında insanların sahip olduğu güzelliklerin herkese eşit olarak dağıtıldığını ve onları görebilmek için büyük çaba sarf etmeden sadece başını kaldırıp bakmasının yeterli olduğunu aktarır. Uyar’a göre çağını yitirmek bir şairin başlıca kaygısı olmalıdır. Ama çağını yansıtırken büyük laflara, nutuklara kapılmamalıdır.

Bu yıllarda hayatındaki tek değişiklik yeni akım değildir. Eşinden ayrılır ve birkaç sene sonra Tomris Uyar ile evlenir. Yine 1970 te o dönemin eğilimlerine aykırı olarak ‘Divan’ ı yazar. Uyar’ın Divan’ı Tanrıya değil halka seslenmektedir.  Bu tercihi en çok Kemal Tahir’i sevindirir. Onu soylu bir sanatçı olarak selamlar.

Zaman zaman şiirleri nesirle karışır. Bir karamsarlık örtüsünde yan yana sıralanır. ‘Göğe Bakma Durağı’ndan  ‘Geyikli Gece’ ye, tel cambazının tel üstündeki durumunu anlatır şiirinden ( Denge), ‘Sibernetik’ e kadar pek çok  çeviri yapılır. İngilizce, Fransızca ve Sırpça ‘ya çevrilip, dergilerde yayınlanır.

Şiir kitaplarının yanı sıra  ‘Efendimiz Acemilik’, “Çıkmazın güzelliği’ gibi Türk şiirinin bir döneminin kavranmasına kaynak teşkil eden  her şairin bir şiirini esas alarak incelediği yazıları vardır.

Son yıllarını şiirle, büyük aşkı Tomris’le ve oğlu Turgut’la geçirir. Bir de oğlunun deyişiyle” sevmek ve içmekle”…

‘ Bir bozuk saattir yüreğim,  hep sende durur’ diyerek aşkı tarif eder.

Hastalandığını anlasa da tedavi olmaya çok yanaşmaz.

“ Belki de bir kuruntudur yaralayan kalbimi, her insan bir uyumsuzluktur,  ölü olmadıkça…”

22 Ağustos 1985 te göçer bu dünyadan. Sevdiği için değil ,içtiği için ölür sirozdan. Geriye pek çok söz, pek çok seven, kitaplar ve ödüller bırakır.

Alev Ramiz