Papirus Dergisi Kasım Aralık 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Tek Perdelik Oyun

Kişiler

Adam – Altı yıllık Amatör Denizci, Kaptan.

Kadın – Altı yıllık Amatör Denizci, 2.Kaptan.

Birinci Sahne

Ege Denizinin ortasında, Folegandros Adası ana rıhtımına bağlı bir yelkenli teknede;

Kadın – Ne rahatsız bir geceydi, sürekli sallantı, gerilen halatların ve dönen dümenin gıcırtılarından uyuyamadım. Burada bir gün daha kalamam, olmazsa alargaya geçelim.

Adam – Bir hava durumuna bakalım, internet siteleri güncellenmiştir, gerekirse yola çıkarız.

Kadın – Tamam, açıyorum modemi, birlikte bakalım.

Adam – Baksana, rüzgâr iki gün kuzeyli 20 knot1 civarı gösteriyor. Ama Milos Adasının güneyinde daha düşüyor. Yola çıkalım bakalım, rüzgâr açısına göre Kimolos Adasına ya da Milos Adasına gideriz. Tahminler her zaman tutmuyor, rüzgâr çok yükselirse güneye dönüp Girit’e devam ederiz.

Kadın – Evet, koya dalgalar da girmeye başladı, burada öğleden sonra rüzgâr daha da yükselecek. Alargada da durulmaz. Hazırlanalım o zaman.

Adam – Rıhtıma bağlıyken önce su depolarını doldurup tekneyi de yıkayalım. Beş gündür buradayız epey kirlendi.

Kadın – Ben de çöpleri atıp biraz ekmek, börek alayım şu kıyıdaki fırından. Kahvaltımızı da yapalım.

İkinci Sahne

İki saat sonra palamarlar çözülür, demir alınır.

Kadın – Koyun dışına bakar mısın, dalgalar ne kadar büyümüş, neyse ki rüzgârı arkamızdan alacağız.

Adam – Burada deniz koridor yapıyor, adanın köşesini dönünce rahatlar biraz. Çok kötü olursa döneriz buraya. Koydan çıkmadan ana yelkeni küçük açalım, denge sağlar biraz.

Kadın – Tamam, hazırım.

Adam – Tamam, dümeni otomatik pilota verdim, yardım edeyim birlikte açalım.

Kadın – Bu büyüklük iyi mi?

Adam – Şimdilik yeter, rüzgârın durumuna göre büyütür veya toplarız biraz.

Kadın – Dalgalar büyük ama arkadan bize yardımcı oluyor.

Adam – Köşeyi dönünce azalır, adanın kuytusuna gireriz.

Kadın – Evet, yavaşladı hem rüzgâr hem dalga.

Adam – Ön yelkeni de açalım.

Kadın – Yine de büyük açmayalım, kuytudan çıkınca toplamakta zorlanırız.

Adam – Evet, böyle 4 mil hızla gidiyoruz. Kuytudan çıkalım, açık denizde rüzgâr da tekne de hızlanır.

Kadın – Adadan uzaklaştık hava patladı, tekne çok yatıyor, hızımız ne kadar?

Adam – (Rüzgâr sesi sebebiyle bağırarak) Hızımız 7,5 mile ulaştı, rahatsız oluyor musun?

Kadın – Daha artmasın yeter! 25 mil yolumuz kaldı, Milos‘un güneyinde rüzgâr düşecekti, gidelim bakalım. Ben can yeleğimi giyiyorum, seninkini de getiriyorum. Baksana dalgalar teknenin önünü aşıyor.

Adam – Sen giy yeleğini ve sıkı tutun. Tekne çok yattı ama iyi gidiyoruz.

Üçüncü Sahne

Dört saat sonra;

Adam – Milos Provatas koyuna 5 mil kaldı, iyi geldik buraya kadar. Birazdan adanın kuytusuna gireriz, rüzgâr düşer, orada yelkenleri rahat toplarız.

Kadın – (Yaklaştıkları adaya bakarak) Denizdeki kuzucuklara2 bakılırsa hiçte düşecek gibi değil, daha da yükseleceğe benziyor.

Adam – Gerçekten de yükseliyor, ne garip şey! Nasıl olur?

Büyük bir dalga yandan tekneye çarpar, sular tekneyi tepeden aşar ve bumbadan aşağıya yoğun bir şekilde dökülür.

Kadın –Aman tanrım, sırılsıklam olduk!

Adam – Gözlerim yandı tuzlu sudan!

Kadın – Dalgalar daha da yükseliyor! Bu havada koy nasıldır acaba, durabilir miyiz? Çok zor ilerliyoruz ulaşabilecek miyiz? Olmazsa pupayı dalgalara dönelim Girit’e doğru gidelim.

Adam – Bu kadar yaklaşmışken koya gidip bir bakalım, barınamazsak gideriz.

Kadın – Tamam da hava gittikçe azıyor, bak rüzgâr hızı 40 knota dayandı, resmen fırtına bu! Yelkenler parçalanacak! Yine büyük bir dalga! Üzerimizden aşacak.

Adam – Rüzgârı kafaya alıyorum, sıkı tutun, düşme! Önce ön yelkeni toplayalım.

Kadın – Tamam, hazırım!

Motor çalıştırılır, tekne zorla rüzgâra döner, yelkenler dalgalanmaya, halatlar uçuşmaya başlar.

Adam – (Bağırarak) Oto pilot tutmuyor, sen tek başına yelkeni toplayabilir misin? Dikkatli ol, ben dümendeyim.

Kadın – Topluyorum, önce ön yelken, sen rüzgârı kafada tutmaya çalış! (Iskotaları vinçler, rüzgârın baskısıyla çırpınan yelken güçlükle sarılır.)

Adam – Tamam, şimdi ana yelkeni topla ama tam kapatma, bize biraz yardımcı olur.

Kadın – Bir metre kadar bıraktım, tamam.

Adam – Pruvayı koya çevirdim, şimdi sen dümene geçer misin, her yerimden sular damlıyor, donuyorum.

Kadın – Tamam, dümen bende, sen acele etmeden kuru bir şeyler giy!

Adam – (Aşağıdan seslenir) Ben tulumlarımı giyeceğim, yaklaştık mı koya? Nasıl görünüyor?

Kadın – (Bağırarak) Demirde üç yelkenli görüyorum, kıyı dalgasız görünüyor. Durabiliriz gibi!

Adam – Geliyorum! Evet, oldukça geniş bir koy sol taraf daha rahat gözüküyor. Dümen bende, önce o yana gidiyorum.

Koya girdikçe dalgalar azalır, berrak bir deniz, dipteki tertemiz kumlar gözükmekledir. Kadın teknenin burnuna demir atmaya gider.

Kadın – Şu an burası bana cennet gibi gözüküyor! Dip kum, buraya atabiliriz demiri!

Adam – Tamam, bırakabilirsin, derinlik dört metre burada.

Kadın – Otuz metre zincir döşedim, şimdi bosa vurayım3 zincire!

Adam – Yardım edeyim!

Kadın – Gayet güzel bir koymuş, dalga yok, yüksek rüzgârda da rahat kalınır.

Adam – Neydi o dalgalar, bak şimdi hepsi kaybolmuş!

Kadın – Acayip bir durum! Bir gariplik yok muydu bu denizde? Aaa, halata konmuş olan şeye bak?

Adam – O mu? Büyük bir kız böceği…

Kadın – Bak bizi seyrediyor. Sihirli bir şey, bence o şekil değiştirmiş Ariel!

Adam – Ne demek o şimdi?

Kadın – (Kendi kendine) Bu Prospero’nun işi olabilir, bizimle bir hesabı yoktur ama amatörlere bir ders vermek istiyor besbelli! Fırtınayı da o çıkarttırdı Ariel’e… (Kocasına) Diyorum ki bu adada Prospero’nun ruhu yaşıyor olmalı.

Zeliha Özer

*William Shakespeare’in Fırtına adlı oyunu başkişisi.

1 knot: 1 deniz miline (1852 metre) denk rüzgâr hızı ölçüsü

2 kuzucuk: Dalgaların üzerindeki beyaz köpüklere verilen ad, büyüklüğüne göre rüzgârın şiddeti de anlaşılır

3 Bosa vurmak: Zincirin yükünü ırgat vincinden alıp koçboynuzuna (teknede halatın bağlandığı boynuz şeklindeki metal baba) paylaştırma işlemi