Nisan güzel bir ay. Gecenin gündüze eşit olduğu 21 Mart İlkbahar gündönümünden itibaren ‘resmi’ olarak başlayan ilkbahar, Nisan ayında kendisini en hoş halleriyle hissettiriyor. Yaşamın parlak ve değişken renklerini, mis kokulu bir umudu barındıran bu umutlu ay ve mevsim, canlı yaşamında çocukluğa denk gelir benim gözümde. Bu yüzden bu ay bir çocuk kitabı üzerine yazmaya karar verdim; kış mevsiminin, ne kadar soğuk ve karanlık olursa olsun geçtiğini bir kez daha görüp, baharın, yaşamın geleceğine dönük muhteşem vaatlerini bir kez daha hissederek.
‘Martıya Uçmayı Öğreten Kedi’ çocuklar için basılmış, ancak insan eliyle göz göre göre meydana getirilen çevre felaketleri ve etkileri, farklılıkları kucaklamak, farklı olana da yaşam hakkı tanımak, canlıların bireysel ve toplumsal dünyaları, gelişim ve değişimleri, yardımlaşma ve dayanışma hakkında anlattıklarıyla her yaşa hitap eden bir kitap. Üstelik, gümüş tüylü martıların hoş sıcak hava akımları ile üzerinde süzüldükleri okyanusu bir anda ‘denizlerin laneti’ petrolle kaplayıveren hem masalsı hem gerçekçi üslubuyla Sepúlveda anlamlı bir okuma deneyimi de sunuyor okuruna, heyecanlı bir serüvende güldürmeyi de ihmal etmeden. Sinan Gürdağcık’ın kitabı zenginleştiren sevimli çizgilerini de unutmamak lazım.
Gümüş tüylü Martı Kengah doğal ortamında yaşayan tüm özgür canlılar gibi basit ve zorlu bir hayat mücadelesi içindedir; beslenmek, barınmak/göç etmek ve türünü devam ettirmek. Kendi ‘sınıfından’ martıların oluşturduğu sürüde, tıkır tıkır işleyen bir dayanışma ile yaşamını hem kendi doğası hem çevresindeki doğa ile uyum içinde sürdürmektedir. Ta ki insan okyanusu karartana kadar.

Tombul kara kedi Zorba ise Hamburg limanında kendisini küçücükken bir pelikanın gagasından kurtaran genç insanı ile tam anlamıyla bir patisi yaş mamada bir patisi sütte konforlu bir hayatın tadını çıkarmaktadır.

Petrole bulanan Martı Kengah’ın bu dünyadan ayrılmadan yapabildiği tek şey balkonundaki saksıya bıraktığı tek yumurtasını bu tombul kara kediye emanet etmek olur.

Zorba’nın hayatı bir anda değişir, karmaşıklaşır; insanlardan ve farklı niyetleri olan bazı türdaşlarından koruması, sıcak tutması ve tüm bunları yaparken kırmaması gereken bir yumurtanın ebeveynidir artık. Tüm bunları başarıp minik martının zamanı gelince yumurtasından çıkmasını sağlarsa eğer, Zorba’nın işi daha da zorlaşacak, kedi maması yemeyen bir bebeği beslemesi, büyütmesi, koruması ve ona kendisinin de bilmediği bir şeyi, ‘uçmayı’ öğretmesi gerekecektir.

Bir sürüde yaşamasa da bu zorlu macerada yardıma ihtiyacı vardır Zorba’nın; dostlarıyla yardımlaşıp, düşmanlarıyla anlaşarak ‘Şanslı’ adını koydukları bu küçük canlıyı büyütmek zorundadır. Öğütleri hiçbir işe yaramasa da limanın en bilge kedisi kabul edilen Albay, onun yardımcısı Sekreter, Liman Çarşısı’nın kapısında bilet kesen şempanze Matias, kitap kurdu kedi Profesör, Şanslı’yı mideye indirmeye niyetli birkaç bıçkın kedi ve bir dolu korkunç fare, gerçek bir deniz kedisi olan Pupa-yelken, nazlı Minnoş bu zorlu ama eğlenceli maceranın kahramanları olurlar. Ve son bölümde ‘iyi insan’ rolünde bir şair de serüvene dâhil olur. Neden özellikle bir şairin seçildiğini açıklarken Sepúlveda sanki biraz kendisine ve edebiyata torpil yapmış bu bölümde. İyi de yapmış.

““Bilmem. Bana güven veriyor. Yazdıklarını okurken duydum onu. Dinleyeni neşelendiren ya da üzen, ama insanda hep dinleme zevki ve isteği uyandıran güzel sözcükler,” diye açıkladı Zorba.”
““Peki bu insanın uçmayı bildiğini nereden çıkarıyorsun,” diye meraklı meraklı miyavladı Sekreter.
“Kuş kanatlarıyla uçmayı bilmiyor olabilir, ama onu dinlerken hep sözcüklerle uçtuğunu düşündüm,” diye yanıtladı Zorba.”
Bütün koşullar uygun olsa, tüm sevdiklerin yanında ve yardımcı olsa bile büyümek ve uçmak risk almayı gerektirir; düşmek de vardır işin ucunda, yaralanmak da. Şanslı ne yaptı acaba?

““Uçacaksın. Bütün gökyüzü senin olacak,” diye miyavladı Zorba.”
Zorba haklı; uçabilirsek eğer bütün gökyüzü bizim olacak. Ama Zorba’nın son bir sözü daha var.
““Yalnızca cesaret edenler uçabilir,” diye miyavladı Zorba.”
Kırmızı Başlıklı Corona
Not: Bu güzel kitabın yazarından bahsetmeden olmaz tabi ki, ama bu umut dolu hikâyenin içinde Luis Sepúlveda’nın hüzünlü ölümünden bahsetmek istemedim. Başlı başına bir macera olan yaşamını (ve sonra da ölümünü) burada anlatayım.
1949 yılında Ovalle şehrinde doğan Şili’li yazar ve gazeteci Sepúlveda’nın, Şili Ulusal Üniversitesi’nde tiyatro yapımcılığı okurken öğrenci hareketi lideri olarak başlayan aktif siyasi hayatı, Salvador Allende yönetiminde Kültür Bakanlığı’ndaki çalışmaları ile devam etmiş. Şili’deki 1973 darbesinden sonra Pinochet rejimine karşı çıkan bir komünist olarak hapse atılmış ve işkence görmüş. İki buçuk yıllık hapisten uluslararası toplumun çabaları ile kurtulabilmiş, ev hapsindeyken kaçmış, bir yıllık kaçak yaşamında direnişin kültürel sembolü olan bir tiyatro grubu kurmuş. Tekrar yakalanmış ve bu sefer müebbet hapse mahkûm edilmiş. Yine uluslararası toplumun çabalarıyla cezası sekiz yıllık sürgüne çevrilmiş. Sürgün cezasını İsveç’te İspanyol Edebiyatı öğretmeni olarak çekmek üzere giderken Buenos Aires’de kaçmayı başarmış ve Uruguay’a gitmiş. Brezilya, Paraguay derken Ekvator’da yaşamaya başlamış ve yeni bir tiyatro kurmuş. Nikaragua’da Somoza yönetimine karşı gerçekleştirilen devrime de katılan Sepúlveda 1980’de Avrupa’ya gitmiş. Hapis yıllarında öğrendiği Almanca ve Alman Edebiyatı’na hayranlığı dolayısıyla ilk durağı Hamburg olmuş; Martı Kengah’ın son nefesini verdiği, Kedi Zorba’nın Şanslı’yı büyüttüğü Hamburg… 1982’den 1987’ye kadar Greenpeace gemilerinde tayfa olarak çalışmış. Daha sonra da Greenpeace örgütü içinde ve dışında aktif çevre korumacı olarak faaliyetlerde bulunmuş.
1997’de İspanya Austrias’ta yaşamaya başlayan yazar, Şubat 2020’de Portekiz’de katıldığı bir konferans dönüşünde 1.3.2020’de Austrias’da resmi olarak tespit edilen ilk Covid-19 vakası olarak kayıtlara geçti. Altı haftalık yoğun bakım sürecinden sonra 16.04.2020’de bu dünyadan ayrıldı.
Türkiye’de ilk olarak ‘Aşk Romanları Okuyan İhtiyar’ romanı ile tanınan Sepúlveda, öykü, roman, deneme, tiyatro, radyo oyunu gibi pek çok türde eserler vermiştir. Hareketli ve mücadele ile dolu geçen yaşamını eserlerine yansıttığını söylemek mümkün. Bu önemli yazar ve aktivisti, ölümü sebebiyle okurlarının sosyal medyada paylaştığı birçok mesajdan biriyle analım.
“Rahat uyu Luis Sepúlveda. Şimdi Şanslı ile uçuyorsun. Kitapların birçok insana uçmayı, dikkate almayı, düşünmeyi, saygı göstermeyi öğretti. Gerçek sevginin, gerçek dostluğun hiç beklenmedik bir yerden gelebileceğini hatırlattığın için teşekkürler.” Lynda Albertson