Yayıncılık sektörü dediğimde ilk aklıma gelen; kitap ve ana malzemesi kâğıt oluyor. Muhtemelen pek çoğumuzun da öyle. İnsanoğlu her zaman düşüncelerini aktarmanın ve kaydetmenin yollarını ve bunları nasıl daha ileriye götüreceğini araştırmıştır. İlk örnekleri balmumundan yapılmış levhalar, yapraklar, bronz, ipek ve kil tabletleridir. Çok miktarda bilginin kaydedilmesi ve ucuza elden ele dolaşması kâğıdın buluşuna kadar mümkün olmamıştır.

Kil tabletlerin yerini alan kâğıt; insanın fikir üretmek, yazmak, haberleşmek, iletişim kurmak gibi ihtiyaçlarının artmasıyla yaşamın vazgeçilmezleri arasındaki yerini aldı. Mısır’da Papirus’la (Avrupa dillerinde kâğıda isim annesi olmuştur.) başlayan süreçte, zaman zaman ve yer yer Parşömen’ de kullanıldığı görülmüştür.

Kâğıt imalatı ilk kez Çin’de gerçekleşmiş, oradan Japonya, Orta Asya ve Orta Doğu aracılığıyla da Avrupa’ya yayılmıştır. Odundan endüstriyel olarak kâğıt yapımı 1870’li yıllara dayanır. Bunda elbette ki 18. yüzyılda ortaya çıkan endüstriyel ve kimyasal devrimlerin etkisi büyüktür. Anadolu’ya yerleşen Türkler’in pek çok bölgede Kağıthane’ler kurdukları bilinmektedir. En önemlilerinden biri 1453 yılında İstanbul Kağıthane Köyü’nde kurulan tarihi Kağıthane’dir ve 3.Selim döneminde aralıklı olarak işletilmiştir.

Bugüne geldiğimizde ise; dijitalleşme serüveniyle bambaşka bir süreç yaşadığımız kesin.  Emojilerle hiyerogliflere; digital tabletlerle kil tabletlerine selam veriyor olsak da kitabın formunu belirleyen, yazı yüzeyi malzemesi olan kâğıdın hala önemini koruduğunu görüyoruz.

Bu evrilme sürecinin bugününü, okuma kültürüne etkilerini, Türkiye’deki ve dünyadaki dijitalleşen yayıncılığı ve daha pek çok konuyu Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (International Publishers Association – IPA) yönetim kurulu olarak faaliyet gösteren Yürütme Komitesi’nde görevli, Literatür Yayınları Kurucusu Sayın Kenan Kocatürk ile konuştuk.

Kenan Bey; kültür dünyamızı kitaplarla bezeyen yayıncılık sektörü dijital okur kavramına nasıl bakıyor? Dijitalleşen okur, yayıncılık sektörüne yeni kazanımlar getirdi mi?

Ülkemizde Yayıncılık sektörü değişimlere ve yeniliklere karşı en açık ve en hızlı aksiyon alan sektörlerden biridir. 2010 yılından itibaren sektörde birçok yayıncı o dönemin rüzgarıyla dijitalleşmenin yaratacağı etkiyle kitaplarını dijital ortamlara aktararak hazırlandılar. Ancak beklentinin aksine ekitaplar, dijital okumalar beklenen dijital okurları yaratmadı. Ancak çeşitli medya ve sosyal medya platformları ekitabın yaratamadığı dijital okuru yarattı. Dijital paylaşımlar, dijital okumalar interaktif ortamların yeni dünyada bir dijital okur yarattığını gördük. Ancak sizin sorduğunuz anlamdaki dijital okurlar pandemi sırası ve sonrasında beklenen kadar olmasa da yavaş yavaş artmaya başladığını söyleyebiliriz. Sektörümüz için okuma yapılan her türlü mecra önemlidir ve geliştirilmeye değerdir. Dijital okurlar da basılı kitap okurları kadar önemli ve değerlidir. Dijital okurlar aynı zamanda içinde bulunduğumuz dijital çağın da doğal bir sonucudur. Dolayısıyla sektör olarak biz gerek dijital çağa gerekse dijital okurlara olumlu bakıyor ve en iyi şekilde bu döneme hizmet etmeye çalışıyoruz. Okurların dijitalleşmesiyle sektörümüz de dijital uygulamalara ve süreçlere adapte oluyor ve kendini bu yönde sürekli geliştiriyor.

Kitap okumayla sürekli karşılaştırılan sesli kitaplar günümüzde giderek popülerleşiyor. Günden güne kullanıcı sayısı ve ulaşılabilecek alanlar artıyor. Okumak yerine dinlemenin yayıncılar birliğine etkisi nasıl oldu?

Sizin de değindiğiniz gibi son yıllarda sesli kitaplara yoğun bir talep var. Pandemi sırasında görüldü ki dijital okur olarak tanımlayacağımız okurlarımız sesli kitaba dijital platformlarda rağbet edip ulaştılar. Okurlar birçok dijital platformdan sesli kitap deneyimini gerçekleştirebiliyor. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak pandemi sürecinde üyelerimizle sesli kitap hizmeti sunan platformları buluşturarak bu alanda gelişmelerin ivme kazanmasına destek verdik. Hatta derneğimizin üyeleri arasında sesli kitap platformları da yer alıyor. Dolayısıyla üye yapımızda bu yeni açılıma yer vermek bizim için önemli zira biz de çalışmalarımızı üye yapımıza, onların ihtiyaçlarına ve taleplerine göre yönlendiriyoruz. Üye yapımız ne kadar çeşitlenirse biz de sektörümüz için o kadar geniş kapsamlı bir hizmet verebiliriz.

Dinleme eylemi de yolda veya iş yaparken tercih edilen bir okuma türü oldu. Sesli kitapta okur deneyimlerine baktığımızda okurlar, dinlenen eserde kaldıkları yerden basılı veya ekitaptan okumaya devam ettiğini deneyimliyoruz.

Dünyada birçok ülkede önceden var olan auido book dijitalleşmeyle beraber bizde de kitabın bu formatı tutulur hale gelip yayıncılık pazarında %1 bile olsa bir pay aldı.

Medya tüketim alışkanlıklarına baktığımızda YouTube, Netflix ve Podcast’lerin de tercih edilmeleri açısından oldukça ön sıralarda yer aldığını görüyoruz. Bu durum okuma alışkanlıklarımızı nasıl şekillendirecek sizce?

Ülkemizde en son yapılan Okuma Kültürü Araştırması Eylül 2019’da bizim kurduğumuz OKUYAY Platformu tarafından Konda Araştırma şirketine yaptırılmıştı ve bu araştırmada henüz ülkemizde dijital mecraların gençlerin okuma alışkanlıkları üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığı, bilakis iki olgunun paralel işlediği görülmüştü. (http://okuyayplatformu.com/wp-content/uploads/2020/02/okuma-kulturu-arastirmasi.pdf). Aynı dönemde Avrupa’ya baktığımızda orada saydığınız mecraların okuma alışkanlığını olumsuz etkilediğine dair araştırmalarla karşılaşmıştık. Saydığınız bu mecraların toplumun büyük bir kesiminde yüksek bir karşılık bulduğu açıkça görülebiliyor ve bunun yakın gelecekte okuma alışkanlıkları üzerinde de olumlu bir etkisi olacağı tahmin edilebilir. Şu an için biz okuma oranlarında bir düşüş olduğunu gözlemlemiyoruz.

Online kitap sitelerine yönelimin de artış gösterdiği muhakkak. Bu sitelerin işleyiş politikaları hakkında size şikayetler geliyor mu? Bu konuda yayınevleri ve satış siteleriyle ortak çalışmalarınız oluyor mu? 

Evet, özellikle pandemi döneminde online satış sitelerinin satışlarında %90’a yakın artış oldu. Online satış siteleri ile ilgili olarak okurlardan dağıtım süreleri ve dağıtım hizmeti ile ilgili olarak şikayetler bize ulaşıyor. Yayıncılar ise online satış sitelerinde yaşanan yıkıcı indirimlerden ve bazı online kitap satış sitelerinin kitapların bazılarını keyfi olarak satışa kapatmaları nedeniyle olumsuz yönde etkileniyor. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak bizim kuruluş amaçlarımız arasında yayıncılık sektörünün gelişmesi, büyümesi ve kültürel çeşitliliğin devamı gibi maddelerin yanısıra ülkemize okuma kültürünün geliştirilmesine destek olunması da yer alıyor. Dolayısıyla biz hem okuru hem de yayıncıları ve yayıncılık paydaşlarını düşünmek durumundayız. Online satış sitelerinin varlığı kitabın her noktaya ulaştırılması için çok önemlidir, aynı şekilde kitabevleri de öyle… Sektörün gelişmesi ve yazılı kültürün korunması bağlamlarında sektördeki tüm paydaşlarımızla görüşerek sayısız toplantılar yaparak herkesi dinlediğimiz toplantılar sonucunda Yayıncılık sektöründeki dernekler ve meslek birlikleri olarak belki ülkemizde ilk defa sivil toplum olarak bir taslak yasa hazırlayarak Kültür Bakanlığına sunduk. Bu taslağın içinde yayıncılık sektörünün kurumsallaşmasının çeşitli regülasyonlarla düzenlenmesi yer alıyor. Ayrıca kitap fiyatları ve yıkıcı indirimlerle ilgili de iyileştirme uygulamaları bulunuyor. Bu çalışmaların olumlu sonuçlanmasını bekliyoruz.

Bu yıl internet ortamında pek çok kitap fuarı, söyleşi ve farklı aktiviteler yapıldı. Digital aktivitelere devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Pandemiyle birlikte hem ülkemizde hem de yurt dışında dijital aktiviteler fiziksellerin yerini aldı, buna fuarlar da dahil. Biz de birçok toplantımızı ve 2 yılda bir düzenlediğimiz Yayıncılık Kurultay’ımızı online olarak gerçekleştirdik. Ayrıca YouTube üzerinden yazarlar ve yayıncılarla her hafta yayınladığımız “Hayatımız Kitap” programını yaptık. Tüm online etkinliklerimiz yoğun ilgi gördü. Pandeminin etkisine göre dijital ya da hibrit aktivitelere devam edeceğiz.

Dünya genelinde digital yayıncılık alanındaki faaliyetleri arttırarak sektörde yeni iş alanları ve iş modellerinin oluşturulması konusunda çalışmalar var mı?  

Evet, tüm yayıncılar artık dijital faaliyetlere yoğun bir şekilde yer veriyor. E-kitap, sesli kitap, dijital ödünç verme modelleri, interaktif kitaplar ve yayıncıların kendi online satış kanalları, bloglar, vloglar, dijital söyleşiler, online canlı yayınlar bu dönemde geçmişe göre daha fazla ilgi görüyor. Yayıncılar da gerek yayın planlarını gerek çalışma modellerini dijital gelişimlere göre adapte ediyor. Hatta 21.yüzyılda yayıncılığın bir çeşit teknoloji şirketlerine dönüşeceğini görüyoruz. Artık uluslararası fuarlar ve telif görüşmeleri dahi dijital iş modelleri üzerinden yapılıyor. Ayrıca çalışma sistemleri de değişiyor. Pandemi döneminde yoğun olarak uygulanan profesyonellerin dışarıdan çalışma modelleri pandemi sonrasında da devam edecek gibi görünüyor.

Biz de bu konudaki çalışmalar neler?

Yukarıda saydığım tüm çalışmalar bizde de uygulanıyor.

We Are Social ve Hootsuite her yıl dünya genelinde ve ülkeler bazında internet ve sosyal medya kullanımına dair ortak rapor hazırlıyor. ‘Digital 2021’ raporunda 7,9 milyar kişilik dünyada 4,7 milyarlık nüfusun internet kullanıcısı olduğu belirtilmiştir. Bu değer ise toplam nüfusun %60’ını oluşturmaktadır. Bu rakamlar doğrultusunda Uluslararası Yayıncılar Birliği ya da diğer uluslararası kuruluşlarla, e-platformlar da yenilik beklentiniz var mı? Dayanışma içinde olduğunuz çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

Günümüzde artık dijital içerik çok önem kazandı. Bahsettiğimiz sesli kitaplar, e-kitaplar, dijital ödünç verme platformları, dijital akademik yayınlar öne çıkıyor. Bu dönemde farklı platformlar da ortaya çıkabilir ancak bu dönemi yönetmek için en önemli konulardan biri mevzuat. Dijital dünya hızla ilerlerken ulusal ve uluslararası regülasyonların da dijitale uygun yeni düzenlemelere ihtiyacı var. Üyesi olduğumuz Uluslararası Yayıncılar Birliği ile yakın temas içinde dünyada meydana gelen gelişmeleri takip ediyor, yeni uygulamalar konusuna sürekli fikir alışverişinde bulunuyoruz.

Bir televizyon programındaki söyleşinizde “Akademik yayıncılığın geleceği, dijital yayıncılıkta.” dediğinizi hatırlıyorum. Neden özellikle Akademik yayıncılık olarak değerlendirdiniz? Bu konuda Dünya’da ve Türkiye’de yapılan çalışmalar nelerdir?

Uzun bir süredir akademik yayınlar hem basılı hem de dijital kodlar aracılığıyla dijital olarak alınabiliyordu. Şimdi de bu sistem yoğun olarak devam ediyor. Bunun sebeplerinden biri akademik yayınların basılı versiyonlarını temin etmek maliyet açısından zorlaştı. Özellikle ithal işlemleri de işin içine girince pandemiyle birlikte bu işlemler de uzuyor ya da temin edilmeleri erteleniyor. Ayrıca dijital olarak hazırlanan akademik yayınlar interaktif de olabildiği için uygulamalı öğrenme deneyimi açısından önem kazanıyor ve dijital akademik yayınlara her türlü dijital araçla her yerden ulaşılabilmesi de önemli. Basılı eğitim malzemeleri her zaman bir şekilde eğitimin içinde olacaktır ama dijital materyallerle de desteklenmeye devam edecek hem basılı hem de dijital versiyonu olan materyaller ve yayınlar diğerlerinin önüne geçecektir.

Yerel ve halk kütüphanelerinde durum nasıl? Dijitalleşme onları nasıl etkileyecek sizce?

Pandemi süresinde kütüphanelerin kapalı olması kütüphanelere olan ilgiyi elde olmayan nedenlerle düşürdü. Hali hazırda yetersiz sayıda olan kütüphanelere ziyaretin azalması yayıncılık sektörünü doğrudan ilgilendiren bir konu. Öte yandan kütüphanlerin dijitalleşmesi için çalışmalar yapılıyor. Henüz tam olarak yaygınlaşmasa da kütüphanelerin dijitalleşmesi kütüphanelerden faydalanmak isteyenler ve okuma kültürü açısından önemli bir çalışma. Olumlu olduğunu düşünüyorum.

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan küçük yayıncılar ve küçük kitapçıların dijitalleşmeye bakış açısı hakkında görüşmeleriniz oldu mu?

Pandemi döneminde kapılarını okurlara açamayan bazı bağımsız kitabevleri online satış siteleri kurarak ya da telefonla sipariş alarak faaliyetlerini sürdürmeye çalıştılar ama bu sayıca çoğunluğu teşkil etmedi. Pandemi süresince gerek online toplantılar yaparak gerek kitabevlerine yönelik anketler yaparak, sosyal medya ve basın aracılığıyla okurları bölgelerindeki kitabevlerine destek olmaları için çağrıda bulunarak bağımsız kitabevleriyle temasımızı sürdürdük. Birçok diğer konuyla birlikte dijitalleşme sürecini de onlarla konuştuk. Dünyada olduğu gibi biz de kitabevlerinin fiziki varlığına ve toplumun kitabevlerine giderek basılı kitaplara dokunmalarını, yeni yazarlar ve başlıklarla tanışmalarını önemli buluyoruz, kitabevlerinin fiziki varlığını önemsiyoruz.

Korsan kitap basımı ve PDF lerin paylaşımı ülkemizde nasıl bir ivme gösteriyor? Bu konuda yapılan son çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Korsan kitap basımı konusunda yıllardır çalışıyoruz ve önemli bir noktaya geldik. Bu süreç bitti diyemeyiz ama geçmiş yıllara göre azaldığını söyleyebiliriz. Ülkemizde korsan konusunu Yayıncılar Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği – YAYBİR takip ediyor. Pandemiyle birlikte yeni bir riskle karşı karşıyayız; kitapların PDF’lerinin paylaşılması. PDF’lerin paylaşımında artış gözlemliyoruz. Bu konuda da tespitler, uyarılar ve kampanyalar yapılıyor. Biz Türkiye Yayıncılar Birliği olarak kitapların dijital mecralarda izinsiz paylaşılması ile ilgili olarak yakın geçmişte #telifhakkıemekhakkı adlı bir sosyal medya kampanyası yaptık. Bu kampanyada kitapseverleri hedef aldık ve onlara izinsiz paylaşımların yasal olmadığını anlatmaya aynı zamanda bir kitabın oluşturulmasının bir emek işi olduğunu ve bu emeğe saygı gösterilmesini vurgulayan anlatımlarda bulunduk. Kampanya çok başarılı oldu ve birçok kişi ve kuruluş tarafından da desteklendi.

Ülkemizde yayıncılar ve yazarlar açısından “Düşünce ve İfade Özgürlüğü”nün yeni süreçte nasıl şekilleneceğini düşünüyor sunuz?

Türkiye Yayıncılar Birliği 1995 yılından bu yana her yıl, Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödül Törenleri sırasında Yayınlama Özgürlüğü Raporu’nu basın ve yayıncılık dünyasıyla paylaşıyor. Her ödül töreninde bir sonraki sene bu raporun yayınlanmaması dileklerimizi dile getiriyoruz ancak maalesef her sene artan bir oranda ülkemizde düşünce ifade ve yayınlama özgürlüğü konusunda daha kalabalık bir rapor yayınlamak zorunda kalıyoruz. Otosansür geçtiğimiz 2 yılın raporuna damgasını vurdu. Yasaklanan ya da poşete giren kitap sayısı artıyor. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak yayınlama özgürlüğü konusunu yakından takip ediyor ve gelişmelerle ilgili basın açıklamalarımızı yapıyoruz. Daha özgür bir yayıncılık yapılması konusunda girişimlerimizi sürdürüyoruz. https://turkyaybir.org.tr/documents/yayinlama-ozgurlugu-raporlari/

10 Haziran 2021 itibariyle Türkiye Yayıncılar Birliği olarak “Yayıncılık İlkelerimiz” çalışmasını digital ortamda yayınladınız. Bu çalışmanın önemini ve detaylarını bizimle paylaşabilir misiniz?

Son yıllarda gerek ülkemizde gerekse dünyada birçok sektörde olduğu gibi yayıncılık sektöründe de taciz, istismar, kapsayıcılık ve ayrımcılık konularında olumsuz olaylar yaşanıyor. Biz de ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri yakından takip ederek kapsamlı ve çok yönlü bir çalışma yaptık. Bu konularda sektörümüzde ve toplumda farkındalık yaratmanın gerekli olduğundan yola çıkarak önemli bir doküman hazırlamış olduğumuza inanıyorum. Bu çalışmayı üyelerimizle paylaştık ve “Yayıncılık İlkelerimiz” dokümanını destekleyen üyelerimiz kendi şirket logolarını da koyarak oluşturduğumuz ilkeleri destekledi. Hali hazırda sosyal medya hesaplarımızdan da madde madde ilkelerimizi paylaşıyoruz. Bu dokümanla birlikte sektörde, sektör paydaşlarında, sektör çalışanlarında ve toplumda bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Taciz, istismar, kapsayıcılık ve ayrımcılık konularına dikkat çekmekle birlikte profesyonel çalışma standartlarımızı da bu dokümanda sıralıyoruz. Sektörümüzün kurumsallaşması için ilkelerin belirlenmesi ve desteklenmesi çok önemli. Aynı zamanda diğer sektörlere de bu çalışmayla örnek olabilirsek ne mutlu bize…