Yeğenime hediye alırken ergenliğim geldi aklıma; on iki yaşıma adım attığım gün hayatımın değişeceğini bilseydim on birden ileri hiç gitmezdim. Annemden yediğim ilk tokat! “Aklım başıma gelecekmiş.” Benim aklım hep başımdaydı ki! Zaten babaannem aklımın başından gitmesine hiç izin vermezdi ki! O zamanlar şimdilerin rahatlığı yoktu tabii. Kocaman kesilmiş Amerikan bezleri katlanır, külota yerleştirildi. Sünnetli çocuklar gibi yürüyen kadınlar. Sonra bir de onları banyoda elde yıkardık. Ee makine var, ne güzel atıyorsun yıkıyor da yıkıyor. Sanki makinanın içine dünyanın laneti yüklenecek. Önce elde yıka sonra çamaşır suyuna bas sonra yine elde yıka en son makineye at. Bir de bitmez bir rezillik. Bir hafta öncesinden ağrısı gelir, siniri basar. Hele bir de annenle aynı zamana denk geldiyse değme savaş çıkar evde.

Babaanneme ilk regl olduğum gün söylenmeye başladı. Artık çocuk doğurabilir, kocaya gidebilir, AMAN DİKKAT! Zaten ben de o yaşa kadar zor bekledim, beyaz atlı prensim gelsin beni alsın diye. Sokakta oynatmayın bunu biri görür. N’apcak beni, çekip bir köşeye seni oğluma alacağım mı diyecek, yoksa atına atıp köyüne mi kaçıracak? Kalecilik hayatım sona erdi. Belki de iyi bir kadın futbolcu olacaktım.  O sona erdiği gibi bir de mutfak işleri başladı. Babam tutturdu, artık yemek yapmayı öğrensin, diye. Dünya benim yüzümden aç kalacak, ben öğrenmezsem kıtlıklar başlayacak. Alacak adam aç kalırsa baba evine geri dönermişim. Bu da anneannemin dilinden düşmezdi. Bok yesin! Dört yandan sardılar beni.

Bir sabah abimin tokadıyla uyandım. Vay efendim yerde kan damlası varmış, ben onun midesini bulandırmak zorunda mıymışım, pislik, naletmişim, üstünde bir de annem dövdü. Gelmez olaydım on ikime, haneme dayaklar yazılmış.

O sene ortaokula başladım. Elimde bakkal poşeti, içinde koca koca bezler, her regl olmama bir ton ağlardım. Sancısı bir yandan rezilliği bir yandan, oğlanlar görecek ayıp, kızlar dalga geçecek aman hadi diye diye birinci sınıf bitti. Aman kimseye deme diye kırk bin tembih veren, seni aralarına almazlar diye beynime işleyen annem sayesinde utandığımdan hiçbir arkadaşıma da anlatamadım. 

Orta ikiye başladığımız sene, sınıf öğretmenimiz sabah erkenden tüm kızları toparlayıp konferans salonuna götürdü. A’lar, B’ler, C’ler, birinci sınıflar, üçüncü sınıflar hatta lise birler bile vardı. İki kadın geldi, tahtaya resim çiziyor, bu rahim, bu vajina, bunlar yumurtalık, bura rahim ağzı, vay anam vay benim kanayan ayıplı organımda neler neler varmış.

Büyükler gülüyor, oo ben çoktan oldum diyenden benimki hala olmadı diye söylenene karışırken birinci sınıflardan bir kız ağlamaya başladı. Ben on yaşında oldum, kısa kaldım diye. Bir de uzamamak varmış. Öğrendiğim an dünyam yıkıldı. Boşuna Pigme Zuhal demiyormuş abim. Ardından ben de başladım ağlamaya, üstüne bir de adıma Zırlak eklendi. Önce ağlayanları susturup, ardından da telkin eden kadınlar, elimize birer ped sıkıştırdı. Ne olabilirdi ki acaba derken o koca bezlerden beni kurtaran gerçekle yüzleştim. O ne rahatlıktı öyle.

Toplantı sonrası sunum yapan kadınlardan birinin yanına gidip boyumu nasıl uzatacağımı sordum. Spor yaparak dedi. O günden sonra ansiklopedik araştırmalar sonrası yüzme ve voleybol konusunda evdekileri ikna etmeye çalıştım. Kimse ikna olmadı. Gizlice voleybol takımına girip başarılı da olunca öğretmenlere karşı gelemediler. Pigmelikten kurtuldum ama kısa şort krizini asla aşamadım.

Bir akşam antrenmandan dönerken abimin mahalleden, serseri arkadaşları geçen kızları kesiyordu. Birinin radarına takıldım. Yediğim laf atmalar abimin kulağına giderse endişesiyle koşa koşa eve gelince anladım, arkamdan neden “kızıl prenses” diye bağırdığını. Kıçımda kocaman leke, popoma bastığım kartvizitle mahallenin erkeklerinin diline düşmüştüm. Gerçek, abim eve hırsla girene kadar anlaşılmadı. Önce bana laf atan çocuğu bir güzel dövmüş, ardından da beni dövmek için koşa koşa eve gelmişti. Abime kalmadan annem bir güzel dövdü. On ikime girdiğim gün dayak cennetten geldi.

Ben öğrendim ya artık bez olmadan bugünleri atlatacağımı, bakkaldan da alabilirdim pedimi. Mahalle bakkalından utana sıkıla isterken gazeteye sarılarak alınabileceğini öğrendim. Ped alan kadınların genel kültüründeki artışı da bununla açıklayabiliriz. Bana hep ekonomi sayfası denk gelirdi. Spor sayfası olsa belki yeniden futbol hayatıma dönebilirdim. Dangalak bakkal yemeden içmeden abime, kardeşin ped aldı, diye yetiştirince bir kıyamet de bundan koptu. Eczacı Nihal varken bakkalda işim neymiş. Orada daha ucuz diyememiştim bile.

Abimin her an dövmeye hazır hali, annemin sürekli aman kızımları, babamın görüp duyup bilmiyor gibi yaparken üflemeleri, babaannemin her adet döneminde beni evlendirmeye hazırlanması arasında yaşımı otuz iki, boyumu bir yetmiş iki yaptım.  Babaannem hakkın rahmetine kavuşunca, annemle babam memleketin yolunu tuttu, abim de ilk âşık olduğu kızla evlendi.

Gerdek gecesi regl yüzünden kana bulanınca bir hafta bekleyen abimi, güle güle herkese anlattığım için yengeden yasaklı görümce olarak listeye alındım. Bayramdan bayrama gördüğüm abim için yakınında olamamak benim için pek de üzücü olmadı.

Geçenlerde markette karşılaştık, elinde orkidin çeşitli boyları vardı. Göz göze gelince, yengenin deyip sıvıştı. Aslında ben de kendine alabileceğini düşünmüştüm. O kadar çok beddua aldı ki dünyada bir ilki yaşayıp o da regl olabilirdi.

Şimdi de marketten ped alıyorum. Yeğenim Ecesu’nun ilk regl olma partisine çağırıldım. Sevilmeyen görümce olarak katılmayı düşünmüyorum ama hala olarak eksik kalamam. Hediyesini balonlara bağlayıp balkonlarına doğru uçuracağım. Aile arasında kalmamalı herkes duymalı.

Zeynep Pınarbaşı