Roberto Bolaño, Mösyö Pain (Monsieur Pain), Can Yayınları, 2017, İstanbul, Çeviri: Seda Ersavcı
Paris’te öleceğim boşanan yağmurlarla,
anısını şimdiden yaşadığım bir günde.
Paris’te öleceğim – bu da koymuyor bana –
belki de bugün gibi, bir güz perşembesinde.
Bir perşembe olacak, çünkü bugün, perşembe,
yazarken bu dizeleri durmadan sızlıyor kolum,
ve hiçbir gün, geçtiğim yollarında yaşamın,
yalnızlığı içimde bugün gibi duymadım.(1)

César Vallejo
Peru’lu şair César Vallejo (1892-1938) bir güz perşembesinde değil ama bir Nisan günü, şiirinde tahmin ettiği gibi Paris’te ölmüş. Roberto Bolaño (1953-2003)’nun gizem yüklü kısa romanı ‘Mösyö Pain’ in kurgusunda yer alan gerçek unsurlardan ve karakterlerden sadece biri Vallejo. Çaresi bulunamayan bir hastalıktan dolayı ölmek üzere olan ve hiç durmadan hıçkıran Vallejo’nun başına son bir umut olarak davet edilir Mösyö Pain. Hastayı ziyaret etmek için evinden çıkar çıkmaz gizemli iki adam takip etmeye başlar Mösyö Pain’i. Bolaño, romanın girişinden itibaren küçük cümleler, itina ile seçilmiş sözcüklerle ustaca bir gizem inşa etmiş. Polisiye bir roman okuyormuş hissine kapıldım, hem de heyecanlı, lezzetli bir polisiye roman. Oysa görünürde ne bir cinayet ne bir soygun ne de polis var metinde. Gizemi inşa eden cümlelerine başka bir duygu daha yerleştirmiş Bolaño; gizeme tuhaf bir eş olarak, şefkat!
“Şurada, kasanın yanında -çaktırmadan bakın ama- siyahlar içinde iki adam. Bir çift meleğe benzemiyorlar mı ama?”
Romana adını veren ana karakter Mösyö Pain mesmerizmle uğraşmaktadır. Avusturyalı hekim Franz Anton Mesmer (1733-1815)’in geliştirdiği hipnoz tekniği ile hastalara şifa dağıtmaya çalışmaktadır, ancak kitap boyunca pek bir başarısını görmeyiz Mösyö Pain’in. Nitekim Vallejo da ölür. Birbiriyle bağlantılarını kitabın sonunda bile tam olarak ve açıkça çözemediğimiz karakterler, olaylar, mekanlar ve konuşmalar Mösyö Pain’in etrafında art arda sıralanır. Ancak bu tuhaf bağlantısızlık halinin metnin bütünlüğünü bozduğunu söylemek de mümkün değil. Bana göre Bolaño’nun romanının ruhu/özü Mösyö Pain’in şu cümlesinde;
“… zihnim açıktı hala, nasıl desem, meraka açıktı, bu gerçekdışı sokaklarda fısıldanan tuhaf itiraflara açıktı.”
ya da Bolaño’nun bu cümlesinde;
“Benim tek vatanım iki çocuğum ve eşimdir ve bir de belki, ama ikinci sırada olmak üzere, içimdeki bazı anlar, sokaklar, yüzler ya da kitaplardır.”
Roberto Bolaño, Şili’nin Santiago şehrinde doğmuş, Meksika’da geçen gençliğinden sonra Salvador Allende’nin sosyalist reform sürecinde yer almak üzere Şili’ye geri dönmüş. Pinochet darbesinden sonra direniş hareketine katılmış ve kısa süre sonra da hakkında bilgi sahibi olduğum hemen hemen tüm Latin Amerikalı yazarlar gibi tutuklanmış. Serbest kaldıktan sonra Meksika’da yaşayan yazar daha sonra İspanya’ya yerleşmiş. Tarım işçiliği, gece bekçiliği, bulaşıkçılık, satıcılık gibi işlerde çalışan ve o zamana kadar daha çok şiir alanında eserler veren Bolaño düzyazıya yönelmiş ve para kazanmak amacıyla ödüllü yarışmalara katılmaya başlamış. 1981-82 yıllarında yazdığı ‘Mösyö Pain’ romanı da Toledo Belediyesi tarafından Felix Urabayen Ödülü’ne (300.000 Pts.) değer bulunarak 1994’te “Filler Geçidi/La senda de los elefantes” adıyla basılmış.

Bazı kaynaklarda “paranormal (2) kurgu” olarak tanımlanan romanının önsözünde Bolaño şöyle diyor.
“Bahsi geçen hemen her şey gerçekten yaşandı: Vallejo’nun hıçkırıkları, Curie’yi ezen at arabası, Vallejo’nun hipnozla yakından ilişkili son çalışması yahut son çalışmalarından biri, Vallejo’yu tedavi etmek konusunda tam bir kayıtsızlık sergileyen doktorlar. Pain de gerçek.”
Gerçekleri temel alan bu doğaüstü kurgunun sürrealist anlatısını Ursula Le Guin şöyle tanımlıyor; “Gerçeklerin tohumundan hayal gücünün muhteşem sarmaşığı büyür; bükülerek ve sarılarak, gölgelenerek, meyve vererek; bazen tatlı, bazen acı.” (3)
Bolaño’nun başyapıtı, ölümünden bir yıl sonra 2004’te yayımlanan ‘2666’ isimli roman olarak gösteriliyor. LA Times gazetesinde “Hipnozdan aşağı kalır yanı yok” diye tanımlanan ve Roberto Bolaño ile tanışmamı sağlayan ‘Mösyö Pain’in bana ‘2666’ya giden yolu açtığını söyleyebilirim.

Kırmızı Başlıklı Corona
⦁ César Vallejo, Kara Taş Ak Taş Üstüne şiirinden, antoloji.com, 11.04.2015, web:20.08.2021
⦁ Paranormal: doğaüstü
⦁ Ursula K Le Guin, ‘Monsieur Pain by Roberto Bolaño’, ⦁ http://www.theguardian.com, 29.01.2011, web:10.09.2021
Harika bir yazı.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler…
BeğenBeğen