Hızlı, karmaşık, değişken, sarsıcı bir çağda yaşıyoruz. Küresel ısınma, yangınlar, seller, pandemi, robotlar, yapay zeka, metaverse evren, bitcoin, adaletsiz gelir dağılımı, mülteciler, yükselen zenginlik ve derin yoksulluğun bir kara delik gibi sürekli genişlemesini görüyoruz.
Öykü, yaşamın “çat” eden sesidir. Mutlu anlar kadar değişimin savurduğu insanları, dehşetli olayları, giydirilen çaresizliği yazar öykücü. Kötüyü yazar öykücü asla kötücül olmaz.
Beyaz tebeşirle çizilen kapıların arkasındaki gölgeleri gösterir öykü.
Erken kirli karanlıkta kürek çekenleri, dünyaya sarkıtılmış hakikatin tekinsiz ışığında olayları anlatır.
Orman kıyısında savaş bağımlısı tankların önünde seçilen beyaz orkideyle kırmızı karanfildir öykü.
Derine gömülü olanı, dili ve güzelliği ikna ederek manaya taşır öykü.
Neyya Edebiyat olarak 11 yıldır öyküler yazıyoruz. Baharın gelişi, aşk, müzik, lirik büyülenme, mizah derken pandemi, yokluk, intihar edenler, plastik çöplükler, yeşilin katledilmesi, yok olan tarım arazileri, patlayan, patlamak üzere olan bombalar, kadın cinayetleri içinde anlam ve çözümler ararken buluyoruz kendimizi. Bizi yazmaya iten şey; bazen bir kaçık çorap, bazen Wittgenstein’in kelimelere yüklediği anlam oluyor. Füruğ’un şiirinden, Aslı Erdoğan’ın öykülerinden, Lovecraft’ın dünyasından geçiyor kalemimizin ucu. Yaşadığımız kentin geçmişini, sokakların tarihini, unutulmuş yazarları, kentin hafızasını da öykümüzün hamuruna serpiştirdiğimiz çok oluyor.
F. Scott Fitzgerald’ın dediği gibi:
Bir şey söylemek istediğin için yazmazsın, söyleyecek bir şeyin olduğu için yazarsın.
Daha etik, daha adil, daha paylaşıma açık yeni dünya öyküleri için söyleyeceklerimiz var.
Dünya Öykü Günümüz Kutlu olsun.
NEYYA Edebiyat