Yaz kızım!
Kapkara suratlarımız vardı.
Ellerimizde kalemlerimiz,
Oynattığımız dudaklarımız
tuhaftı,
ağzımızdan dökülen
sözcükler gibi.
Tek dilimiz vardı
Konuştuğumuz
Yaz kızım!
Sırtımızda cüppelerimiz
benzerdi
kararmış yüreklerimize.
Yetmezdi aldatmaya
ak alınları
yakalarımızın allığı
Tek yerimiz vardı
Baktığımız
Kokusunu alamadığımız
çiçeklerimiz vardı
Varoluş nedenlerini
bilemediğimiz.
Tek burnumuz vardı
Yaz kızım!
Aklımız yoktu
Yeminle yoktu
Duygumuz kördü
hissettiklerimize
Yüreklerimiz yoktu
vicdanı saklayan.
Yeminle!
Hep kırıktı kalemimiz
Dik durmaz başımız,
Kan kokan ağzımız,
Nefret yüklü yüreğimiz,
Hiç bitmeyen hıncımız
vardı
Çocukluğumuza uzak
Yaz kızım!
Katlanamadığımız gülüşleri,
Dayanılmaz şefkatleri,
İnanamadığımız fikirleri,
Bitmeyen dirençleri
Asırlar boyu süren
Rengarenk aşkları,
Bükülmeyen boyunları,
Yok edemediğimiz inançları
vardı
Özgürlüğe susamış.
Yaz kızım!
Kurutamadığımız ırmakları,
Tüketemediğimiz ormanları,
Susturamadığımız ötüşü
kara tavuğun,
Yok edemediğimiz dostlukları,
Söndüremediğimiz alevleri
Heyecanlarının,
Bitmek tükenmek bilmeyen
İnatları vardı
Varoluşlarına şaştığımız
Yaz kızım!
Rüyalarımıza giren çöplüğü
Tarihin,
Türküleriyle halayları,
Sazlarıyla kemanları
notaların,
Sözleriyle ozanları
Vardı.
Sevgileri vardı
Dolup taşan
Kucaklayan yaşamı
Kabuslarımıza karşı
Tüketemediğimiz
Kızım
HAMİT ERGÜVEN