Furuğ Ferruhzad (1935-1967), kısa yaşamına şairlik, oyunculuk, yazarlık, yönetmenlik, ressamlık, bir evlilik, bir çocuk sığdırmış, 20. yüzyılın önemli sanatçılarından. Şiirlerinden önce beklenmedik ölümünün trajik fotoğrafı sayesinde tanışmıştım Furuğ ile yıllar önce. 13 Şubat 1967, Pazartesi günü öğleden sonra Tahran’da çekime giderken önüne çıkan okul aracına çarpmamak için ani bir manevra yapar Furuğ ve aracından fırlayarak başını kaldırıma çarpar. Ve şaşırtıcı bir şekilde, bu kaza anının bir fotoğrafı var; kimin, nasıl çektiğini öğrenemediğim. (1) Sadece bir kez gördüğüm bu fotoğraf beni o kadar etkilemiş ki, bu yazı vesilesiyle tekrar bakmak için ararken aklımda bir video kaydı olarak kaldığını fark ettim; yaşamın ve ölümün yan yana olduğu ve güçlü bir şekilde hissedildiği bir an. İşte bu tanışmanın ardından yıllar geçmesi gerekti şiirlerini elime alıp okuyabilmem için.

‘Tutsak’ başlığı ile kitapta yer alan ve 1952 yılına kadar yazdığı şiirleri içeren bölümü okumak şairin yaşam öyküsünü bir kısmını gözümüzün önüne seriyor. Mutsuz bir evlilik, evinde (hem baba, hem koca evinde) kendisini tutsak hisseden bir kadın, küçük bir oğlan, yasak bir aşk, ama aşk, kadın hem mutlu hem günahkar, çocuğunu ‘günahkar’ annesinden koparmak isteyen baba.
“sesler ölüyordu ve acının yangını
yakıp geçiyordu kalbimden
ağlıyor diyorum Kami yavrum
kaldır başını eteğimden
günahkar annenin eteğinden”
İran ordusunda subay olan bir baba ile ev hanımı bir annenin yedi çocuğundan dördüncüsü olarak Tahran’da doğan Furuğ Ferruhzad dokuzuncu sınıfa kadar süren öğrenimini resim ve dikiş dersleri ile sürdürür. 1951 yılında, 16 yaşındayken evlenir. Resim ve dikiş derslerine eşiyle birlikte taşındığı Ahvaz kentinde devam eder. 17 yaşında ‘Tutsak’ isimli şiir kitabı ilk baskısını yapar. 18 yaşında oğlu Kamyar’ı dünyaya getirir. 19 yaşında boşanır ve Tahran’a döner. İran yasaları boşanan kadına çocuğunun velayetini vermediği için Kamyar babasının yanında kalır. Şiir yazmaya devam eden Furuğ, 1956’da ‘Duvar’, 1957’de ‘İsyan’ isimli kitaplarını yayımlar. 1958 yılında film yapımcısı ve yazar İbrahim Golestan ile tanışması hem özel hem sanat hayatında yeni bir dönemin başlangıcı olur. Film endüstrisinde yapımcı, montajcı ve oyuncu olarak çalışmaya başlar. 1967 yılında bu dünyadan ayrıldığında hem şiirleri hem filmleri ile dünyada tanınan, saygı gören bir sanatçıdır artık Furuğ.

Sözcükleri Furuğ’un hep bir çatışmayı anlatıyor; düş çağırıyor, aşk çağırıyor, tutku çağırıyor, deniz çağırıyor şiirlerdeki kadını. Ve hep bir dört duvar bırakmak istemiyor onu. Bu çağrılara karşılık vermek hep aynı sona götürüyor kişiyi; ölüme… Çağrıları duymayan, duyup da gelmeyen ise zaten ölü değil mi? Ama aşkın öldürdüğüyle düzenin öldürdüğü aynı mezarda yatmıyor. Ödediği her bedel Furuğ’un şiirden mezarını biraz daha derinleştiriyor, biraz daha gömülüyor yumuşak toprağa düzene göre ‘günahkâr’, bahara göre ‘çiçek’ bedeni. Sözcükler kuş olup, inci olup, meryem çiçeği olup örtüyor üzerini aşık bedeninin. Tıpkı düşlediği gibi…
“Yerin derinliklerine varmak istiyorum. Benim aşkım oradadır. Tanelerin sürgün verdiği yerde ve köklerin birbirine vardığı ve yaradılışın çürümüşlükte kendini sürdüren noktada. Benim tenim sanki onun geçici bir biçimidir. Temeline varmak istiyorum. Kalbimi bir meyve gibi tüm ağaçların dallarına asmak istiyorum.” (2)
Şiirlerini ve mektuplarını okuduktan sonra anladım ki gerçekten de Furuğ’un yaraları aşktandır. Tüm bedelleri ödeyip olmak istediği kişi olmuştur bu cesur kadın. En çok da yaşamak istemiştir; içine doğduğu baskıcı düzenin özellikle de kadını tutsak eden tüm duvarlarını yıkarak kendi olarak, âşık olarak yaşamak istemiştir. Önce hüzünlü bulsam da kendisinin de çoğu zaman acı, azap, hüzün, yalnızlık kelimeleriyle tanımladığı yaşamını, kitabı ve bu yazıyı bitirdiğimde ben de bıraktığı duygu sessiz bir umut oldu bu tutkulu kadının, “yaşamak budur işte!” dedim, “ölmek budur!”
“ben çıplağım, çıplağım, çıplak
sevgi sözcükleri arasındaki duraksamalar gibi çıplak
ve tüm yaralarım benim aşktandır
aşktan, aşktan, aşktan.”
Ayşegül Ayman
(1)Tekrar araştırdım ama fotoğrafla ilgili bir bilgi bulamadım. Belki de bir canlandırmadır, bilemiyorum.
(2)Furuğ’un İbrahim Golestan’a yazdığı ve ‘Yaralarım Aşktandır’ kitabında yer alan bir mektuptan alıntıdır.
Teşekkürler Ayşegül. Furuğ’ la aşk yaraları deşildi yeniden. Sevgiler💜
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler, sevgiler
BeğenBeğen