Hazırlayan: Güler Pişkin

Neyya Yaratıcı Yazarlık Atölyesi’nden dokuz kadın, hayallerimizdeki Eskişehir gezisine çiböreğin tadına bakarak başladık. Eskişehir, bundan sonrasında bize yağmuru ile rehberlik ederken Odunpazarı evlerinin renkleri ile ruhumuzu şenlendirdi. Eskişehir’in beyaz altını lüle taşı milim milim işlenerek, başta pipo olmak üzere ortaya çıkan eserlerin sergilendiği Kurşunlu Külliyesi içindeki Lületaşı Müzesi’nden sonra uğrağımız Ahşap Eserler Müzesi oldu. 2015 yılından beri ülkemizde düzenlenen Uluslararası Ahşap Festivalleri’nden seçilmiş eserleri kervansarayın taş duvarları arasında hayranlıkla izledik. Müzede ayrıca ahşap atölyesi çalışmalarına devam ediyordu. İlgimizi çeken Cam Sanatları Merkezi’nde ziyaretçilere yapılan gösterili üretimlerin saatini kaçırsak da satış dükkânındaki cam eserlerdeki naifliği hafızamıza alıp yolumuzun üstündeki bir satıcının lüle taşı çalışmasını izleyerek bileklikler, küpeler, kolyeler satın aldık. Adalar Bölgesi’nde Porsuk Çayı’nın sularında gondol keyfi yaparken gördüğümüz çevreye duyarlılığın temsilcisi çekirdek çitleyen eşek heykeli Porsuk Çayı’na ayrı bir anlam yüklemiş. Ardından Adımlar Kitap Kafeye uğrayarak akşam yemeğine gidip Öğretmen Evi’ne döndük.

Ertesi gün çok güzel bir havada bizi ağırlayacak ilk müze, Eskişehir ETİ Arkeoloji Müzesi oldu. Eskişehir ve çevresindeki kazıların sonucu Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kültür varlıkları sergilenen müzede dünyadaki ilk lüle taşı mührünü görmek ilginçti. Sıra Modern Müze’yi ziyarete gelmişti. Müze, aklımızdan çıkmayacak ahşap yapısı ve Japon mimarisi yanında, sergilediği yerli ve yabancı sanatçıların modern çağdaş sanat temalı eserleriyle bizi etkiledi. Müzenin kalıcı ve dikkat çeken eseri, Japon bambu ustası Chikkuunsai tarafından yapılmış “beşinci element” adını verdiği yerleştirme sanatı enstalasyonuydu.

Hani derler ya yediğin içtiğin senin olsun, ne gördün onu anlat diye ama Eskişehir için bunu söylemek biraz zor. Ünlü Babalan Kebap bizi bekliyordu. Ardından hediyelik alışverişi başladı. Met Helvası, Haşhaşlı Ekmek, Haşhaş Ezmesi derken gözlerimiz, midemiz, ellerimiz, kollarımız dolu dolu olsa da gözümüz arkada kalarak Eskişehir’den ayrıldık. Çünkü Eskişehir öyle iki güne sığdırılacak bir ilimiz değilmiş gerçekten.

Ceyda Sevgi Ünal