1907’de Tekirdağ’da doğmuş, babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun birçok şehrinde bulunmuştur. Ankara Hukuk Fakültesinde okumuştur. 1929-1932 yılları arasında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde savcı ve yargıç olarak çalışmıştır. Ancak siyasi bir nedenden dolayı görevine son verilmiştir.

1932-1945 yılları arasında İstanbul’a yerleşerek muhabirlik ve gazetecilik yapmıştır. Daha sonra, aklanmış ve Adalet Bakanlığı’nda çalışmasını sürdürmüştür. 8 Ocak 1967 tarihinde Ankara’da ölen İlhan Tarsus, Cebeci Mezarlığı’nda gömülüdür. Mezar taşını yakın arkadaşı ressam Fikret Otyam yapmıştır. 

İlk eserleri 1927’de Hareket Dergisinde yayınlandı. Necip Tosun onun edebi kişiliğini şöyle tanımlar:

“İlhan Tarus, bir yandan Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Sadri Ertem çizgisine, bir yandan da Esendal çizgisine yakın bir öykü evreni kurmuştur. Politik görüşleri, sosyal hicivleri, gündelik olaylara bakışı onu Toplumcu Gerçekçilik akımına yaklaştırırken, sade, gösterişsiz insanların sıradan yaşamlarını anlattığı öykülerinde de Esendal çizgisine ulaşmıştır. “İlhan Tarus ‘gazeteci öykücüler’ kuşağından bir yazardır. Gazeteci öykücü kavramıyla, gazetecilik yapan öykücüleri değil, daha çok bir beğeni, düzey ve anlayışı kastettiğimiz belirtelim. Bu yaklaşımdaki yazarlar, öykülerinde ortalama bir gazete okurunu hedeflerler. Gazete okurunun bir yapısı vardır. Okura bulmaca çözdürmez, kısa bir süre içinde tatlı ve hoş vakitler geçirtir. Konuları da gazete haberlerinin bir yansımasıdır. Ölümler, siyasi polemikler, memleket meseleleri, kız kaçırmalar vb.” 

Türk Dili Dergisinin Temmuz 1995 Türk Öykücülüğü Özel sayısında Süzülmüş Gün Işığı adlı öyküsüyle yer almıştır. 

Tarus’un 9 Aralık 1956 – 25 Şubat 1957 tarihleri arasında Yeni Sabah Gazetesi’nde tefrika olarak yayınlanan Bir Kasabanın Ruhu isimli romanı ilk kez h2o kitap tarafından okurla buluşturuldu. Taşra kasabasında bir cinayet sonrası yaşananları konu alan romandan bazı bölümleri youtube kaydında bulabilirsiniz.

Hazırlayan: Işın Güner Tuzcular