Sarah ile Esther, ipek gibi tüyleri güneşte parıldarken evin köşesinde sağa sola hareket edip duruyorlar. Evimsi kartonu havalandırıp arkası örtülü uyuma, dinlenme, dışarıyı gözleme mekanları olan tahta evlerine bir giriyor, bir çıkıyorlar. Tam anlamıyla fırıl fırıl dönüyorlar tel kafeste. Bacakları çok kısa olduğundan koşma denilemez, kayar gibi yer değiştiriyorlar. Kafesin yanına biri yaklaşır yaklaşmaz ya da yüksek bir ses duyduklarında gözden kayboluyorlar, evlerindeler. Dünyanın en güvenli alanı tüm canlılar için.

Sarah ile Esther kardeşler, Sarah’ın boynundaki beyazlık daha az, Esther yemek yemeyi çok seviyor, Sarah daha özgüvenli, Esther biraz daha korkak. Bu kadar ürkek olmalarının nedeni av hayvanı olmaları deniyor, her an tetikte olmalı ve olası avcıya yakalanmamak için hemen saklanmalılar. Evcilleştirilmeleri yedi bin yıl önceye gitmesine rağmen ürkekler. Güven duymanın zor alanında sahiplerini tanıyor, ev içi düzene aşinalar, en çok sevdikleri ve sürekli yaptıkları şey yemek.

Yumuşak yer örtülerine konulmuş kuru otu yiyorlar, sürekli yiyorlar, siyah mekik gibi minik dışkıları var. Sabah mutfak tezgâhı başındaysanız hemen ses çıkarmaya başlıyorlar. Sesin yükselmesinin sebebi buzdolabının kapağını açmanız ve en sevdiklerinin orada olması olabilir. Musluk açıldığında sevdikleri otlar yıkanıyordur mutlaka, sonra yeşil buluşma gerçekleşir. Yaşasın zıplaması. Elinizde maydanoz, yeşil kişniş, marul ile kafese yaklaşınca Esther fırlıyor tele doğru ve başını yukarı kaldırıyor. Sarah iki saniye geçmeden yanında. İki kızıl kafadan çıkan hıyp hıyp sesleri odayı kaplıyor. Tel duvarın üstünden gelecekleri, ginepig heyecanıyla bekliyorlar. Maydanoz yaprağına ulaşan ağızları hızla ve biteviye oynamaya başlıyor. Önce yapraklardan sonra saptan eser kalmayınca üstü açık tel kafesin içinde arayış başlıyor. Yeşilin devamının nerede olduğunu keşfetmek için tüylü bedenler oradan oraya ibrişim yumağı gibi dolaşıyor. Evinin çatısında yeşil otun sarktığını görüp yakalıyor Sarah. Esther evin içindeyken pencereden kafasını çıkarıp dişliyor kişnişin ucunu, kibar ağız oynamaları başlıyor. Evden çıkmaya gerek yok, görünmeden yemeye devam edebilirler. Onlara ginepig deniyor ama ne Batı Afrika’daki Gine ülkesinden geliyorlar ne de familyaları domuzgiller. Güney Amerika’da İnkalarla yaşamışlar, Peru’da anlatılan hikayeleri hayli dramatik. Günümüzde çok meşhur oldular, kitapları ardı ardına basılır oldu. Çocuklar için resimli kitapları yayımlandı.

Ginepigler, şirin görünümleri, uysal karakterleriyle Romeo Juliet trajedisinin Shakespeare kahramanları olmuşlar. 19. yüzyıl Rusyası şapkalarıyla Tolystoy’un Savaş ve Barış romanına girmişler. 1000 sayfayı aşan kitabın en kısa anlatısını ginepigler yapmış. Başı taçlı, kasketli, sırtı yelekli, kaftanlı ginepig fotoğraflarıyla dolu kitaplar çok satanlar arasında sıralanmış. Gurur ve Önyargı‘nın büyük aşkı onlar olmadan olmazdı. Oliver Twist‘de soğukta yurtsuz, Fındıkkıran balesinde tüller içindeler.

Sarah ve Esther iki gün önce kafese konan kâğıt havlu kartonunun neredeyse yarısını kemirmişler. Ön dişlerini karton, tahta kemirerek törpülüyorlar, uzamasını durduruyormuş. Yeşillikleri bol yemelerinin nedeni C vitaminini tıpkı insanlar gibi tükettikleri besinlerden alıyorlar.  Ağızlarını hiç açmadan minik ağız oynamaları ne kadar nezaketli olduklarını söylüyor. Kafese takılı suluklarına çok sık uğruyorlar. Esther içerken biraz damlatıyor sanki.

Öğlen, sabahın hareketliliği azalıyor. Bir süre arka tarafta kayboluyorlar, uyuyor dinleniyor olabilirler. En sevdiğim görüntü evlerinin kapılarında bekleyen iki kara gözün hep üzerinizde olması. Akşam eve gelenlere şirinlik için hareketleri artıyor. Kafes içi turlar başlıyor. Özel karışım mamaları gelince sevinçleri yüreğinize vuruyor. İçten canlılar ginepigler, görünüşteki yumuşak biçimle birleşince, roman kahramanı tutkusu ginepig sevgisiyle buluşuyor.

Sarah ve Esther evin bu aydınlık köşesinde kendi hayat hikayelerinin kardeş kahramanları ve değişmiyorlar, hemen arkada örtünün altına saklanıyorlar.

Nükhet Eren