Zemzeme’ye karşı Demdeme…
———————————————————————————————————————
Edebi eser üretenler arasındaki tartışmalara şimdi olduğu gibi geçmişte de tanık olunduğu yılların hiç unutulmayacak olan iki ismi; Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci. Kavga öylesine kızışır ki, Ekrem’in Zemzemesi’ ne Demdeme ile yanıt verir Muallim Naci. Dönemin şairleri, yazarları, ortamlarda “kafiye göze göre mi, yoksa kulağa göre mi?” olmalı tartışması yapar. Bu tartışmaların kaynağı olan Ekrem noktayı koyar ve “kafiye kulağa göre olmalıdır” der. Bir döneme damgasını vuran ardılları ise, Ekrem çizgisinde kulağa göre kafiyeli örnek metinler kaleme alır.
—————————————————————–
Recaizade Mahmut Ekrem, İstanbul’da doğar Babası Mehmet Şakir Recai Efendi, Osmanlı döneminde kitap basım ve yayını denetleyen bir resmi kurumda, o zaman ki adıyla Takvimhane Nazırlığı yapmış bir memur, hatta hattat ve tarihçidir.
Edebiyat alanında yaşanacak olan yenileşmenin mimarı da diyebileceğimiz Mahmut Ekrem, 1847’nin Mart’ında dünyaya gelir. Edebi eserlerinde daha çocukken babasından öğrendiği Süryanice ve Farsça’nın önemli katkısı olur.
1858 yılında ilköğretimini tamamlar ve özel olarak eğitilir. Bir ilim ve irfan okulu olan Mekteb-i İrfan’ı bitirdikten sonra yüksek askeri okul olan Harbiye İdadisi’ne girer. Ancak sağlık sorunları gerekçesiyle bu okula devam edemez ve resmi bir görev ile Trablusgarp’a gönderilir.
Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif) memurluğu sırasında Namık Kemal ile tanışır. Sonrasında 19.yy’ın Türk edebiyatı için yenilik arayışı diyebileceğimiz edebi topluluğu Encümen-i Şuara’ya katılır. Ve ilk yazıları yayımlanmaya başlar.
1870 yılından itibaren kendisini tümü ile yazılarına veren Ekrem, Batı edebiyatından çeviriler yapar ve daha sonra ilk oyunu olan Afife Anjelik ve sabah ezgisi anlamına gelen ilk şiir kitabı olan Nağme-i Seher’i yayımlar. Ayrıca Ekrem’in nazım şeklinde bestelenmek üzere on adet karamsar şarkı yazdığı da bilinir.
Tanzimat dönemi sanatçılarından olan Recaizade Mahmut Ekrem, birçok alanda eserler verir. Roman, hikâye, şiir ve eleştirileri dönemindeki genç nesil için örnek olur.
Yeni Edebiyat’ın hocasıdır artık. Eskiyi savunanların pabucu dama atılmak istenir, ancak çok kolay olmaz. Muallim Naci, yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Demdeme’yle Zemzeme’ye meydan okur.
Şiirin nasıl yazılması gerektiği üzerine düşünen, dersler veren, kural ve ilkeler belirleyen Ekrem, şiir-doğa-hakikat ilişkisinde taklidin esas olduğunun altını ısrarla çizer.
Üç ayrı kitap olarak yazılan Zemzeme’de aşk, hasbihal, tevhid, (Allahlın varlığı, tek oluşu) ve çiçek ile ilgili gazeller yer alır. Demdeme’yle tartışması ise Türk edebiyatında görülen eski-yeni çatışmasının somut örneklerindendir. Yenilikçilerle eskiyi savunanlar bu tartışmadan sonra gruplaşır, birbirlerine karşı açıkça tavır alır. Hatta Ahmet Hamdi Tanpınar, orta yolcu bir tavırla Demdeme’nin iki şairi de olumsuz biçimde etkilediğini söyleyecektir. Naci’nin kişisel saldırıya varan eleştirileri Demdeme’nin bir dizi olarak yayımlanması, Ekrem’in başvurusu üzerine hükümetçe durdurulur ama daha sonra kitap olarak yayımlanır.
Ekrem aslında, güzel olan her şeyin bir şiire dökülebileceğini söyler. Şiir yazarken aruza bağlı kalır çoğu zaman ama hece ölçüsü ile de yazdığı şiirleri vardır. Batı edebiyatından o da etkilenir, nazım ölçüsünü güzel ve başarılı kullanır.
Şiirlerinde mezarlıklara, mezar ziyaretlerine, bahara, kışa, geceye, fırtınaya, ölüme, aşka çiçekten yaprağa, bülbülden, ahuya dek hüzün ve acı vardır.
Şiiri gündelik hayatın bir yansımasıdır da.
Çocuklara, sevgiliye, annelere ve hatta çobanlara…
Geniş bir yelpazedir şiirde hayat onun için.
Ancak klasik şiirin de, yeni şiirin de vazgeçemediği ‘gece’ imgesi onun da eskiyle olan bağının sorgulanır somut ifadesi gibidir:
Gecenin benzemez tarâvetine
Ne safâ olsa ruz-ı rûşende!
Hele mehtâba karşı gülşende
Doyulur mu onun letâfetine?
Bedr-i tâm olduğu zamansa kamer,
Ger bulutluysa âsüman da biraz;
Gark-ı sevdâ olup nişîb ü firâz
Olur erbâb-ı tab’a kâşif-i râz.
Ser-be-ser kâ’inat vakf-ı sükût
Hep temâşâgerân ise mebhut
Kudret-i Hakk’a arz-ı hayret eder!
Tevfik Fikret’in akıl hocasıdır ve Servet-i Fünun dergisinin başına Tevfik Fikret’i getirir. Edebiyat-ı Cedide hareketinin hazırlayıcısı olur.
Araba Sevdası’dır ilk düz yazı alanında ürettiği eser Ekrem’in. Çok ince bir mizah varlığının yanı sıra gerçekçidir kurgusunda. Sorgulamaksızın, soru sormaksızın Batı özentisi içindeki bireyleri eleştirir. Sanat için sanat yapıyordur Ekrem.
Ölümü çağrıştıran doğa betimlemeleriyle romantik imgeleriyle ve hüzünlü duygularıyla şiirinden söz ettirir.
Türk Edebiyatının yetiştirmiş olduğu en önemli ve üretken isimlerden biri olduğu iddia edilen Ekrem,
Öte yanda, 1914 yılında Osmanlı padişahı altında toplanan ve gerekli kararları alan Meclis-i Ayan üyesidir. Ancak duygularını cümleleri aracılığıyla döktüğü kalemi ne yazık ki ölümüyle yarım kalır ve Recaizade Mahmut Ekrem’in yaşamla kurduğu bağ 31 Ocak 1914’te kopar.
Sarsılır sevenleri. Ekrem için büyük bir cenaze töreni düzenlenir, o gün okullar tatil edilir. Ölümüyle onu derinden etkileyen, eserlerinde de hep onu var eden kahramanı oğlu Nejat’ın yanına gömülür.
NOT: Recaizade Mahmut Ekrem’ le ilgili her türlü bilgiye Wikipedia’dan ulaşılabilir.
Hazırlayan: Fatoş Öcal Kara