Kumsaldayım. Küçük bir tekne beni bekliyor. Deniz öylesine dingin ve büyüleyici ki… Fazla beklemiyorum, tekneye doğru gidiyorum. Bir an önce açılmak istiyorum maviliğe. Teknenin çevresinde balıklar zıplıyor, kelebekler gibi uçuşuyorlar. Sonra birden balıklar çocuklara dönüşüyor. Sanki hep birlikte şarkı söylüyorlar. Şarkı söylemediklerini anlıyorum.
Beni tekneye al, beni tekneye al, diyorlar. Ben çaresizim. “Hepinizi tekneye almak isterim” diyorum “Ama yalnızca bir, iki kişilik yer var. “Hava kararıyor. Ufak ufak dalgalar beliriyor. Giderek büyüyor, tekneyi içine alıyor. Kumsalda gözlerimi açıyorum. Yanı başımda onlarca ölü balık.
Eski kocam Namık’ı hatırladım sabah, hiç de hatırlanası olmayan. “Sabaha karşı görülen rüyalar çıkar” demiştim ona. Biraz kaygılanıyorum ama bir yandan da biliyorum rüyayı görme nedenimi.
Dün sabah erkenden kalkmıştım her zamanki gibi. Ayça’yı uyandırmadan önce kahvaltısını özenle hazırladım. Tam buğday unlu tostunu, gezen tavuk yumurtalı omletini sonra da A, B, C, D vitaminlerini içermesine dikkat ederek beslenme çantasını. Ayça nazlanarak bitirdi kahvaltısını. Kapıdan çıkmadan önce öptüm onu. Sınavı vardı.
– Sular seller gibi geçsin. Allah zihin açıklığı versin.
Pencerenin önüne geçtim. Mutlaka servisin gelmesini beklerim. Servis geldi, aynı anda alacakaranlıkta, çöp konteynerinin orada, Ayça yaşlarında bir erkek çocuğu gördüm. Okulda olması gerekirken çöp konteynerinin başında. Plastikleri, kendince değerli bulduklarını çuvala koyuyordu sessizce. Defalarca görmüştüm elbette çöp toplayan çocukları. Oysa bu defa kalbimin derinliklerinde bir sızı hissettim. Okulda olması gereken bir çocuk.
Annesi onu nasıl uğurluyordu acaba? “Hayırlı işler evladım, kendine dikkat et,” mi diyordu? Çocuğu bu zorlu yaşam içindeyken o, kaygılarıyla nasıl başa çıkıyordu?
Üst kattaki komşum kahve içmeye gelinceye dek bu düşünceler aklımdaydı. Neriman üniversite yıllarından arkadaşımdı. Uzun yıllar kesintiye uğramış bir arkadaşlık. Sonra yaşamımız üst kat komşum olarak yeniden kesişti.12 Eylül darbesinin ardından başlayan üniversite yılları. İkimiz de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde okuyorduk. Ben İngiliz Dili ve Edebiyatı o da Pedagoji bölümünde. Aynı bölümde olmamamıza rağmen daha ilk günlerde dikkatimi çekmişti. Uzun boyu, beline kadar uzanan kumral saçları, kocaman ışıltılı kahverengi gözleri, kıvrımlı kocaman ağzı, kendime bir türlü yakıştıramadığım ama çok sevdiğim hippimsi giyim tarzı. Sanki darbenin sessizleştirdiği o günün apolitik gençlerinden farklılığıydı. Tanıştığımızda bu öngörümde haklı olduğumu anladım. Duyarlıydı; insana, hayvana, doğaya özellikle de çocuklara. Okuduğu bölümü bir çoğumuzun aksine bilinçli olarak seçmişti. Cezaevinde anneleri ile yaşayan çocukların sorunları üzerine çalışmalar yapıyordu. Sohbetlerimizin konusu hep bu çocuklar oluyordu.
Yollarımız kesiştiğinde Neriman’ı iki çocuk annesi, evli, mutsuz bir kadın olarak yeniden tanıdım. İkimiz de evlilikte aradığı mutluluğu bulamamış, yorgun, hüzünlü kadınlardık. Bize sunulan konforlu yaşamın tutsağı olmuştuk.
Neriman yine her zamanki gibi eşinden yakındı. Kendisini değersizleştirip, hakaret ettiğinden, neredeyse dün gece de fiziksel şiddete ramak kaldığından. Ben de “eğitimin var, çalışabilirsin” dedim. “Aynı süreçlerden geçtim. Kolay değil biliyorum. Ama seni mutsuz edeni yaşamından çıkarınca şaşırıyorsun neden bunca zaman yapmadım diye.” Neriman’sa pencereden dışarı aşağıda çöp toplayan çocuğa bakıp:
– Bu çöp toplayan çocuklar darmadağınık bırakıyorlar etrafı.
– Sence yaşamları darmadağın olmuş çocukların umurunda mıdır etrafı nasıl bıraktıkları?
Artık biliyordum bir daha kahve içmeyeceğimi Neriman’la. Neriman gittikten sonra İngilizce dersi verdiğim öğrencimi beklerken bu çocuklar için ne yapabilirim düşüncesi aklımdaydı hep.
“Orada yaşamıyorsan, oranın varlığının sebeplerindensin.” diyen Fuentes’i hatırladım. Oranın varlığının sebeplerinden biri olmak istemiyordum.
Sabah Ayça ‘nın kahvaltısını hazırlarken sağlıklı beslenmeyle ilgili takıntımı bıraktığımı fark ediyorum. Gördüğüm rüyanın etkisi beni sarıp sarmalarken bir karar alıyorum.Umarım bu gece rüyamda çiçek açan çocuklar görürüm.
Zeynep Figen Eroğlu
Çok etkilendim. Öykünün konusu sarsıcı, dili şiirsel. Tebrik ederim
BeğenBeğen