Dolaşırken renklerinde hayatın
cıvıltılardı bana eşlik eden
sararmış yaprakla,
kurumaya dönmüş dala bile
can vermek isterken
yitirmeksizin umudu.

Kirletilmişliğime baş kaldırıp
derinliklerime sığınan yaşantıların
gökyüzüne uzandığı elim
ehlen ve sehlen diyen
güler yüzüyle.

Kollarımla sarmıştım haykırışlarını
sokakta oynayan külotlu çocuğun,
iri, siyah bakan gözlerini kadının
çalımını delikanlının
gün doğuşuna eşlik eden
koyu kahvenin
bir çift güzel laf ile

Asi’yim isyanımla bilinen haksızlığa
aç gözlülüğüne direnenim vahşetin.
Sesler düşman olmasın diye birbirine
kucak açmıştı bana
kıvrılıp geldiğim topraklar
sakınmadan sevgisini.

Güzellikler taşırım sadece
birinden ötekine
düşmeden kötülüğün
tuzağına.

En uzağıma taş atan çocuklarla,
lastikten ayakkabısıyla
bana gölge yapanlara salıncağıyla,
sesimle sevgiliyi coşturana,
“Bak saçına ful koyduğum yer geçiyor,”
diyerek muzırca,
akıp gidişlerimde anılarını tazeleyene
sırlarını içime dökenlere
açanım ben
buhura bulanmış kucağımı
şimdi acı kokuyor olsa da.

Sunacağım yine yaprağını defnenin mutlaka
taç yapsın diye sevgiliye.

Ama şimdi nasıl bakarım
o iri gözlerden dökülen yaşlara
çalım satamayacak olan delikanlıya
bir elinde külotu bir elinde ayıcığıyla
boşluğa gözünü dikmiş çocuğa
yalnız kalmış kunduraya
yuvasını bulamayan güvercine,
camdan bana el sallayamayacak olana
elinde süvari kahvesiyle.

Hambeles toplayacağız yine
zatersiz olmayacak kahvaltı soframız
Şimdi hüzün sarsa da bizi.

Hamit Ergüven 2023 Mart