Eser: Genç Törless’in Buhranları  / Yazar: Robert Musil, Çeviren: Selma Türkis Noyan

Film: Genç Törless (Der Junge Torless) (1966)

Yönetmen: Volker Schlöndorff

Filmin yönetmeni Volker Schlöndorff ‘un filmografisine baktığımda Damızlık Kızın Öyküsü, Swann’ın Aşkı, Katharina Blum, Homo Faber, Satıcının Ölümü ve Teneke Trampet filmleri gibi pek çok edebiyat uyarlamasına daha imzasını attığını görüyorum.

Son derece güzel, siyah beyaz görüntüler içeren filmin ilk sahnesi küçük bir kasabanın istasyonunda başlar. Törless ve arkadaşları Reiting ve Beinenberg, Törless’i erkek yatılı okulda ziyarete gelen ebeveynlerini uğurlamaktadır. Baba ayrılırken oğlunu arkadaşlarına emanet eder, bana yazın der onun hakkında her durumda. Annenin gözleri yaşlıdır. Törless melankolik bir hava içindedir. Üst sınıf bir ailede özenle büyütülmüş bir ergendir, Törless. İstasyondan yatılı okula dönerken kasabaya uğrarlar. Yol boyu arkadaşları şakalaşırken Törless kendi dünyasındadır, ailesi ile evlerindeyken zamanın ne kadar güzel geçtiğini düşünür. Ailesi ile akşam yemekleri ve sohbetleri keyifli geçer sonrasında bir konsere, tiyatroya gidilir genelde. Burada ise hayat saati bildiren çan sesleri eşliğinde her gün birbirinden farksız ve renksiz gelir, ona. Kasabada açık kapılardan içerileri izler geçerken. Alışık olduğu görüntüler değildir yoksulluk, köylülük, ev ve bahçe işleri. Bunları sergi salonunda resimlerde görmüştür ancak. Aynı dürtüyle izler. Kasabada bir bara ve hayat kadını Bozena’ya uğrarlar. Törless cinsellik konusunda utangaçtır, kendini yeni yeni keşfetmekte, arkadaşı Beinenberg’in narin ellerinden de hayat kadını Bozena’dan da etkilenebilmektedir. Bozena, Törless’e onu şok eden şeyler anlatır. Hamile kalana kadar şehirde onların çevresinde hizmetli olarak çalışmış ve ikiyüzlü ahlaklarını görmüştür şehirlilerin. Törless’e göre ise ailesi ve çevresi son derece bayağılıktan ve ahlaksızlıktan uzaktır.

Filmin ana konusu Törless’in iki samimi arkadaşının, Reiting ve Beinenberg’in hırsızlık yaptığını keşfettikleri Basini’yi ihbar tehdidiyle ona işkence etmeleridir. Bunu gizlice geceleri, tavan arasındaki sadece kendilerinin bildiği özel bir yerde yaparlar. Törless bu fiziksel işkencelere karışmaz, bildiği halde kendisini ilgilendirmediğini söyler. Yönetime haber vermemesine ve Basini’ye yardımcı olmamasına kendine göre felsefi açıklamalar bulur. Beri yandan renksiz yaşamına ilgileneceği bir konu düşmüştür. İki arkadaşı ile sohbet ederek onların işkence yapan yönlerini, düşüncelerini kavramaya çalışır.

Basini yalnızken ona neler yapıldığını detaylı sorması ile şu cevabı alır. “Sen şimdi bunları anlattırarak bana onlardan daha büyük işkence yapıyorsun.” Basini’nin hırsızlık yapması Törless’e göre ahlaksızlıktır, Bassini’nin kendi suçunu müdüre itiraf etmesi gereklidir, arkadaşlarına köle olmayı kabul ediyorsa bu onun seçimidir, hak eder diye düşünür. Aşağılamalarına alışmış görünen Basini’nin ise gündüz diğer kişilerle doğal iletişim kurması iki sadist arkadaşın hoşuna gitmez ve dayanma boyutunu aşan işkencelere başvurmaları ile film finale doğru ilerler. Bence çok önemli bir detay Basini’nin varlıklı olmayan dul bir annenin evladı olması. Annesinden gelen mektubu ulu orta okuyup psikolojik işkence ettikleri sahnede bunu öğreniyoruz.

Bu film otoriter toplum yapısına uyum sağlamanın kolaylığına dair sert bir eleştiridir. Yan tarafında işkence seslerini duyarken Törless’in tavan arasında bulduğu bir aynaya baktığı sahne son derece etkileyici. Törless gibi izleyenleri de aynaya bakmaya zorluyor yönetmen. Neleri bilerek toplumsal otoriteye teslim oluyoruz, sesimizi çıkarmıyoruz? Aynadaki görüntümüz ne kadar hoşumuza gidiyor? Bunun cevabı filmi izleyenlerde.

Filmin çekildiği dönem itibariyle Nazi savaş suçlarının, geçmişin süratle unutturularak kapitalizme ve ekonomik iyileşmeye odaklanan bir Almanya olduğunu akılda tutmak gerekiyor. Bu film Genç Alman Sinema akımının önde gelen, öncü filmlerindendir.

Şimdi biraz Genç Alman Sinemasından bahsedeyim. Fransız Yeni Dalga akımına da benzetilir bazı yönlerden. Savaş sonrası dönemde, özellikle 1960 ve 1980 yılları arasında etkin olmuştur. Bitmesinde benim çok sevdiğim 37 yıllık yaşamına 35 uzun metrajlı sığdıran Rainer Werner Fassbinder’in erken ölümü ve bazı yönetmenlerin Amerika gibi ülkelere yurt dışına gitmeleri etkili olmuştur. Wim Wenders, Alexander Kluge, Wes Anderson, Werner Herzog diğer belli başlı yönetmenlerden ilk aklıma gelenler.

Akımın başlaması Oberhausen Kısa Film Festivalinde “Babamızın Sineması Öldü”manifestosu ile gerçekleşir. Sinemanın ticari meta olarak, izleyenleri yakın geçmişi unutmaya teşvik eden, uyuşturucu etkisine karşı çıkarlar. Belirli teknik ve estetik arayışlar etrafında buluşurlar. Kuir sineması, feminist sineması bu akımla daha çok gündeme gelmiştir.

Yazar ve Roman Hakkında

Robert Musil  (1880 – 1942)

Avusturyalı şair, romancı ve oyun yazarı Robert Musil’i hepimiz Niteliksiz Adam isimli kült romanı ile tanırız. Genç Törless’in Buhranları onun ilk eseridir. 1894-1897 yılları arasında eğitim aldığı askeri yatılı okuldaki deneyimlerinden etkilenerek bu romanı kaleme almıştır. Mühendislikle, edebiyat ve felsefe ile uğraşmıştır. Son yıllarda eserleri Naziler tarafından yasaklanmış ve hayatı İsviçre’de sürgünde iken son bulmuştur. Nietzsche ve Dostoyevski etkilendiği yazarlardır.

Konusu rahatsız edici olsa da kitabı zevkle okudum. Yazar aynı zamanda bir gencin büyüme buhranlarını anlatırken okuru buhranlara sokmuyor, akıp giden bir anlatımı var. Kitapta sadizm, şiddet, cinsellik, sonsuzluk, varoluşsal sancılar, hatta matematiksel kavramlar var. Etkileyici bir eser, üzerinde düşünmeye yol açıyor.

Kitaptan, sayfa 175: Törless, gençlik bunalımlarını atlattıktan sonraki yıllarda, çok duyarlı, ince ruhlu bir genç adam olacaktı. Geniş kapsamlı bilgilere sahip olmanın dışında estetiğe de önem veren kişilerdendi. Kanunlara uygun davranmaya, toplumun benimsediği ahlak kurallarını gözetmeye önem verir, böyle davranmaktan da huzur duyardı. Çünkü böylece, ince duyguları zedeleyen kabalıklarla ve çirkinliklerle uğraşmaktan kurtulurdu. Ama bu zihniyette olan insanlar, böyle olaylarla şahsen ilgilenmek durumunda kaldıklarında sıkılırlar…