Gerekli olduğuna inandığı dozda sıvıyı şırıngaya çekti. Gömleğinin sol kolunu dirseğine kadar kıvırdı. Çok düzenli bir şekilde yapmış olması şaşırtmıyordu onu artık. “İyice profesyonelleşmişim!” diye düşündü kıvrımlara bakarak. Saçları gözünün üstüne düşmüştü. Aynadaki yüzünü görebilmek için saçını düzeltti ve gözleriyle karşı karşıya gelince gerildi. Kendisini izleyen birisinin olması onu rahatsız etmişti. Şaşırdı. Artık rutinleşen bir işi yapıyordu oysa. Burnunu çekti hafiften. Kendisine bakan gözlerinin yaşattığı duygudan sıyrılması için hafif gürültülü bir şekilde gerçekleştirmişti burnunu çekme olayını. Gerçekten de kendisine güven gelmişti yeniden. Bir daha aynaya bakmamaya karar verdi. En azından sıvıyı damarlarına boşaltıncaya kadar. Bir öncekinde kendisine söz vermişti son kez aynı şeyi yapıyor olduğuna. “Son olacak” demişti. Bu durumdan kendisini kurtaracağına yine bu aynadaki benliğine bakarak karar vermişti. Şimdi o söze yine “son” diyerek ihanet etmeye hazırlanıyordu. Lastiği koluna doladı. İyice sıkıştırmak için ağzıyla diğer ucunu tutmaya çalıştı her zamanki gibi. Kahretsin. Yine kendisine bakmakta olan gözlerle karşılaştı. Lastiği tuttuğu elini serbest bırakarak aynaya uzandı. Telefonundaki görüntüyü değiştirmek isterken yapılan kaydırma hareketini gerçekleştirmek için dokundu aynaya şuursuzca. Başka görüntü ya da ait olduğu gruplardan birinden gelen yazılı mesaj hedefine ulaşmasına engel olmayacaktı. İkinci denemede de gözlerin kaybolmadığını fark edince aynanın karşısında olduğunu anladı. Gülmek için ağzını açtığında lastik sıkışmış olduğu dişlerinin arasından kurtularak kendisini yere attı. “Her şey bana verdiğim sözü yerine getirmemi anımsatıyor sanki!” diye içinden geçirdi. Eğildi. Lastiği eline aldı. Çöp kutusuna yöneldi. Ayağı ile açma pedalına bastı. Kapak gürültülü bir şekilde açıldı. Lastiği hızla çöp kutusunun içine attı ve yine gürültülü bir şekilde kapağın kapanmasını izledi. Aynı hareketleri dolaptaki bağımlı olduğu maddeler için de yaptı. Sözünü tuttuğu için rahatlamıştı. Banyodan çıktı. Kanepeye uzandı. Gözlerini yumdu bir an. Sonra orta masanın üzerinde duran cep telefonuna baktı. Ona doğru uzandı. Eline aldı. Ayağa kalktı. Tekrar banyoya yöneldi. Son günlerde zamanının çoğunu internet ortamında geçirmekteydi. Bağımlı olduğu her şeyden kurtulmalıydı. Önce aynadaki buluşmayı gerçekleştirdi. Sonra klozetin kapağını açtı. Çöp kutusu kapağının çıkardığı sesin benzerini duydu. Sonra elindeki telefona baktı. Şimdi karşısında duvar vardı. Salondaki televizyondan gelen sese kulak verdi bir an. TV deki spiker son dakika haberini vermek için müziğin bitmesini bekliyordu.
- Sevgili izleyiciler. Dünyada da devrim yaratacak bir olayın haberini veriyorum şimdi. Yeryüzünün her bölgesinde yaşayan insanları bir araya getirmeyi başaran sosyal medyada inanılmaz bir gelişme yaşandı. Az sonra…
Heyecanı arttırmak ve izleyiciyi kendisine bağımlı kılmak için her türlü numarayı yapan yayıncılar haber arası gürültülü müziği de keşfetmişlerdi. “Devrim sözcüğü ne kadar sık kullanılmaya başlandı” diye düşündü. Giderek bilinci netleşiyordu. TV’deki müzik yerini reklamlara bırakmıştı. “A.Z. marka telefon üreten firmadan dev kampanya”. Haber arası reklamlar bazen insanı çileden çıkartıyordu. Alışmaya başlasa bile şu sosyal medyadaki gelişme haberini duymak için sabırsızlandı. Reklamların bir an önce bitmesini arzu etti. İyice kendine gelmişti artık. Ama kıpırdamadan durmayı sürdürüyordu duvarın karşısında. Elinde atmak üzere olduğu telefonu öylece beklemeyi sürdürdü. Kıpırdarsa haberi duyamayacağı kaygısını taşıyordu.
- Sayın izleyiciler dünyanın dört bir yanında yaşamakta olup sosyal medya aracılığıyla tanışan dört kafadar geliştirmiş oldukları bir program ile insanların birbirlerini anlamasına engel olan “dil” sorununu çözdüler. Yüz yüze olarak bir araya gelmemiş olan bu kafadarlar günün belirli saatlerinde bir bilgisayar ve telefon ekranında buluşarak üzerinde çalıştıkları programı tamamladıklarını ilan ettiler. Artık klavyenizin yıldız tuşuna basarak karşınızdakinin size yazdığı ya da söylediği cümleyi kendi dilinizde anlayabileceksiniz. Bunun için üyesi olduğunuz sanal ortama gönderilecek linke dokunmanız yeterli.
Yeniden reklam arası verince banyodan çıkmaya karar verdi. Klozet kapağını gürültülü bir şekilde kapattı ama bu defa elindekini atmamıştı. Bu gelişme onda da heyecan yarattı. Artık istediği insanla iletişim kurabilecekti. Bu onu bir süre mutlu edecek bir gelişmeye benziyordu. Her şey çok çabuk tüketiliyordu çünkü. Ekranda kayan görüntüler gibi her gelişme bir yenisiyle yer değiştirmek için sırasını bekliyordu sanki. Bu program sayesinde uzak mesafeler artık yerini hızla yakınlaşmaya bırakacaktı. Sınırlar yıkılıyordu şimdi. Devletler bir başka ülkeye geçişi istedikleri kadar zorlaştırsınlar. Sosyal medya aracılığıyla insanların bir araya gelişlerini engelleyemiyorlardı. Hele bu son gelişme onların birbirlerini anlamalarını engelleyen uygulamaların da yıkılıp tarihin çöplüğündeki yerini almasına yardımcı olacaktı.
-“Oh iyi ki telefonumu atmamışım” diyerek kanepeye oturdu. Oturur oturmaz mesaj geldiğini belirten sesi duydu. Açıp bakmalı mıydı? Evet, bu farklı bir gelişmeydi. Sosyal medyada geçirdiği süreyi azaltmaya söz verdi yeniden ve mesajı okumak için ekranda yanıp sönmekte olan şeklin üzerine parmağıyla dokundu. Dünyanın diğer ucundan geliyordu. Ama yazılanı anlamadı. “Eee az önceki habere ne oldu diye telaşlandı.” Sonra programı yüklemesi gerektiğini hatırladı ve hemen yeni programı cep telefonuna indirdi. Program yüklemesi tamamlanır tamamlanmaz ekranın üst köşesinde duran cümlenin kendisinin anlayacağı dile dönüştüğünü gördü. Gözleri parladı. Yüreği daha hızlı çarpıyordu şimdi. Cümle şuydu. “görüntülü görüşebilir miyiz?” hemen “elbette” diyerek “gönder” tuşuna bastı. Karşısındaki ile artık rahat bir şekilde sesli ve görüntülü olarak anlaşabiliyordu. Bir sınır daha yok olmuştu. İnsanın birbirini anlamasını engelleyen sınırlardan birine “elveda” demek zorunda kalmıştı. “Yaşasın” diye bağırdı hala görüşmede olduğunu unutmuştu. Karşıdaki de aynı tepkiyi verince birbirlerine sıcacık bakış gönderdiler. Şimdi sıra gerçek duyguları anlamaya yarayacak bir programı elde etmekteydi. Birden durdu. “Bu nasıl olur ya” diye düşündü. “İnsanın kendine ait bir şeyleri olmasın mı?” dedi sesli bir şekilde. Artık telefondaki görüşmeyi sonlandırmıştı.
……….
Teknoloji haberlerini veren başka bir kanaldaki haber programını dinlemeye başlayınca gelişmeler karşısında dondu kaldı.
- Birinci haber: Komşusunun bakışlarını beğenmeyen Hatice teyze ne olur ne olmaz diyerek cep telefonuna “duyguları tanıma programını” indirmişti. Bir gün ahırda ineğini sağarken kapıda beliren adamdan şüphelenmiş ve bunun üzerine ineğin sütünü sağmaya çalışırken diğer eliyle de cebindeki telefona ulaşmaya çalışmış. Arkadaşları tarafından paylaşılan ve daha önce cep telefonuna indirmiş olduğu “duyguları tanıma” programından gelen mesaja bakan Hatice teyze “Ne istiyon?” diye sorup zaman kazanmak istemiş. Bu arada cebinden çıkardığı telefondaki sinyali görünce adamın niyetiyle ilgili şüpheleri kalmamıştı. Yanında bulundurduğu tırmığı yerden aldığı gibi adamı köyün meydanına kadar kovalamış. Durumu anlayan kahvedekiler hemen olaya el koyup adamı yetkililere teslim etmişler. Adam daha sonra çıkarıldığı mahkemece suçsuz olduğu anlaşıldığı için serbest bırakılmıştı. Çünkü teknoloji uzmanları Hatice teyzenin duyguları tanıma programını eksik yüklediğini saptamışlardı. Hatalı sinyalmiş yani.
……….
- İkinci haber: Ait olduğu gruptan gelen haberle bayılan genç adam gözlerini hastanede açtı. Neden bayıldığını anlamakta zorlandı. Oysa “hep iyi haberler veren, güzel şeyler yapanlar” grubuna üyeydi. Okuduklarını göz önüne getirmeye çalıştı. Olamaz dedi. Okuduğu mesaja inanmakta zorluk çekiyordu. Arkadaşlarından biri artık onu sevmediğini söylüyordu. Oysa onun duyguları tersine idi. Her ikisi de bunu biliyordu. O nedenle bu gruptaydılar. Olumsuzluğa yer yoktu bu platformda. Hemen arkadaşını aradı. Sesini duyduğunda yeniden şaşırdı. Gayet güzel bir konuşma ve ses tonuyla karşılaşmıştı. Hemen yazısının nedenini sordu. Bir şaşkınlık daha. Arkadaşının telefonuna yüklediği duyguları tanıma programı virüs kapmıştı. Olumlu mesajları olumsuza çevirerek gönderiyordu. Yeniden bayıldı
……….
- Üçüncü haber diğer bir ülkeden: Charlot adlı sosyal medya kullanıcısı cep telefonuna gelen mesajı okur okumaz kahvaltısını tamamlamadan sokağa fırladı. Temiz asfalt yolları bir çırpıda geçerek buluşma alanına geldi. Her yer ağaçlara sarılmış sarı papatyalarla kaplanmıştı. O da sarıya büründü.
……….
Bir başka kanala geçti. Orada da bir skeç ile karşılaştı ve izlemeye başladı.
Anne: Yapma Bey, çocuğun önce bilgisayarını şimdi de cep telefonunu yasakladın. Okuldan gelir gelmez kendisini odasına kapatıyor. Sırf bu yüzden kendini öldüren çocukların haberini paylaşıyor arkadaşlar. Vallahi iyi görmüyorum onu. Yürüyüşü bile leyla gibi.
Baba: Canım birkaç günlük yasaktan ne olacak. Madde bağımlısı değil ya.
Anne: Ondan da korkuyorum ya. Odasında ne yaptığını bilmiyoruz ki. Kapısı hep kilitli. Sofra da görmedin mi? Boş boş bakıyor.
Baba: Korkutma beni, aşkım. Hayda (telaşlanır)… Ne yapıyor şimdi içeride.
Anne: Hiç ses yok.(ağlamaklı)
Baba: Evet hiç ses yok(telaşlı bir şekilde)
Anne: Yoksa…
Baba: Sus ne olur…
İkisi de hızla çocuğun odasına yönelir. Kapı kilitlidir.
İkisi birden: Aç. Kapıyı aç ne olur. Tamam, hiç yasak koymayacağız.
Yeniden kapıyı zorlarlar. Hep baba yüklenmektedir kapıya.
Anne: Dur ben deneyeyim
Anne kapının kolunu çevirince kendilerini odanın içinde bulurlar. Baba kolu indirmeyi unutmuş meğer.
Gördükleri karşısında şok olurlar. Çocuk odasının camına yazı yazmıştır. Yazı terstendir. Orada karşı komşunun camına bakar vaziyette durmaktadır. Karşı cama yazı düzgün bir şekilde yansımaktadır. Komşunun diğer camında başka bir yazıyı görünce ikisi de hem şok olur hem de çocuğun başına bir şey gelmediği için sevinirler. Meğerse yan dairedeki yaşıtı da aynı nedenden odasına kapatmış kendisini. O da kendi odasının camına yazarak yandaki çocukla mesajlaşıyormuş. Hayat işte.
……….
Televizyonu kapattı. Sosyal medya da daha az zaman harcayacağına dair kendine yeniden söz vererek üyesi olduğu ortama giriş yaptı.
Hamit Ergüven
Güzel kurgu. Tebrikler!
BeğenBeğen