Neyya Yaratıcı Yazarlık Atölyesi olarak bu sene hummalı bir çalışma içindeyiz. Proust’un izinden gittik, onun yazı tekniklerini inceleyip, metaforlar oluşturduk, zaman, geçmişte hatırlananlar derken “madlen” kurabiyesi pişirip tattık, Champs-Élysées’sini  canlandırdık. Dünya edebiyatından her hafta bir yazar okuyup, onun tarzında yazmaya çalıştık. Komşu etkinliğinde masa açtık, etkinlik yaptık.

Ufak bir mola zamanı gelmişti.

Geçtiğimiz Pazartesi Çilingoz’da  ağaçların altında piknik yapıp, denize girdik. Dans ettik, yakar top oynadık, güldük, eğlendik. Tuhaf ama gerçek hikayeler anlatıp, sessiz film yerine sessiz kitap oynadık. Şiir okumayı unutmadık.

Çilingoz’da internet olmaması, telefonların bile çekmemesi, gezimizi farklılaştırdı. Ağaçlar, atlar, inekler, tavşanlar ve öğleden sonra piknik yaptığımız alana yayılan yüzlerce tavukla kentten tamamen izole bir şekilde grupça farklı bir gün geçirdik.

Akşam trafiğinde yine kente ve atölye çalışmalarımaza dönmüştük tabii, Faulkner öyküsünü nasıl yazacağız ? Gelecek Pazartesi hangi sunum var? Kafamdaki Tuhaflık yazısını düzeltmek gerek…