gerçeğin aynasından sızmış gölgeler

konuşkan

üflemiş  gözlerine  “uyku haram geceler” i  

belinin bükülmüş imleci

ne yapsan kavuşmayan iki yakanın şahidi

kimler çaldı kimler

bereketli topraklarda açan düşlerini

kapanmış som altından kapılar yüzüne

ödeyemediğin faturalar elindeyken belki de

içerlemiş, teraziye sormuşsun

bir kefede gülleyken alın terin

tüy gibi uçmuş diğerinde değerin

kişiye özel suskunluklar icat edileli

anılmaz oldu emekle yürek

kim bilir ne kadar olmuştur

barıştan

ve

aşktan

söz etmeyeli?

ayakkabıların, o ayakkabıların

hapsetmiş zorba yolların çamurları

dışa vurumu gibi büyük sırrın

yalın ayak çocuklarla yalnızlıklarını

kaybolmuşsun sanki bir yerlerde

ölümüne korkmuşsun

bir ağaca sarılmak

doğmaktır belki bin ağaçla

koca kavak, karaçam, ulu çınar ve ceviz

yoksa hepimiz

devasa bir yanılgının içinde miyiz

ömrünün ipindeki eskilerle yeniler

dizilince yerlerine

yorgun bir sigara yakarsın ya

antraktlarında yani diyorum yaşamın

içten gelen ses tekrarlıyor durmadan

bir şey(ler) sorabilir miyim?

Gülayşen Erayda