“Gözlerinin altında kızarıklıklar mı var?” Eşine yaklaştığında kulağının arkasındaki döküntüleri de fark etti. “İki gündür sık sık hapşırır oldun, doktora gitsen bari,” dedi. Adam televizyondaki ‘Grip Salgınına Karşı Ne Yapılmalı?’ adlı programa konuk olan doktorun önerdiği ballı karışımı koltukta içmenin rahatlığıyla dinlerken, etrafına bakındı. Omuzlarını oynatıp, göğsünü gerdirdi. Ekranda çıkan ‘Romatizmaya çözüm sülük tedavisinde. Hacamat ödemleri çözer’ sözlerini okuduktan sonra, “Sıcacık bir ıhlamur da içersem bir şeyim kalmaz hanım!” dedi.

Sabah eşinin inlemeleriyle uyanan kadın, yüzündeki kızarıklıların daha da arttığını gördü. Öksürükle burun akıntısı had safhadaydı. Kaldırmak istedi fakat çok üşüdüğünü fark etti. İshalin de baş göstermesiyle birlikte komplikasyonları iyice artmıştı. “Ah! Kulaklarım!..” diye inliyordu. Korkmuştu kadın. Çatalca Devlet Hastanesini aramadan önce İstanbul’da oturan oğlu Bekir’i aradı.

Bekir’in eşi Melike, kadın giyim mağazasında tezgâhtar olarak çalışıyordu. İşsiz olan Bekir,  oğlu Bekircan’ı okula götürdükten sonra, ihtiyaçları için yaptığı alışverişle beraber ev işlerini de yapardı. Babasının rahatsızlığını öğrenince hemen yola çıkmak istedi. Gideceği kasaba otobüsle bir buçuk saat uzaklıktaydı. Bekircan’la ilgilenecek kimse olmadığı için birlikte babasının yatırıldığı hastahaneye gittiler. Bekir babasının yoğun bakımda olduğunu annesinin telaşlı serzenişleri arasında öğrendi. Annesini sakinleştirdi, babasının yoğun bakımda olması bile onu çok kaygılandırmamıştı , yaşlı diye yoğun bakıma almışlardır, ağır soğuk algınlığı geçiriyordur diye düşündü. Bekleyiş süresince hep sakindi, Bekircan’ın okulunu, yolculuklarını, eşinin işle ilgili durumunu anlattı. Doktorun bilgi vermesi geciktikçe heyecanı artmaya başladı. Bekircan, hemşirelerin hastane içinde koşuşturmalarını sessizce izliyordu.

Hemşirenin seslenmesiyle doktorun odasına gittiler. Doktor teşhise ilişkin açıklamasında, “Kızamığı ağırlaştıran en ciddi komplikasyonlardan biri de zatürredir, hastanızı o yüzden yoğun bakıma aldık,” dedi. Kadın çığlık çığlığa ağlarken, Bekir ‘ne kızamığı’ der gibi doktora bakıyordu. Bekircan ise babasıyla ninesinin karşısında göstereceği tepkinin kararsızlığı içindeydi. ‘Kızamık’ sözünü duyunca dikkatini doktorun üzerinde yoğunlaştırdı.

Bekircan doktor konuşurken babasının yanına iyice yaklaştı. “Baba ben de dedem gibi kızamık olursam?” dedi.  Babası, “Olur mu öyle şey!” deyip, çocuğu sakinleştirmek istedi. Hastanenin bahçesindeki kafeye götürüp, “Yiyecek bir şeyler al kendine, doktoru tekrar görüp hemen geliyorum,” dedi.

Bekircan masaya oturup, birinci sınıftaki arkadaşlarını düşündü. Aşı vurulacağı gün babasının onu okula göndermediğini hatırladı. Vurulacak aşının otizme yol açtığı için tepkilerin her geçen gün arttığını mutfakta anlatan Bekir, bu hastalığın Amerika başta olmak üzere birçok ülkede medyanın gündeminde olduğunu söylüyordu. Melike itiraz etmiş,” Sen ne diyorsun! Birincisini yaptırdık, ikinci kızamık aşısını da yaptırmak gerekir Bekir, Bekircan’ı doktora götürdüğümde, “Aşılar bağışıklık sistemini güçlendirir,”demişti.

Bekircan, konuşulanlara kaldığı odadan kulak misafiri olmuştu. Mutfaktan tencere gürültüleri gelmiş ve annesi de ağlamaya başlamıştı. Babası “Aşı vurulmayacak, anlatamıyorum sana!” deyip kapıyı hızla vurup sokağa çıkmıştı.

Bekircan etrafına bakınıp annesini aradı bir an, akasyanın dalından sesini duydu. “Bekircan, Bekircan gel!” diyordu. Koşarak hastanenin bahçesinden çıktı. Uçan serçenin peşinden gitti. Kollarını öne doğru uzattı ve beyaz bulutların içindeydi. Bekircan da uçuyordu! Annesiyle yan yanaydı gökyüzünde. Yıldızları aradı, çiçek olmuştu her biri… Siyah bulutları görünce şimşek çaktı gözlerinde. Karanlık bastı, yağmur başlamıştı. Dedesini hastanede gördü. Ninesi elinde havlu bekliyor, annesi “Korkma iyileşeceksin!” diyordu. Yorgundu. Yüzündeki kızarıklıkları hissetti. Yüzünde ve göğsünde kırmızı lekeler belirince ellerini alnına götürdü, ateş basmıştı. Titrediğini fark etti.“Anne, anne kızamık!” derken babasının sesini duydu: “Oğlum sakin ol, annen de gelecek.”

Bekircan kendine geldiğinde babasının göğsüne yaslanmış olduğunu gördü. Paltosunu üzerine örtmüştü. Tedirgindi babası. Ninesi ise alnındaki teri siliyordu.

Bekir, babasının durumunu eşine ve akrabalarına anlattı. Melike geldiğinde Bekircan’la özlem giderip, kayınvalidesini teselli etmeye çalıştı. Eşiyle kızamık salgınını konuştu ve “İlk işimiz çocuğu doktora götürmek olsun,” dedi.

Muhsin Başaldı