Patricia Highsmith’in (1921-1995) ‘Tuzun Bedeli’ adlı romanından uyarlanan 2015 tarihli ‘Carol’ filminin iki başrol oyuncusundan biri olan Cate Blanchett, film için verdiği röportajların birinde “Patricia Highsmith okumaya 1999 yılında Yetenekli Bay Ripley (1) filmini çekerken başladım. Bütün kitaplarını okudum ve o güne kadar okumamış olduğum için çok utandım.” diyordu. ‘Tuzun Bedeli’ romanını film yapmayı daha o zaman kafasına koymuş oyuncu-yapımcı Blanchett. On yedi yıllık bir maceranın sonunda çekilen ‘Carol’ filmini izledikten sonra ben de Highsmith okumayı kafama koydum.

Pek çok dilde ‘Carol’ adıyla basılan romanın yazımı ve basımı başlı başına ilginç bir öykü. 1948 yılı Noel zamanında, tıpkı romanın ana karakterlerinden Therese Belivet gibi New York’ta bir büyük mağazanın oyuncak departmanında tezgâhtar olarak çalışmaktadır Patricia Highsmith. Bir gün kızı için oyuncak bebek almak üzere mağazaya gelen sarı saçlı, mink kürklü bir kadından çok etkilenir ve o gece iki saatte ‘Tuzun Bedeli’ romanının olay örgüsünün tamamlar.

“Onu belki yalnız olduğu için fark ettim veya mink bir manto çok nadir görüldüğü için ve ışık saçarmış gibi görünen bir sarışın olduğu için. Düşünceli bir havayla, ona gösterdiğim iki ya da üç bebekten birini satın aldı ve bebek komşu bir eyalete teslim edileceği için makbuzun üzerine adını ve adresini yazdım. Sıradan bir işlemdi, kadın ödeme yaptı ve gitti. Kendimi tuhaf hissettim, kafam sersem gibiydi; bayılacakmışım gibi ama aynı zamanda kutsal bir öngörü ile yükselmişim gibi. Her zamanki gibi işten sonra, tek başıma yaşadığım apartman dairesine, evime gittim. O akşam, kürk mantolu sarışın kadın hakkında bir fikir, bir olay örgüsü, bir hikâye yazdım. O zamanki defterime el yazısıyla sekiz sayfa yazmışım.” Highsmith, kitabın 1989 baskısına yazdığı son sözde o anı ve kitabın yazılış öyküsünü böyle anlatmış. (2)

Highsmith, romanı 1951 yılında tamamlar. 1950 yılında ilk romanı psikolojik gerilim türündeki ‘Trendeki Yabancılar’ yayımlanmış ve 1951 yılında Alfred Hitchcock bu romanı aynı adla film yapınca, Highsmith bir anda ünlü olmuştur. 1950’lerin muhafazakâr Amerika’sında suç/gerilim yazarı olarak ünlenen bir kadın yazarın, iki kadının aşkını anlattığı bir romanı hiçbir yayınevi basmak istemez. Sonunda kitap, 1952 yılında Claire Morgan takma adıyla basılır. 1952 yılı, aynı zamanda Amerikan Psikiyatri Birliği’nin eşcinselliği “akıl hastalığı” olarak sınıflandırdığı yıldır. (3)

‘Tuzun Bedeli’, Patricia Highsmith’in suç/gerilim türünde olmayan tek eseri olarak kabul ediliyor. Öte yandan basıldığı yıllarda iki kadının aşk yaşamasının büyük bir suç olarak kabul edildiğini söyleyerek bu romanı da Highsmith’in diğer romanlarından ayırmayan görüşler de var. Yasak bir aşk, sorunlu bir boşanma, kimlik arayışı gibi konularla tabii ki belli bir gerilimi içeren ‘Tuzun Bedeli’nde de okuduğum diğer Highsmith romanlarında olduğu gibi beni şaşırtan bir üslupla karşılaştım. Suç ve gerilim tarzından beklemeyeceğim bir ‘doğallık’, bir ‘kolaylık’ ve hatta ‘basitlik’ ve buna rağmen ilk sayfadan son sayfaya kadar okuyucuyu diken üstünde tutan bir anlatım tarzı bu. Örneğin ‘Edith’in Güncesi’ romanındaki cinayet anı: o sayfaya kadar -romanın yarısından fazlası geride kalmıştır- “bir şey olacak, ama ne?”, “ne zaman?”, “kim?” sorularıyla gerilen okuyucuyu bir anda, sanki öylesine bir anmış gibi cinayet sahnesine sokup çıkarıveriyor Highsmith. Cinayet anı, onun dışındaki her anda var olan gerilimden o kadar uzak ki; cinayetin işlenişi, katilin öldürüşü, maktulün sessizce ölüşü farkında olmadan yapılan bir eylem gibi. ‘Ocak Ayının İki Yüzü’ romanında Chester, az önce öldürdüğü polisin cesedini saklamaya çalışırken bir anda karşısına çıkan bir yabancı, Rydall, “Şapkasını da unutma,” diyerek suç ortağı olmayı seçiveriyor. Bu doğallık en iyi Highsmith’in kendi sözcükleri ile ortaya çıkıyor; “Hayal gücünü harekete geçirmek, sürüklemek ve ortaya çıkarmak için, kaldırımda yürürken yanından geçtiğiniz herhangi birisinin bir sadist, bir hırsız hatta bir katil olabileceği düşüncesinden -gerçeğinden- daha uygun bir şey düşünemiyorum.” (4)  

‘Tuzun Bedeli’nde  Carol ve Therese’in karşılaşmaları da birdenbire, öylesine oluverir. “Aynı anda göz göze geldiler; Therese açmakta olduğu kutudan başını kaldırdı, kadın da başını çevirerek doğruca Therese’in gözlerine baktı.” (5) Her ne kadar belli bir gerilim -ve belki de o günün şartlarına göre bir suç- içerse de romanın temeli bir aşk ve iki kadının da kendini bulma, bedellerine rağmen gerçekleştirme hikâyesidir ve ‘yetenekli Bayan Highsmith’ cinsiyetten bağımsız olarak, erotizm ve cinsellik dahil aşkın tüm evrelerini, okuyucunun gözüne sokmayan ama son derece duyarlı üslubuyla önümüze sermektedir. Cate Blanchett’in Carol filmi için yaptığı söyleşilerin birinde söylediği gibi, dekor 1950’lerin Amerikası da olsa, 1400’lerde Çin de olsa “Aşk aşktır!”  (6)

Ayşegül Ayman

(1)Cate Blanchett, P.Highsmith’in aynı adlı romanından uyarlanan ‘Yetenekli Bay Ripley’ filminde ‘Meredith Louge’ karakteri ile yer almıştı.

(2)“Happily ever after, at last: Patricia Highsmith on the inspiration for Carol”, The Telegraph, 11.11.2015, Web., 04.03.2020John Patterson, “Carol: the best Patricia Highsmith adaptation to date?”, The Guardian, 23.11.2015, Web., 04.03.2020

(3)John Patterson, “Carol: the best Patricia Highsmith adaptation to date?”, The Guardian, 23.11.2015, Web., 04.03.2020

(4)Joan Schenkar, Patricia Highsmith, Selected Novels and Short Stories, W.W.Norton & Company, 2011

(5)Patricia Highsmith, Carol/Tuzun Bedeli, Can Yayınları, 2018, Çeviri: Seçkin Selvi

(6)On Demand Entertainment, “Carol:Cate Blanchett on Rooney Mara, 50s underwear & ‘Madonna boobs’”, YouTube, 24.11.2015,