İlk eseri olan Tragedyanın Doğuşu’ nda (1872) Nietzsche, müzik ve opera konusundaki görüşlerini dile getirir. Nietzsche, taşkın ve coşkun duyguların, tutkunun simgelendiği Dionysos ile biçimin, uyumun ve kontrolün temsilcisi Apollon ikiliğinde sanatın sürekli gelişimini anlamamız gerektiğini söyler. Ne Hristiyan dini ne de Alman geleneği tragedyada yer almamalıdır. Wagner’i “bir karşı Hristiyan ve yapıtlarına Dionysos’a özgü coşkuyu katan bir besteci” olarak niteler. Wagner “Avrupa sanatının yaratıcılarından biridir”. Richard Wagner Bayreuth‘ta (1876) adlı eserinde de aynı görüştedir. On yıl sonra görüşleri değişir, Hristiyanlık karşısında boyun eğdiği ve ulusçu düşüncelere yakın besteler yaptığı için Wagner Olayı ve Nietzsche Wagner’e Karşı eserlerinde, artık hayatta olmayan Wagner’e sert eleştiriler yağdırır. Ölümünden önce yazdığı Ecce Homo (İşte İnsan) da, Wagner’e duyduğu sevgi yeniden kendini gösterir, “Yaşamımın en endişesiz ve mutlu anlarını yalnızca ona borçluyum,” der.

Besteci Wagner, Nietzsche’den otuz yaş büyüktür ve 1883 yılında 70 yaşında hayata veda eder. Son eseri olan, ölümünden önce büyük tartışmalar yaratan Parsifal operasının bir bölümünü yıllar önce Aya İrini’de dinlemiştim. Uzun tahta sıralara oturmuştuk, sanırım o sıralar müze-kilise içi oturma şekli öyleydi. 1500 yıllık binanın içinde çalınan müzik huzursuz etmeye başlamıştı beni. Mekanı iyi tanıyordum, oda orkestrası aynıydı, farklı olan çalınan eserdeki notaların yerleri, kuvvetleri, sıraları olmalıydı. Yaylı çalgıların sesine onlarca çocuktan oluşan koronun katılmasıyla, oturduğum sıranın çivileri çıkmış gibi batmaya başladı, bacaklarımın üzerinde biraz yükseldim, bir sağa bir sola dönmeye başladım. İki sıra arkada oturan felsefe hocası arkadaşımın “Wagner için geldim” cümlesini anlamaya başlamıştım. Wagner başkaydı.
Almanya’nın Leipzig kentinde 1813 yılında doğan Richard Wagner, küçük yaştan itibaren tiyatroya ilgi duymaya başladı. 15 yaşında “Leubald and Adelaide” adlı opera metnini yazdı. Weber ve Beethoven müziğinden etkilendi. Do Major Senfoni‘yi besteledi; eser, Leipzig ve Prag’da seslendirildi. 21 yaşında Die Feen (Periler) operasının müziğini ve metnini yazdı. İkinci operası, Shakespeare’in “Kısasa Kısas” oyunundan hazırladığı Das Liebesverbot (Yasak Aşk)’tı. Şarkıcı Minna Planer ile evlendi. Dresden Tiyatrosu’nda Rienzi operası sahnelendi. 6 saat süren çok uzun bir opera olmasına rağmen seyirciyi coşturmayı başarmıştı. 30 yaşına geldiğinde Uçan Hollandalı operasını bestelemişti. Wagner, bir süre Dresden’de krallık orkestrası şefliği yaptı. Romantik operası Tannhäuser 1845’de gösterime girdi, besteci Liszt, Löhengrin operasının sahnelenmesini sağladı. Siyasi etkinliklerinden ötürü İsviçre’ye sürgüne gönderildi, Der Ring der Nibelungen (Nibelungen Yüzüğü) adı verilen opera dizisini yazdı. Mitoloji kaynaklı eser dört operadan oluşmaktaydı. Tüccar Otto Wesendonck’un misafiri olduğu sırada, tüccarın eşiyle yaşadığı aşkın etkisiyle, operalarının en uzunu ve en zoru olan Tristan ve İsolde operasını yazdı.
Wagner, tahta yeni çıkan Bavyera Kralı tarafından davet edilince Almanya’ya döndü, Die Meistersinger von Nürnberg (Nürnberg’in Usta Şarkıcıları) operasını yazıp besteledi, Franz Liszt’in kızı Cosima ile evlendi, orkestra eseri Siegfried İdyll’i onun için besteledi. 1874’te Bayreuth şehrinde Festival Tiyatrosu inşa edildi. Wagner projenin büyük bölümüne çizimleri ile katkıda bulundu. Son operası Parsifal, 1882’de Bayreuth’ta sahnelendi, bir yıl sonra öldü.
Wagner’in Tristan ve İsolde operasını, yazılma sürecinden başlayarak tanıyalım. İtalya’da başlayan, Paris’te doruğa çıkan ve bütün Avrupa’yı saran 1848 Devrimleri (22-24 Şubat Paris, 11-13 Mart Viyana, 17-18 Mart Berlin) Katolik Avusturya’ya, başarılı sonuçları olan bir ayaklanmayla (Viyana Ayaklanması) geldi. Devrim; Baden, Prusya, Saksonya, Rheinland, Bavyera, Danimarka gibi bölgelere yayıldı. Richard Wagner de, 1849’da Dresden’de Saksonya Krallığı’na karşı gerçekleşen Mayıs devrimine katıldı. Bastırılan başkaldırı sonucunda tutuklanmak üzere aranmaya başlayınca Zürih’e kaçtı. Orada zengin bir ipek kumaş tüccarı Otto Wesendonck ile tanıştı; Wesendonck karısı Matilda ile müzik çalışmaları için Wagner’i destekledi. Bu arada Gottfried von Strassburg’un “Tristan ve İseult”u Wagner’in ilgisi çekince, Tristan ve İsolde eseri için kıvılcım çakılmış oldu.
“Tristan ve İsolde” hikâyesinin ardında farklı coğrafyalarda neşet etmiş yazıları, işaretleri, anlatıları buluruz. Kelt halklarından birinin Güney Batı Britanya toprağında Drustan’dan bahsedilen bir yazıt vardır. Drustan, Tristan’ın arketipidir. Gal şiirlerinin bazılarında, bazı halk öykülerinde Trystan’a atıflar görülür. Drystan adlı başka bir karakter de, 13. yüzyılın başlarındaki bir hikâyede Kral Arthur’un danışmanlarından biri olarak görünür. Iseult,-İsolde’nin adlarından biri- ismine Arthur kayıtlarında rastlanır. Bazı kayıtlarda aşk üçgeni içinde gelişen anlatı İrlanda halk hikâyesine dönüşmüştür. Hikâyede, yaşlanan Fionn mac Cumhaill, genç prenses Gráinne’yi karısı olarak alır. Ancak nişan töreninde Fionn’un en güvenilir savaşçılarından Diarmuid’e âşık olan Gráinne, onun dışındaki herkese uyku iksiri verir ve onu birlikte olmaya ikna eder. Kaçak aşıklar tüm İrlanda’da Fianna tarafından aranır. Kimilerine göre, 11. yüzyıl Fars hikâyesi “Vis ve Rāmin”, Tristan efsanesi için modeldir, çünkü benzerlikler tesadüf olamayacak kadar fazladır. Bazıları Ovid’in “Pyramus ve Thisbe”sinin yanı sıra “Naksos’taki Ariadne” hikâyesinin de Tristan efsanesinin gelişimine katkıda bulunmuş olabileceğine inanır. Öte yandan Tristan, İrlanda’da Hıristiyanlık öncesi Kelt sözlü geleneğinde “Acı Çeken Deirdre” destanıyla bağlantıyı akla getirir. Erken dönem Tristan edebiyatı farklı dillerde kendini gösterir. 12. yüzyılda iki farklı şair tarafından Fransızca olarak manzum, Norman dilinde düz yazı olarak kaleme alınması sonrasında Strassburg tarafından “Tristan and Isolt” adıyla Almanca yazılmıştır. Sonraki yıllarda neredeyse bütün Avrupa dillerinde yazılı olarak Tristan ve İsolde’nin hikâyesi anlatılmıştır.
Strassburg’un kitabının modern Almancaya çevirisini okuyan Wagner, librettoyu yazmaya başlamadan önce Arthur Schopenhauer‘ın eserlerini okur. Schopenhauer’a göre insan, algılanabilecek olağanüstü dünya ile algılanamayan noumenal gerçeklik arasındaki farktan dolayı sürekli bir mutsuzluk halindedir. Tüm istek ve arzuları olağanüstü dünyaya yöneliktir, asla gerçekleşmezler. Wagner’in Tristan ve Isolde’si birbiriyle çelişen kavramları dengeler: Hikâye, sürekli tartışmalara ve görüşlere katkıda bulunur. Zeki ama duygusal seviyede nüfuz eden, müzikal olarak cesur olması yanında geleneksel uyumu gerçekleştiren opera için Wagner’in yazdığı librettoya bakalım.
Birinci perde, Kral Marke ile evlenecek olan İrlanda prensesi İsolde ve nedimesi Brangane kralın ülkesi olan Cornwall‘a gitmek üzere Tristan’ın gemisinde bulunmaktadır. Opera bir genç denizcinin “vahşi İrlandalı kız” hakkında söylediği şarkının duyulmasıyla başlar. İsolde bu şarkıda kendisiyle alay edildiğini düşünmeye başlar, Cornwall’a varmak içinden gelmez. Brangane’dan kısa bir süre sonra oraya ulaşacaklarını öğrenince büyük bir hiddete kapılarak tanrıdan denizlerin yükselerek gemiyi batırmasını ve gemideki herkesin boğulup ölmesini diler.
Tristan, Kral Marke’nin yeğeni olup bu seyahat boyunca İsolde’ye eşlik edecektir. İsolde onu daha önceden tanımaktadır. Eski nişanlısı olan Morold’un ölümünden sonra yanına Tantris adlı bir yabancı getirmişlerdir. Tantris bir gemide ölümcül yaralı olarak bulunmuş, İsolde şifa verici güçlerini kullanarak Tantris’i iyileştirmiştir. Tantris’in nişanlısını öldüren Tristan olduğunu anlayan İsolde, kılıcıyla yatakta iyileşmekte olan Tristan’a hücum edip onu öldürmeye çalışmıştır. Ama Tristan kendini öldürmeye hazır kılıca bakacağına İsolde’nin gözleri içine bakmış; Isolde bu bakışın etkisiyle kalbinden vurulmuşa dönmüş, ona karşı duyduğu kinin aşka döndüğünü hissetmiştir. Tristan iyileştikten sonra ayrılmasına izin verilmiştir. Ama çok geçmeden Tristan, İsolde’nin amcası Cornwall Kralı Marke’ın evlenmesini sağlamak için Isolde’yi Cornwall’a getirmek için geri dönmüştür. Bu durum âşık İsolde için Tristan’ın ona ihanetidir.
İsolde nedimesi Brangane’yi Tristan’a gönderip ona İsolde’nin huzuruna gelmesini emrettiğini bildirmesini söyler. Tristan yanında yardımcısı Kurwenal ile dümen başındadır. Brangane ona hanımının isteğini bildirir ama Tristan çok haşin bir tavırla geminin karaya yaklaştığını ve yerinin geminin dümeni başında olduğunu söyler. Kurvenal ise daha ileri giderek daha kabaca, Brangane’ye İsolde’nin Tristan’a emir verme yetkisi ve gücü olmadığını söylemesini ve İrlanda’dan gelmiş olup, haksız olarak vergi toplamaya çalışan İrlandalı soylu Morold’u öldüren kişinin Tristan olduğunu da İsolde’ye hatırlatmasını söyler. Brangane, İsolde’nin yanına dönerek bu iki kişinin tavır ve yanıtlarını ona anlatır.
İsolde, Brangane’ye dolabında bulunan ufak şişeyi çıkarıp içki bardağına katmasını söyler. Brangane bunun ölümcül bir zehir olduğunu bildiği için dehşet içindedir. Tam bu sırada Kurwenal gelerek Tristan’ın fikrini değiştirip İsolde’nin yanına geleceğini bildirir. Tristan geldiği zaman ona ne istediğini sorar (Beğehrt, Herrin, was ıhr wunscht? aryası). İsolde onun Tantris olduğunu bildiğini; Isolde’ye hayatını borçlu olduğunu söyler. İsolde ona şövalyelik kurallarına göre eski düşmanlıklarını unutmalarını, yeni dostlukları için içmelerini teklif eder. Dışarıdan gemicilerin sesleri yankılanmaktadır, kıyı görünmüştür. Isolde hazırladığı içkiyi Tristan’a uzatır. Tristan bunun zehir olabileceğini bilmekle beraber Isolde’nin hazırladığı içkiyi içmeye hazır olduğunu söyler. Tristan içkiyi içerken İsolde onun elindeki yarı dolu bardağı alır, kalanı kendisi içer.
Zehirden öleceklerini sanmaktadırlar ve rüyaya benzeyen bir sahnede bir araya gelirler. İsolde Tristan’a alan aşkını anlatır ve Kral Marke ile evlilik yapmasını nasıl kabul ettiğini sorar. Orkestra timpanı eşliğinde “istek” leitmotifi çalmaya başlayınca iki sevgili “ölüm” ve “aşk” içinde birbirlerine olan aşklarını itiraf ederler.
Gemi Cornwall rıhtımına yanaşmıştır. Kurwenal’ın Kral Marke’nin gemiye binmekte olduğunu haykırışı iki sevgiliyi kendilerine gelirler. Yanlarına Brangane gelir, İsolde ona hazırladığı içkiye şişedekini koyup koymadığını sorar. Brangane o içkiyi Isolde’nin verdiği şişe ile değil bir denizciden almış olduğu aşk iksiri ile hazırlamış olduğunu itiraf eder.
İkinci perdede, Kral Marke bir sürek avındadır ve av sabaha kadar sürecektir. Kralın şatosunda Isolde ve Brangane dışında kimse kalmamıştır. Onlar da alev alev yanan bir mangal başında kralı beklemektedirler. Isolde avcıların borazanlarını dinlemektedir ve onlar uzaklaşınca daha önceden anlaştıkları gibi mangalın alevlerini kapatıp Tristan’a yanına gelmesi için sinyal verecektir. Brangane, İsolde’yi Kral Marke’nin şövalyelerinden biri olan Melot’un, birbirine âşıkane bakışlar atan İsolde ve Tristan’ı yakından incelediğini ve aralarındaki gizli ilişkiden süphelenmiş olabileceği konusunda uyarır. Ama Isolde, Melot’un Tristan’ın yakın ve sadık bir arkadaşı olduğundan emindir.
Isolde av borazanlarının sesleri azalınca mangalın alevlerini söndürür ve Tristan’ın yanına gelmesini bekler. Brangane şatonun mazgallarına çıkarak Tristan İsolde’nin yanındayken nöbetçilik görevini yapmaya gider. Sonunda tek başlarına kalan iki sevgili soylu olmanın ve şövalyeliğin kurallarını çiğneyip birbirine olan aşklarını itiraf ederler. Tristan gündüzün gerçek olmadığını ve onları birbirinden ayıran şey olduğunu, gecenin onları birleştirdiğini, uzun ve ebedi bir gece olan ölümün onları gerçek anlamda her daim birleştireceğini söyler. (İkili arya: O sink herneider, Nacht der Liebe). Bu aşk düetinin Batı müziğinin en duygulu aşk şarkısı olduğu yönündeki ifadelere katılıyorum.
İki sevgili dış dünyayı unutmuşlardır. Brangane birkaç defa onlara haykırarak gecenin sona ermek üzere olduğu ve avın son bulacağı konusunda ikaz eder. İki sevgili onu duymamaktadır. Güneş doğmaya başlayınca şatoya dönen Kral Marke ve adamları şövalye Melot’la birlikte onları birbirlerinin kolları arasında bulur.
Kral Marke üzgündür; karısı ve evladı gibi sevdiği Tristan ona ihanet etmiştir. Kurnewal’in “Kendini koru, Tristan!” haykırışını duyan iki sevgili uyanınca kendilerini kral ve adamlarının önünde bulurlar. Kral Marke acıklı bir konuşma yapar, ihanetlerinin üzücü ve affedilmez olduğunu bildirir.(Arya: Der öde Tag, zum letzten Mal). Şövalye Melot onları öldürmek için kılıcını çekince, Tristan İsolde’ye bakar ve onunla ebedî gece ülkesine gitmeye hazır olduğunu bildirir. Tristan ve Melot kılıç düelosuna girişirler ama tam kritik bir anda Tristan düelloyu bırakır; kılıcını yere atınca Melot onu ağır yaralar.
Üçüncü perdede, Kurwenal ağır yaralı olan Tristan’ı Brötanya‘da bulunan kendi şatosuna getirmiştir. İsolde’ye oraya gelmesi için haber göndermiştir. Elindeki kavalla hüzünlü şarkılar çalan çoban kıyıda nöbet tutmaya başlar ve gemi geldiğinde neşeli nağmeler çalacaktır. Tristan uyanır ve sayıklamaya başlar; yine gündüzün yalancı olduğunu ve kendinin Isolde ile birlikte geceyi aradığını mırıldanır. Kurvenal ona İsolde’nin yakında geleceğini söyleyince Tristan sayıklamayı bırakır ve İsolde’nin gelip gelmediğini sormaya başlar. Ama kavalın hüzünlü nağmeleri hâlâ duyulmaya devam etmektedir. Tristan bu melodileri baba ve annesinin cenaze merasimlerinde duyduğu için tekrar sayıklamaya başlar ve içtiği aşk iksirine bunun kendinde yaratığı arzu dolu hislere serzenişte bulunur ve kendinden geçer.
Tam bu şurada çobanın kavalından şakrak şarkılar duyulur. İsolde’nin gemisi gelmiştir ve Kurwenal onu karşılamaya gider. Uyanan Tristan da kalkar ve heyecandan sargılarını sökmeye başlar. Isolde yanına geldiğinde Tristan onun ismini söyleyerek son nefesini verir.
Isolde, ölmüş olan sevgilisinin yanına yığılır kalır. Bu sırada bir başka geminin geldiği, kavalın nağmesinden anlaşılır. Kurwenal, Kral Marke, Melot ve Brangane’nin gemiden inip şatoya geldiklerini görür. Kurwenal Tristan’ın intikamını almak için birden Melot üzerine hücum edip ona kılıcını saplar; ama Melot da erken davranmış Kurwenal’i yaralamıştır, ikisi de ölür. Kral Marke ve Brangane şatoya gelirler ve ölmüş Tristan ve baygın İsolde’nin yanına çıkarlar; her taraf ölülerle doludur.(Arya: Todt denn alles, todt). Kral Marke Brangane’den aşk iksiri hikâyesini duymuş, yeğenini ve karısını affettiğini onlara bildirmek ve onlara izin verdiğini söylemek için gelmiştir. Fakat Isolde onu dinlemez; kendi kendine Tristan’ı över. (Arya: Mild und leise wie er lacchelt – Onun gülüşü gibi tatlı ve yumuşak). Yavaşlayan arya ile Tristan’ın tekrar kendine geleceğini söylemeye başlar (Arya: Liebestod – Ölüm aşkı). Sonra ölmüş sevgilisinin yanına yığılır. Ölmüştür.
Wagner operalarını yazma cesaretini bugüne kadar bulamayışımın nedenlerinden biri, zorlu olmalarıydı. Hafta başında bu defa yazabilirim diye düşünüp iki gün sonra cayıyordum. Koronavirüs salgını birkaç açıdan cesaretimin kapısını açmış oldu. Metropolitan Opera bir hafta boyunca her gün bir Wagner operasını ücretsiz yayım kapsamında göstermeye başladı. Evde kalmaktan fazla etkilenmesem de salgının saldığı tedirginlik ve huzursuzluk, Wagner huzursuzluğunun önüne geçti. Wagner müziğinin dramatik ağırlığına kendimi bırakmam yeni denemelerin yolunu açtı. Kendi varlığını aşacak kadar yüksek bir aşka teslim olan İsolde bundan sonra yakamı bırakmayacak gibi görünüyor. Wagner devam edecek.
Nükhet Eren
Trıstan ve Isolde hep var olacak. Wagner’e selam.
BeğenBeğen