“Şehri süsleyin, bu arada halk tiyatroları, komedi ve operalar sergileyin” talimatıyla 1776 yılında ilk gösterilerin sahnelendiği Bolşoy Tiyatrosunu kuran İkinci Katerina, modern Rusya’nın mimarı sayılan Birinci Petro’nun kurduğu St. Petersburg şehrini Avrupa’nın kültür başkentlerinden biri haline getirmişti. Osmanlı İmparatorluğuyla yapılan Küçük Kaynarca Antlaşması için, şimdiye kadar böyle bir antlaşma yapılmadığını ifade ederek memnuniyetini dile getiren Katerina, Petro’nun yaptırdığı Kışlık Sarayın içine Hermitaj adıyla oluşturduğu koleksiyonu için Rubens, Van Dyck, Rembrandt, El Greco gibi Batılı ressamların tablolarını satın almıştı.
Rusya’nın Hazine Sandığı adlı sinema filminde Rusya’nın üç yüz yıllık tarihi içinde Birinci Petro ve İkinci Katerina’nın dahil olduğu sahneler görününce İkinci Katerina’nın plastik sanatlar ve edebiyat kadar operaya yakınlığı üzerine bazı şeyler söylenmeliydi. Asya’da zalimler seviliyor sözüyle sarayın merdivenlerini çıkan filmin geçmiş zaman giysileri içindeki Batılı markizi zalimlere örnek olarak İskender, Timur gibi isimleri ekliyordu. Uyku halinden çıkıp görünmez anlatıcılığa geçen ses, Hermitaj müzesinin salonlarında gezinen Batılıya Rusya’nın Batılılaşma yolunda kurduğu içeriği gösteriyordu. Tiyatro sahnesinde oyuncuların altında İtalyan tarzı giysi ve şapkalarıyla müzisyenler görünüyordu. Onları alkışlayan orta yaşlı sarışın kadını İkinci Katerina olarak tanıttı görünmez ses.
Büyük Petro’nun torunu Üçüncü Petro’yla evlenmek üzere Almanya’dan gelen prensesin, kocasının ölümünden sonra Büyük Katerina olarak otuz dört yıl hükümdarlığını sürdürdüğü 18.yüzyıl için, kadın çariçeler dönemi denebilir.
İlk olarak Büyük Petro’nun eşi Birinci Katerina; kendisinin Baltacı Mehmet Paşa’yla ilişki iddiası hala konuşulmakta. Birinci Petro’nun yeğeni olan Anna, on yıl iktidarda kalmış, yerine geçen İkinci Petro’nun bir yıl sonra hayatını kaybetmesi sonrası karısı Yelizaveta yirmi bir yıl Rusya’yı yönetmiştir. 18.yüzyılın dörtte üçünde etkin olan dört çariçe Rusya’yı farklı bir 19. yüzyıla hazırlamıştır. 19. yüzyılın ünlü Rus operaları, 18. Yüzyılın Rus tarihinin gölgeli anlatıcısıdır. Yönetmen Sokurov’un Rusya’nın Hazine Sandığı filminde, Avrupalı yabancı 18. yüzyıla Deha ve Görgü çağı diye seslenirken, Wagner’i soran birine hoşlanmadığını bildirmesi, hemen peşinden nedir bu milliyetçi duygular diye sorması Rus milliyetçiliğine dokundurma yapmaktaydı.
Kadın hükümdarın sonuncusu İkinci Katerina, Petro’nun başlattığı Grek Projesinin peşindeydi. St Peterburg’u Yeni Roma şehri yapmak arzusundaydı. Rus kimliğini Rusya Ana imajıyla kuracaktı, Rus yurdunun annesiydi. Aynı zamanda Doğu Ortodoksu’nun koruyucusu oydu. “ İktidar tiyatrosu”nda, doğaüstü bir yaratılışın getirdiği karizma ve şekillenen otoritenin emperyal ikonografisinin oyunu sürüyordu. Rusya’ya ruhunu vermek için operasal edebiyatı hazırlamak amacıyla yüzyıl başından itibaren gelen farklı hikayeler tercüme edildi. Halk hikayeleri derlendi, yazarlar kendi hikayelerini yazdı. Bibliyotekler kuruldu, folklor edebiyata aktarıldı, halk hikayeleri halk şarkılarıyla birlikte operaya taşındı. İkinci Katerina opera skazka’larını (hikayelerini) kendi yazarak öncülük etti, yazılanların sahnelenmesini sağladı.
On dört komedi, yedi kısa oyun ve diğer dramatik yazılara ek olarak dokuz opera metni yazdı. Katerina bu metinleri yazarken dönemin bir iki yazarı tarafından denetlendi. On beş yıl kadar sürekli mektuplaştığı Voltaire’e yazdığı mektupta, dramatik eserlerin içeriğinde zayıf olduğunu ve entrika kurmada yeterli olmadığını ancak karakter yaratmada doğal ve iyi olduğunu söylüyordu.
Yazdığı dramatik masal Fevey’e beste yapması için Paşkeviç’i seçti. Opera 1786’da St. Petersburg’daki Hermitage Tiyatrosunda sahnelendi. Hayli hayranlık uyandırdı. İsveç Kralı olan kuzeni III. Gustav için bir parodi yazdı. Libretto, Rusya’ya yerleşen İspanyol besteci Martin y Soler tarafından çalışıldı. Talihsiz Kahraman Kosometovich büyük bir başarı elde etti ve ancak Katerina siyasi bir skandaldan kaçınmak için, yabancı elçilerin gittiği Şehir Tiyatrosunda sahnelenmesini istemedi.
Rusya’nın erken tarihinden Oleg’in hikayesini bestelemesi için ünlü Domenico Cimarosa’ya verdi. Çok yavaş kaldığı için geri aldı, Paşkeviç ve Giuseppe Sarti devreye girdi. Fedul ve Çocukları draması ise Paşkeviç ve Martin y Soler tarafından bestelenmişti.
Rus ulusal tiyatrosunun gelişimine verdiği desteğin kanıtı olarak kendi librettolarını yazıyordu Katerina. Genellikle sekreteriyle işbirliği içinde yazılan bu librettolarda, dilin yetersizliği nedeniyle, dramaturjinin zayıf geliştiği düşünülmektedir. Öte yandan 18.yüzyıl müziğine karşı bazı önyargılar nedeniyle, bu librettolar tam olarak anlaşılamamıştır, yakın bir zamanda müzikologlar tarafından onlarla ilgili daha fazla çalışma yapılabilir. Çariçenin eserleri, örneğin hükümdarlığının kültürel ve politik eğilimlerinin bir tezahürü olması yanında, özellikle de büyüyen ulusal bilincin kanıtı olarak incelenmeyi hak ediyor.
Yazdığı operatik hikayeler içinde en çok ilgiyi çeken Oleg, tarihi bir kahraman. Savaşçı bir komutan olduğu söylense de farklı kaynaklara göre birbirinden oldukça farklı Olegler mevcut. Birine göre Novgorodlu Oleg döneminde güneye geldi, Hazarlar’ın elinde bulunan Kiev’i ele geçirdi ve yeni Rus devletinin başkenti oldu. Diğer bir hikayeye göre 907 yılında Bizans’a sefer düzenlemiş pek çok ağır ve kanlı çarpışmalardan sonra Bizans’la barış yapmak zorunda bırakmış.
Opera librettolarında zaman zaman görülen tarihi kahramanların hikayeleri için gücün senaryolaşması diyebiliriz. Petro’nun başlattığı Grek Projesini kuvvetlendirerek devam ettiren, yeni Roma şehrini kurma arzusunun sahibi, Rus kimliğinin kurulması için çaba gösteren İkinci Katerina, hepsini yazdığı librettolara taşıdı. Küçük Kaynarca’dan sonra gevşeyen Kırım bölgesini birer ikişer ele geçiren Katerina, ölümünden iki yıl önce ulaştığı Hacıbey Köyünü yeni bir şehir haline getirdi. Katerina yeni kurulan şehrin merkezinde bir opera binasının olmasını istedi, bu dünyada ilkti. Çoğu yerleşim yeri, kilise, katedral, cami, tapınak etrafında kurulurken yeni şehir opera binası etrafında şekillendi. Batılı mimarlar tarafından Barok usulde yapılan opera binasının içi zariflik kadar gücü de yanına taşımış. Homer’in Odysseia adlı epik anlatısının hayranı olan Çariçe şehrin adını Odesa koymuş. Belki o zamandan bu yana yeni şehir Odesa’yla yarışan, tarihin başka operatik skazka’ları yazılmakta.
Nükhet Eren