Mahmut Yesari ile tanışmam birkaç yıl önce Nükhet Eren Yaratıcı Yazarlık Atölyesinin Zonguldak’ta düzenlediği edebiyat etkinliğinde, edebiyat tarihimizin ilk işçi romanı sayılan Çulluk aracılığı ile olmuştu. Çulluk üzerine kurgulanmış kitap inceleme ve Yesari’yi tanıma etkinliğinin yapılması için Zonguldak’tan daha uygun bir yer olamazdı sanırım. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ilan edilen ilk il, iş yasalarının hayata geçtiği işçi şehri, kömüre dayalı ilgi çekici kültür ve tarihi geçmişiyle tanımayanlar için sürprizlerle dolu, klişe ifadeyle emeğin başkentidir Zonguldak. Doğduğum yer, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği yer olmasıyla da ayrıca kıymetlidir benim için. Memleketime bir edebiyat etkinliği vesilesi ile gitmek, edebiyatçı ve yazar dostlarımızla birlikte olmak bir onurdu. Zokev (Zonguldak Kültür Eğitim Vakfı) etkinlik için Maden Mühendisleri Lokalini seçmişti. Son derece ilgili katılımcılar için Mahmut Yesari ve Çulluk irdelemesi onların yabancı olmadığı bir mecrayı başka bir kanaldan görmeleriydi. Edebiyatçı dostlarımız için ise Zonguldak’ı tanımak bir o kadar ilgi çekiciydi. Kenarda unutulmuş bu şehrin sadece bir şehir olmadığı, bir ansiklopedi, yaşayan bir müze olduğu yadsınamazdı.
Okurum, okuduğumu kimi zaman bir kez daha okur, göz gezdiririm. Fakat nedense Mahmut Yesari ile tanışmam gerçekten ve maalesef çok geç oldu. Unvan olarak her ne kadar Naim Süleymanoğlu’na atfedilse de, önsözleriyle beraber toplam 128 sayfalık, 16.5×12.5x1cm boyutundaki Bir Namus Meselesi adlı minik kitap da cep herkülü olmayı hak ediyor. Nükhet Eren ve Stefo Benlisoy’un kalemlerinden çıkan iki kıymetli önsöz için tam bir derya nitelemesi yapabilirim ki hiç de abartı olmaz.
Nükhet Eren’in sunuşu, yazarın edebi hayatını olanca açıklığı ile ortaya seriyor. Tam bir Yesari külliyatı denebilecek önsöz sayesinde, yazarın özel yaşamı ve kişilik özellikleri hakkında da epeyce bilgi sahibi oluyoruz. Misafir oldukları bir evde dünyaya gelir Yesari. Yakacık Mektupları adlı eserinde evden eve, pansiyondan pansiyona taşınmasının sebebinin bu olduğunu yazar. 1895 yılında başlayıp 1945’te sona eren kısa yaşamında o kadar çok eser üretir ki şaşırıp kalırsınız.
İkinci önsöz başka bir mecraya atar bizi. Şimdiye kadar birçoğumuzun duymadığını düşündüğüm Karamanlılar, ikinci önsözün öznesi durumundadır. Karamanlı tabiri mübadeleyle Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Anadolulu Rum Ortodokslarını tanımlamakta kullanılır. Doğrusunu söylemem gerekirse bu tanımla ilk kez karşılaşınca çok şaşırdım. Bu şaşkınlığımı ve konuya merakımı biraz daha aralayıp gidermek zorundaydım. Benlisoy kusura bakmazsa başka kaynaklardan da araştırmak, bu konuda makaleler bulup okumak arzusu baskın geldi. Toplumumuzun aslında ne kadar kozmopolit, ne kadar renkli ve ne kadar acılı olduğunu bir kez daha öğrendim, öğrendik. Göçe zorlanan Karamanlılar gittikleri yerde Türk, burada Rum olmalarının sıkıntısını hep yaşamışlar. Benlisoy günümüzde Anadolulu Ortodoksları tahkir edici bulunduğundan, bu tabiri kullanırken dikkatli olunması gereğine işaret ediyor. Tarih bilinci, 19. yüzyıl gerçekleri ve göç olgusu bu önsözün temel faktörleri. Karamanlı kültürünün Türk sinemasına etkileri de unutulmamış.
Kitaba gelince, burada Nükhet Eren’in duyguları bana tercüman oluyor. Hakikaten Vahi Öz sanki beyazperdeden fırlamış da Kayseri çarşısına çıkmış gibi. Kendimi ise eski, siyah beyaz bir Türk filmi içinde hissediyorum. Yöre folkloru ve yerel ağızla Türkçe konuşan Kayserili Rum topluluğunun yaşam alışkanlıkları ile hiç tanımadığım bir ortama adım atıyorum. İnsanların(esnafın) birbirleriyle şakalaşmaları, çevirdikleri entrikalar, İstanbul’a gidiş ve taşı toprağı altın İstanbul’da yaşamanın zorlukları ince ince işlenmiş. Döneme ait hemen hemen her şey, yer değişimiyle gelen kültür çeşitliliği, kültürel yolculuk, kültür şoku, çeşitli sorunlar ve kazanımlar bu cep herkülünde ustalıkla işlenmiş.
Önsözlerin ve işlenen öykünün okuyanın kültür dağarcığına yüklü eklemeler yapacağına hiç kuşku yok. Ayrıca bu okumayla alacağınız keyifse iyi ki okumuşum dedirtecek.
Ayşe ÖZDOĞAN ÖZEK
Ayşecim yine harikasın, hemen alıp okuyacağım.
BeğenBeğen