Masanın üzerinde siyah vazoyu görüyorsun lale şeklinde Şenay şirketten erken çıktım diyor Efe’ye sürpriz olsun okuldan gelince elinde alışveriş yaptığın torbalar var mutfağa geçerken seviniyorsun pazardan eksikleri aldım çorba var bir de patlıcan kızartması yaparım yoğurtlu ve sarımsaklı Efe çok sever salonda vazo yine dikkatini çekiyor penceredeki ışıktan dalga dalga yansıyor ışıltısı yüzeyinde suretler beliriyor deden var Şenay ve Efe’yle uzuyor kısalıyor ve yok oluyorsun parlaklık içinde yıldız yıldız titreyişle gözlerin kırpışıyor Şenay yaklaştığında koltukta oturuyorsun. Omuzlarına masaj yapıyor bakma öyle, şirketten hediye renk renk laleleri daha görmedin diyor siyah vazo diyorsun lale şeklinde keşke beyaz olsaydı

Tablolarım galeri diyorsun bir yıl oldu iş ortağından ayrılalı elime bir miktar nakit para geçti hayalimde atölye, tablolarım ise dizili ilkin dinlenmek istiyorsun Alexandre Dumas’nın kitabı ‘Siyah Lale’ elinde zaman geçiyor mutfak sevgin arttı çamaşır balkona asıldı çocukla daha çok ilgilenirim diyorsun ders çalışır parka gideriz çalışma odanda fırça elindeyken her şeyi unutuyorsun renklerle dans en büyük keyfin fakat hep böyle gitmiyor Şenay zaman zaman sıkıldığını anlıyor dükkân açmak zor keşke ayrılmasaydın diyor evin taksidi bitseydi bari hazıra dağ dayanmaz galerinin giderleri arttı iki kişiyi kurtarmıyor diyorsun müşterim var evde tablolarımı bir iki satsam yeter anlatıyorsun müşteri psikolojisini dükkanın nerede açılması gerektiğini internetin pazarlamadaki etkisini dinliyor Şenay krizde elindekini koruma düşüncesinde ne de olsa ithalat ihracat yapan bir şirketin halkla ilişkiler bölümünde çalışıyor hem çevresine ne diyecekti eşim işten ayrıldı demek istemiyor arabayla işe gidip geliyor evimiz ve çocuğumuz var ressam demek ister yine ressam diyor fakat sağlık güvencen dahi yok

COVİD-19 koronavirüs korona virüs haberleri geliyor her haberde başka bir isim hızla yayılıyor güvendeyiz bizde henüz ölüm vakası görülmedi mesafe maske tedbirleri sıralanıyor ne nedir diyorsun önlem almalı çocuk eşim

Şenay’ı düşünüyorsun bir arkadaşın tanıştırmıştı şiir kitaplarına bakmıştınız aynı anda Nazım Hikmet Orhan Veli Cemal Süreya kitapları elinizde dolaştı ressamlardan konuşmuştunuz Şenay Tablo demişti  Zihnin sergileri taramıştı hemen Balaban’ın sergisi var bu Pazar gidelim mi demiştin Emirgan Korusu’na da uğrayıp bir çay içeriz lale festivali var

Lale demiştin kırmızı pembe sarı mavi mor vs. ve değişik renk tonlu öbek öbek lalelere bakmıştınız Şenay şiir demişti Aşık Veysel Lale Devri şairi Nedim hava güneşli kuşlar cıvıldaşıyor çocuklar koşuşturuyor Ferhat ile Şirin’in efsanesi demiştin Ferhat genç yeteneklidir güzel bir sultana aşık olur bir bir anlatmıştın Ferhat ağlar ve dolaşır her yerde aşkı uğruna döktüğü her gözyaşı damlası kum taneleri üstünde kırmızı çiçeklere dönüşür işte bu çiçeklerden laleler çıkar çay içmek için oturduğunuzda Şenay masada ilk defa elini tutuyor seviyorum dünya dönüyor demiştin

Telefon çalıyor karşında baban toparlıyorsun kendini deden diyor zaten böbreklerinden rahatsızdı virüs pozitif dediler yoğun bakımdaydı bu sabah kaybettik baba kasabada ne virüsü diyorsun hemen yola çıkıyorum dur haber verdiğime pişman etme beni cenazeye fazla kişi katılamıyor yasak dediler gelmeye de kalkma diyor yurt dışından geliyormuş bu meret virüs Umre’den gelen arkadaşına ziyarete gitmişti Şenay’a haber veriyorsun izin alayım beraber gideriz kasabaya diyor

Efe oyuncakları ile oynuyor baba hiç okula gitmeyecek miyiz diyor öğretmenim söyledi evde ders yapacakmışız şaşırıyorsun Şenay öğretmen seni göremeyince beni aradı diyor çocuklara sokağa çıkmak da yasak yanına oturuyorsun lalelerin diplerini kesiyor su çekmesi için Efe duymasın diye fısıldıyorsun park oyun gezmek ister çocuk

Sokaktan araba geçmeyince gürültü az fakat deredeki şantiyeden makine sesleri geliyor çat çat pat pat kenarlarına büyük demir kazık çakılıyor rahatsız edici umursamıyorsun yeter ki Efe oyalansın oyuncaklar balkona taşındı legolardan tren otobüs taksi ev ve havuz yapıldı ördekler yüzdü içinde bugün keyifli bir gün olsun istiyorsun mutfağa geçtin telefon elinde Şenay yemekte köfte var gelirken çerezle kırmızı şarap al tamam diyor sesi kısık halde duyulmuyor sesin diyorsun yine ararım merak ettim şimdi deyip kapatıyorsun telefonu

Kapı açılınca annem geldi deyip koşuyor Efe derdi abur cubur atıştıracak şeyler sen de katılmak istiyorsun Şenay gülümseyip eline tutuşturuyor kırmızı şarabı halinden konuşmak istemediğini anlıyorsun yemekten sonra Efe annesine fetbazlık ediyor şımarıyor benimle hiç oynamıyorsun diyor boğuşuyor ister istemez annesi Efe uyuduktan sonra balkona oturuyorsun dolunay var ince bulutların arasından süzülüyor sanki sesizlik hali devam ediyor şarap kadehte haydi şerefe diyorsun dolunay da bu akşam nasıl böyle ben ben diyor bir süre sessizleşiyor ücretsiz izine çıkardılar ne yaparız gözlerinden yaş süzülüyor çaresizlik içinde omzuna yaslanıyor göğüslerinin altında sanki eziliyorsun çıt çıkmıyor dolunay durdu bulutlar hareketsiz benden diyorsun elin titriyor üşüme belirtisi siyah vazoda suretini gördüm bugün ışığın siyah dalgalarla bütünleştiği haldeydi ayrıca diyorsun işi bırakmayacaktım haklıydın Şenay öyle konuşma diyor zaten şarap da kalmadı yatalım

Günlerim zor geçiyor diyorsun sabah kalkış yemek oyun ve ders saatleri değişti haber spikeri anlatıyor virüs aşağı virüs yukarı düşünemiyorsun Şenay ve Efe’yle gerekli olan zorunluluk duyduğun şeyleri konuşuyorsun sadece yemek zamanı mutfağa çıkar oldun iyi ki küçük odayı atölye yaptım diyorsun fırçamla tablonun içinde karışıyor renkler attığım her fırça anlamsız geliyor bakıyorsun boş boş ürküyorsun pencerede yürüyen ufacık sinekten elin sabunlu sudaı ıslak mendil yetmiyor sana

Şenay kırmızı şarap aldım diyor yine dolunay var bu gece Efe yatınca balkona oturuyorsunuz geçen zaman diyorsun krizin içinde virüsle gelecek şekilleniyor tedirgin bakıyor Şenay metin olmalıyız diyor biz olsak neyse Efe’nin geleceği var geçecek umut diyorsun ölüm dolanıyor evin içinde kendine yasak koyuyorsun kapan bir de devletten sokağa çıkma yasağı istiyorsun ironi değil mi

Dolunay diyorsun duruyor sanki sabit bir an köyde geçirdiğin çocukluğunu düşünüyorsun evinizdeki kazlar kaz böreği hele ki peşinden gelişleri kaz olmak istiyorsun yeşillikler arasında sabah ve akşam önünde yem suyun hep yalakta veya derede semiriliyorsun sahibin tutuyor tüylerinde elleri epey kilo basar diyor pazarda satalım harçlık çıksın seviniyorsun sevilmek kanatlarımı açıp uçmak değişik yerler görmek ne güzel bir an her şey değişiyor anlamıyorsun tencerenin içine nasıl girdiğini pişiyorsun ısı derecen her dakika yükseliyor kanat bacak gövden parça parça yeni sahibin sofrada köprücük kemiğini isterim diyor serçe parmağıyla tutuyor bir tarafından uzatıyor torununa ladesim lades olsun mu

Derede vak vak öterken keyiflisin fakat kazsın işte geleceğini bilemiyorsun insan başka içinden geçtiğimiz bu salgın zamanı belli olmasa da olacak kesin durumlardan biri öngörülebilir salona geçiyorsunuz siyah vazo diyorsun lale şeklinde Şenay’ın eli omzunda geç oldu diyor yatalım

Muhsin Başaldı