(1862-1893)
Servet-i fünun’un kurucularından ve Tanzimat Edebiyatının son romancılarından olan Nabizade Nazım, 1 Ocak 1862 yılında İstanbul’da doğmuştur. Yenileşme dönemi Türk Edebiyatında Ara Nesil olarak adlandırılan yazar ve şairler içerisinde bilhassa roman ve hikâye türünde verdiği eserlerde adından söz ettiren Türk hikayeciliğinin gelişmesine büyük katkıda bulunan bir isimdir.
Şiir, anı, hikâye, roman türlerinde ve bilimsel konularda eserler veren Nabizade Nazım, ilk Türkçe gerçekçi köy romanı olarak kabul edilen Karabibik’in ve Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman denemesi olan Zehra’nın yazarıdır.
Otobiyografik yapıtı Yadigarlarım’da anlattığı kadarıyla çocukluğu ve ilk gençliği sıkıntılarla geçmiştir. Kara Askeri Mühendis Okulu’nu bitirmiş ve 1884’te topçu üsteğmen olarak mezun olmuştur. Başarılı bir öğrenci olması dolayısıyla bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başlamış, “keşif ve araştırma” yapmak üzere Suriye’de görevlendirilmiştir. 1890’da İstanbul’a dönmüş, kısa bir süre sonra kemik veremi hastalığına yakalanmıştır. Haydarpaşa Hastanesi’nde iki yıl kadar tedavi gördüyse de iyileşememiştir; 6 Ağustos 1893’te vefat etmiştir.
Nabizâde Nâzım’ın ilk yazısı 1880’de Vakit gazetesinde A.Nazım imzasıyla yayımlanan Esaret başlıklı denemesidir. Nabizâde, 1880-1890 yılları arasında çok verimli bir yazın adamı konumundadır. Daha çok romantik etkiler taşıyan şiirlerini, bilimsel konuları işleyen makalelerini, öykülerini Hazine-i Evrak, Mir’at-i Alem, Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi dergilerle Tercüman-ı Hakikat, Servet, Mürüvvet gibi gazetelerde yayımlamıştır. Şiirlerinde ölüm, tabiat, tanrı gibi temaları işlemiştir.
Karabibik adlı uzun hikâyede denilebilecek romanı, edebiyatımızda ilk köy romanı olma özelliğini taşır, kendisinin “hakikiyyun” dediği realist bir eserdir. Zehra romanı da ilk psikolojik roman denemesidir.1891’de çıkmaya başlayan ve o sırada bir bilim dergisi niteliğinde olan Servet-i Fünun dergisinin de ilk yazarlarındandır. 1896’da Tevfik Fikret‘in “edebi” yönetimine geçen bu dergi, 1896-1901 arasında oluşan yazınsal döneme de adını veren dergidir.
Nabizade’nin ilk döneminde kaleme aldığı bir başka eseri Hoşnişin/Cihanda Safa Bu mudur? adlı küçük tiyatro eseridir.
Edebî eserlerin yanısıra roman ve hikaye türleriyle ilgili yazılar da kaleme almıştır. Bunların en önemlileri Ahmet Mithat Efendi ile roman üzerine yaptıkları bir tartışmada yazdıklarıdır. Bu yazılarda roman yazmanın bazı şartlarından söz eder. Roman yazarı öncelikle Mekteb-i Sultanî gibi bir okuldan mezun olmalıdır. Bunun dışında hayatı bütün yönleriyle tanımalı, kimya, fizik, nebatat, anatomi sahalarında bilgi sahibi olmalı ve eserlerinde yer alacak mekânlara seyahat etmelidir. Ona göre romancı anlattıklarını yaşanan olaylardan almalı, olayı doğal akışı içinde vererek kendi duygu ve düşüncelerini esere karıştırmamalıdır. Sırf bu yüzden o zamana kadar Türk edebiyatında ciddi anlamda yazılmış roman ve roman tercümelerinin bulunmadığını iddia eder.
Nabizade Nazım aynı zamanda bir eğitimcidir. Devrin birçok yazarından farklı olarak düzenli bir eğitim almış, ardından harp okulunda matematik, istihkâm ve topografya dersleri vermiştir. Onun bu yönü Aynalar, Muhtasar Kimya ve Mesail-i Riyaziye adlı ders kitaplarını yazmasına yol açmıştır. Yine bir arkadaşıyla birlikte bir ansiklopedi yazma girişiminde bulunmuşlar ve ilk formayı Katre adıyla basmışlardır.
Nabizade Nazım’ın Eserleri
Roman:
Öykü:
- Yadigarlarım (anı-öykü,1886)
- Zavallı Kız (1890)
- Bir Hatıra (1890)
- Sevda (1891)
- Hala Güzel (1891)
- Haspa (1891)
- Seyyie-i Tesamüh (-hoşgörünün kötülüğü-uzun öykü,1892)
Şiir:
- Heves Ettim (1885)
- Minimini-yahut-Yine Heves (1886)
Diğer:
- Mini Mini Mektepli (okuma ve yazma parçaları,1891)
- Esatir (mitoloji,1892)
- Aynalar (fizik kitabı,1892)

Nabizade Nazım, çocuk edebiyatının önemini erken fark eden yazarlarımızdandır ve Mini Mini Mektepli (1892) ile Hanım Kızlara (1888) adlı kitaplarıyla bu alanda da eser vermiştir.
Mini Mini Mektepli, pedagojik bir eserdir. Çocukların ruhsal ve kültürel gelişimine faydalı olmak amacıyla kaleme alınan Mini Mini Mektepli’de, özellikle toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın önemi üzerinde durulur. Eserde çocukların duygu ve düşünce dünyalarının gelişimine katkıda bulunacak parçalar vardır.
Hanım Kızlara ise genç kızlar için yazılmış şiirlerden, bilimsel yazılardan, kısa hikâyelerden oluşan bir eserdir. Nabizade Nazım, bilhassa kız çocuklarının matematik ve fen bilimleri alanında erkek çocukların seviyesinde bilgi sahibi olmasını istemektedir. Bu sebeple eserde astronomi yazıları; su buharının oluşumu, katı, sıvı ve gaz maddeler gibi fennî konuları ele alan bilimsel nitelikli okuma parçaları yoğunluktadır. Yazar, eserinde sade bir üslûp tercih etmiş ve yabancı kelimelerin yanına parantez içinde açıklamalar eklemiştir.

Realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle eserler yazan Nâbizâde Nâzım’ın Zehra romanı ilk defa Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilerek yayımlanmıştır.Yazarın ölümünden sonra kitaplaştırılan, psikolojik özellikleri ağır basan bir romandır. Karakterlerin tasvir ve tahlili son derece başarılıdır.
Konusu : Zengin bir tüccar olan Şevket Efendi; sinirli, kıskanç ve geçimsiz biri olan kızı Zehra’yı kâtibi Suphi ile evlendirir. Suphi’nin annesi, gelinine yardımcı olsun diye eve Sırrıcemal adında cariye alır. Bunun üzerine kıskançlık krizine giren Zehra, hem kendisinin hem de çevresindekilerin felaketine sebep olan kararlar alır. Romandaki tasvirler Boğaziçi mehtap eğlencelerini, Bulgurlu’nun tabiat güzelliklerini, Beyoğlu eğlence yerlerini, tulumbacıların yangın söndürmesini, Şehzadebaşı’ndaki tiyatroda oynanan oyunu ve seyircileri gözler önüne sermektedir.

Yazarın değişik türde eseri olan Karabibik, 1890 yılında basıldığında bir çok yönden de jlk olmuştur. Eser, Tanzimat döneminde yazılan ve Istanbul dışında, taşrada geçen ilk ve tek romandır. Yine, naturalizmin etkisinde kalınarak yazılmış ilk realist roman özelliği taşımaktadır. Türk edebiyatında köy ve köylü konusunu işlemesi bakımından da bir ilk örnektir. Konusu itibariyle Anadolu köylüsünün hayatı, psikolojik tahlilleri, ayrıntılara inilerek anlatılmıştır.
Konusu : Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde yaşayan Karabibik, babadan kalma tarlasının bir kısmını komşusu Kara Durmuş’a satarak askerlik borcunu ödemiştir. Geri kalan dönümleri ele geçirmek isteyen öbür komşusu Yosturoğlu ile kavgalıdır. Elindeki bu küçük tarlayı sürmek için her yıl Koca İmam’ın öküzlerini kiralar. Kızı Huri’yi İmam’ın kayınçosu Sarı İsmail’e vererek öküzleri bedava kullanmak niyetindedir. Ancak Sarı İsmail’in başka bir kızla evleneceğini öğrenince Temre köyündeki tefeci Rum tüccardan yüksek faizle borç alıp iki öküz satın alır. Artık çift sahibi olduğu için kızını nasıl olsa birinin alacağını düşünür. Tarla yüzünden kavgalı bulunduğu Yosturoğlu’nun yeğeni Hüseyin, Huri’yi sever, onunla evlenir.

Nabizade Nazım, beş öyküsünü içeren Hala Güzel kitabında, usta bir yazar kişiliği göstermektedir. Gerçekçi-Doğalcı yöntemle yazılmış bu öykülerde “aşk ve evlilik” gibi temaları işlenmektedir; ancak, elbet de bu tema, her öyküde farklı bağlamlarda ele alınmaktadır. Gülmece yönü ağır basan bir öyküde ise dönemin basın yaşamı alaysılama yoluyla eleştirilmektedir. Nabizâde Nâzım, Hala Güzel’deki öyküleriyle, öykücülüğümüzün ilk güzel duyusal örneklerini vermiştir.

Kısacık yaşamında başarılı yazar kimliğinin yanında göz ardı edilen bir de şair kimliği vardır. Şiir adına kendi nesli içindeki şairler kadar emek harcamış ve yekun olarak azımsanamayacak sayıda ürün vermiştir. Edebiyat camiasına gençlik yıllarında şiirle adım atan Nazım’ın daha sonra hikaye ve romana merak sarması ve bu yolda ilerlemesi tabii ki onun adının yazar olarak anılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı tüm şiirlerinin günümüz harflerine aktarımının yapıldığı bir kaynak mevcut değildi. Ancak bu eksiklik şiirleriyle ilgili sınırlı ve yalnız birbirinden tekrarı şeklinde birkaç kaynakta yer alan hudutlu bilgilerle yetinmeyi gerektiriyor, onun şairlik yönünü ortaya çıkarmayı da imkan dışı bırakıyordu.
Nabizade Nazım’ın şiir türündeki Hatıra-i Şebab, Heves Ettim ve Mini Yahud Yine Heves eserleri ile bu eserlerinde yer almayıp dağınık halde gazete ve dergilerde bulunan şiirlerinin günümüz harflerine aktarımının yapıldığı ve toplu halde yayınlandığı ilk eserdir. Eserde ayrıca onun şiirlerini etraflıca anlayıp inceleyebilmek adına Tazminat dönemi siyasi ve edebi gelişmeleri üzerine yapılan araştırmada elde edilen bilgiler verilerek Nazım’ın yetiştirdiği çevreye dair bir perspektif çizilmiştir.
Nalan İncekara
Kaynakça :