Seda yirmi beş yılını içine sığdırdığı küçük kutunun kapağını hiç zorlanmadan kapattı. Arada okuduğu mektupları, baktığı fotoğrafları ebedi huzura kavuşacağı güne kadar saklamak için arabasının torpido gözüne koydu.
Eve geldiğinde kocası bahçede onu bekliyordu. Sandalyeye oturup, kollarını masaya dayadı. Avuçlarının içine aldığı kafasını eğince güzel yiyeceklerle hazırlanan sofrayı gördü. Gözlerine yerleşen gülümsemeyi uzatmadan kocasıyla paylaşıp, ona tüm minnetini sundu. İtalyan ekmeğinin içine yapılmış tostu eline alınca ilkokulda aldıkları içinde kaşarı varla yok arası, üstü parlak tostlara gitti aklı. Toparladığı kutuyla tostlar aklının içinde dans etmeye başladı.
Koşarak en öne geçen Seda “Sıraya girdim Ayla acele etme!” diye seslenirken Ayla salınarak gelip tostunu, meyve suyunu aldı. Paraları ödeyen Seda arkadaşının tostu her ısırışında tebessüm ediyor, ona olan sevgisini, bağlılığını hissetsin istiyordu. Ayla, karnını doyurup arkadaşlarının yanına gidip ip atlamaya başlayınca Seda bir süre yerinden kıpırdamadı. Ara ara dolan gözlerine hükmetmeye çalışıyor, saçlarını açıp yeniden toparlıyor, hamle yapıp gidecekken geri oturuyordu. Akşam eve giderken Ayla’nın çantasını taşımaktan vazgeçti. Sonra aklına annesi gelince sessizce ona itaat ederek çantayı eline aldı. “Ayla zayıf bir çocuk, sen arkadaşını ihmal etme.”
Elinde meyve suyu havuzun kenarında suya düşmeme oyununu oynuyordu. Çocukluğundan beri çok severdi. Büyüdüğü bu ev ailesinden miras kalmıştı. Bahçedeki kendinden büyük ağaçları anne babasının yerine koymuş, her yıl diktiği çiçeklere,ağaçlara kaybettiklerinin isimlerini vermişti. İlk kez hayatta olan biri için çiçek dikecekti ama karar veremiyordu. Suya düşersem dikmem, düşmezsem dikerim. Düşmek için çabalayan tarafı ağır basıyor dengesini kaybediyor, direnen tarafı hamlede bulunup onu kurtarıyordu. Havuzu dolandı. Sonuna geldiğinde kaktüs dikmeye karar verdi.
Ertesi gün kaktüs almak için gittiği serada etrafında dolanan gencin söylediklerinden hiçbirini anlamadı. Boyu uzamaz, çiçek açmaz, açarsa pembe açar, dikeni az, dikeni çok… Bu sözler anlamsız kelimelerin içinden sivrildi. “Bahçeye dikeceğim büyüsün istiyorum. Hatta meyve verenlerinden varsa o olsun.” Kucağında orta boy saksıyla arabaya doğru giderken arkasından seslenen kadına döndü. Kucağından düşmeye yeltenen saksıyı son anda tuttu.
“Ah kırk yıl düşünsem seni göreceğim aklıma gelmezdi. Kaçak prenses, kaç kez sana ulaşmaya çalıştık. Ayla’yla sana defalarca haber yolladık. Bunca yıldır insan bir merak edip aramaz mı? On altı yıl geçmiş mezun olalı, seni de görmeyeli on yıl oldu. Düğününde miydi? Sonra girmedin ki aramıza, ahh hiç değişmemişsin, ay hep ben konuşuyorum, konuşsana ay bir sarılsam mı sana, özlemişim?”
Seda kalp atışlarının değiştiğini fark etti. Haber yollamak mı? Kadının ardı arkası kesilmeden konuştukları arasından buna takılmıştı. Aklından geçenle içi bulandı. Kadının sarılmaya çalışırken kaktüsün iğnelerine değmesiyle geriye çekilmesi bir oldu.
“Ay hep böyle değişik bir kızdın sen. Ne yapacaksın o dikenli şeyi? Güller, orkideler, lilyumlar dururken, kokmaz da. Aman ne çok konuştum. Belki de hatırlamadın beni. Suratıma boş bakmandan anlamam lazımdı.”
“Nefes al Seval, hatırladım tabii ki. Şunu arabaya koyayım vaktin varsa bir kahve içer sohbet ederiz.”
“Olmaz olur mu? Olmasa da uydururum ben.”
Kahve derken yemeğe kadar uzayan zamanda arkadaşı hiç susmadan konuştu.
“Sınıfın çalışkanı, Ayla’nın koruyucu meleği, sana nasıl hayrandık Seda. Bunca yıl hiç aramızda olmayışın üzdü bizi. Sen gelmesen de toplantılarda adın hiç eksik olmaz. Mutlaka biri ‘Seda da’ diyerek söze başlar.”
“Aslında benim hiç haberim yoktu toplandığınızdan.”
“Nasıl olmaz? Ayla arada selamını getirir. Senede iki defa toplanırız. Yazın deniz olan bir yere gider tüm günü orada geçiririz kış olunca da bir akşam yemeğe gideriz. Onun dışında birkaç kişi toplandığımız da olur.”
Bir de hiç haberim olmadan giden selamlar var demek!
“Ne zaman karar verdiniz bu toplantılara?”
“Sen evlenince yurt dışına gittin ya sonrasında Ayla toparladı bizleri. Aslında döndüğünden bile yeni haberimiz oldu. Sosyal medya hesapların yok. Telefonun yok. Hiç olmazsa arada konuşsalım istedik. Ayla eşinin biraz ters biri olduğundan bahsetti. Uzatamadık.”
“Eşimle Ayla pek samimi olamadılar. Yani aslında Ayla tercih etmedi. Sonraki toplantınıza katılmak isterim.”
“Çok seviniriz. Kızlarla öncesinde bir araya geliriz.”
“Olabilir. Haberleşelim.”
Telefon numaraları öğrenildikten sonra ayrıldılar. Eşi hiçbir zaman ters birisi olmamıştı. Ayla eşleri tanıştırma işine hiç yanaşmamıştı. Dert ortağı iki kız arkadaş, kardeş oldular ama aile dostluğuna geçemediler. Şimdi geriye dönüp baktığında şüpheleri artıyordu. Eve gider gitmez kaktüsünü toprağa yerleştirdi. Ardından annesi yerine koyduğu çınar ağacına sarıldı.
Söyle bakalım Nigâr Hanım nedir bu işin aslı?
Yaprakları sallanan ağacın annesi gibi konuştuğunu düşündü. “Annesiz büyüyecek Sedam, sen ona anne de ol!”
Haberi alır almaz annesiyle beraber Aylaların evine koştu. Sınıf arkadaşlarından Meltem’le aynı anda içeri girdi. Arkadaşlarını gören Ayla ağlamasını kesti. Koşarak Meltem’e sarıldı. Bütün gece annesiyle Ayla’nın yanında kalmıştı. Sabaha kadar ağrılı kadının başında nöbet tutup doktorun gelmesini beklediler. Babası hasta kadının kocasını kahvehanelerde ararken başka bir komşu doktor peşinde koşuyor annesi ve kendisi Ayla’yı teselli etmeye çalışıyorlardı. Biraz dinlenmek için eve geçtiklerinde ölüm haberi geldi. Evde Meltem’e sarılan Ayla, camide başka arkadaşına, cenazede başka arkadaşına, mevlitte başka arkadaşına sarıldı. Ayla, okulda başka kızlarla takılır akşam çıkışta Seda’yla eve geçer karnını doyurur evine giderdi. Hastaysa Seda ona bakar iyiyse başka arkadaşlarıyla sinemaya giderdi. Ayla’nın parası yoksa Seda ona ısmarlar, parası varsa o başkalarına ısmarlardı.
Sana çok su vermemek gerekmiş kaktüs hanım! Aslında senin bir adın var. Sevecek misin bilmem? Bundan sonra sana Ayla, diyeceğim. Etrafındakilerle tanış. Annem, babam, halam, babaannem… Haklısın hepsi yaşlı. Bekliyoruz bakalım Ayla Hanım senin meyvelerini yiyeceğiz.
Lise yıllığını aldı. Yeniden bir araya geldiklerinde arkadaşlarını tanımak istedi. Resimleri inceledi. Altında yazanlara baktı. Kendi sayfasına gelince duraksadı. Karnına bir ağrı saplandı. Tutamadı koşarak banyoya gitti. Kusarken gözlerinin gördüğü kelimeler ağzından dökülüyordu. Bunca yıl nasıl buna dikkat etmedim. “Canım Nigâr teyzemin, güzel kızı!”
Seda; birkaç yıldır Ayla’dan uzaklaşmak istese de yapamadı. İçinde tüm bağların kopmasını sağlayan Ayla’nın yalan söylemesi oldu. Umursamazlıkları, uzak duruşları, canı istemezse aramayışı, yeni dostlar bulunca uzaklaşması… Hepsine bir bahane bulup Ayla’yı affedebiliyordu. Bugün lise arkadaşıyla karşılaşınca başka yalanlarının da olduğunu gördü. Verdiği kararın doğru olduğunu daha iyi anladı.
Üstünden birkaç ay geçmesine rağmen sindiremiyordu. Kim bilir ne zaman ona kırıldığımı anlayacak. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok. İşi düşmedikçe aklına gelmeyeceğim kesin.
Sabah ilk olarak Ayla’yı aradı. Buluşup, karşısına geçip tüm üzüldüklerini anlatacaktı. Şehir dışında olduğunu öğrenince konuşmayı fazla uzatmadı, içine çöreklenen sıkıntı diğer arkadaşını arayıp onunla buluşabileceğini düşününce geçti. Kapatır kapatmaz karşılaştığı arkadaşına mesaj attı.
“Bu akşam eşim şehir dışında uygunsanız seni ve diğer kız arkadaşları görmek isterim. Ayla’yla konuştum o da şehir dışında.”
Kısa süre içinde akşam için buluşma yeri ayarlandı. Acaba beni nasıl hayal ediyorlar?
Vaktinden önce gittiği restoranın kapısını gözledi. Cam kenarında bir masa seçmelerini istemişti. Arkadaşlarını uzaktan görmek, şaşkınlığını yanlarına gidince değil de uzaktan yaşamak istiyordu. Herkesin vaktinden önce geldiğini görünce şaşırdı. Buluşma öncesi dedikodu, acaba beni mi yoksa Ayla’yı mı çekiştiriyorlar?
Toparlandı. Dikiz aynasında kendiyle göz göze geldi. Kaşı hafifçe seğirdi. Parmak uçlarıyla bir süre bastırdı. Gülümsemeye çalıştı. Onları görünce nasıl tepki vereceğine karar vermek istiyordu. Önce şaşırmış gibi yaptı, sonra kocaman gülümsedi, ardından donuk bir ifade takındı. İçinden geçen duyguyu anlayamıyordu. Aslında kızgındı. Ama bu kızgınlığın sebebi onlar değildi. Akışına bırakmaya karar verdi. Arabadan indi. Elbisesini düzeltti. Parmaklarını saçlarında dolaştırdı. Ufak adımlarla ilerledi. Daha içeri girmeden arkadaşlarının teker teker ayağa kalktığını gördü. Seval yine çok heyecanlıydı. Koşarak geldi. Sarıldı. Hepsi aynı içtenlikle sarılıp, mutluluklarını gösterdi.
Bir süre şaşkınlıkla hepsi Seda’yı izledi. Seda yaptığı provaların ardında kalıp put kesildi. O konuşmayınca kimse ağzını açmıyordu. Daha fazla dayanamayan Seval lafa girdi.
“Özledik seni Sedacığım.”
“Ben de sizleri özledim. Birkaç kez Ayla’ya sordum ama genelde konunun üstü kapandı. Aslında doğrudan lafa girmek istiyorum. Sizleri görmek beni mutlu etti. Bunca yıl kopmadığınızı bilseydim ben de aranızda olurdum. Bugün sizlerle buluşma nedenim özlemden çok merak.”
Kadınlar önce birbirlerine baktılar. Gözlerinde dolanan sinsi sorular Seda’nın masum halini görünce yeniden meraka döndü. Derin derin nefes alan Seda bir seferde dökülmezse konuşamayacağının farkındaydı. Bu gece söyledikleri neyin başlangıcı olacaktı? Kafasında bu soruyla dili çözüldü.
“Ayla bizim ailemizden biriydi. Hepiniz biliyorsunuz. Ben onu kardeşim olarak görüyordum. Annem, Ayla için çok üzülürdü. Ona destek olmamı isterdi. Doğuştan sahip olduğu hastalık, annesini erkenden kaybetmesi, babasının iyi biri olmaması… Ona karşı hep koruyucu olmam gerektiğini düşündürürdü bana. Ben de başka türlü nasıl olur bilemedim.”
“Kızardım hep Ayla’ya çoğu zaman sırf sen üzülesin diye yapardı. Ben Ayla’yı hiç sevemedim. Yüzüne de derim çok zaman. Sen öyle körü körüne bağlıydın ki Ayla’ya başkasıyla dost olabileceğin hiç aklına gelmedi.”
“Haklısın Seval. Lise bittikten sonra ben de bazı şeylerin farkına vardım. Ama evliliğimin beş yılı farklı ülkeleri gezmekle geçti. Gittiğim yerlerde arkadaşlarım oldu fakat Ayla ile tanıştığımda daha dokuz yaşındaydım. O kadar çok anımız, yaşanmışlıklarımız var ki. Bir şekilde yeniden bir araya geliyorduk.”
“Beş yıldır burada mısın?”
“Evet.”
“Son toplantımızda bir arkadaş seni gördüğünü söyledi. ‘Ama eşiyle birlikte olduğu için yanına gidemedim,’ dedi. O zaman söyledi Ayla döndüğünüzü, hatta birkaç ay önceydi.”
“Eşimle bir sıkıntım yok aksine çok evcimen biriyim diye kızar bana. Yurt dışında yaşadığımız zamanlarda çok fazla insanla tanıştık, çok kişiyle iç içe olmak zorunda kaldık ve beni çok yordu. Biraz kabuğuma çekildim. Ama sizlerden haberim olsaydı uzak kalmazdım. Çok güzel günler geçirdik.”
Geçmişe, bugüne yaşanan her ana dair uzunca sohbet edildi. Ayla’nın eşiyle arasının iyi olduğunu, her sene arabayı değiştirdiğini duyunca Seda duraksadı. Cevap veremedi. Konuşulanların içinde kayboldu. Çukura düştüğünü hissetti. Her söylenende dibe çöküyordu.
Alışverişe gidelim mi Seda? Doktora gideceğim taksiye binmek istemiyorum Seda. Eşim yine beni dövdü otelde kalacağım Seda. Bugün buluşmasak iyi değilim Seda. Biraz borç verebilir misin Seda? Gelemem güçlü olmayı öğrenmelisin Seda. Hasta mısın, sorma ben de yataktan kalkamıyorum iyi olsam gelir sana bakardım Seda. Tatile gideceğiz kediyi sana bıraksam Seda.
Kulaklarının yandığını hissetti. Yeniden midesi bulanmaya başladı. Avuçları terliyor. Dişlerinin arasından bir sızı aklının içinde patlıyordu. Seda uygun bir dille müsaade isteyip kalktı. Yeniden görüşelim, kopmayalım, mutluyuz lafları havada uçuşurken dik durmaya çalıştı. Arabasına binip gözden kaybolana kadar sürdü. Sahilde bir cebe girip arabayı durdurdu. İndi. Denize doğru kendini kaybetmiş şekilde ilerledi. Uca geldiğinde duraksadı. Tüm havayı içine çekti iyotlu koku burnundan içeri doldu. Gözleri yandı. Dokuz yaşından bu yana geçen her gün için bir damla düştü. Denizin suları yükseldi.
Toparlandı. Arabaya bindi. Makyajını tazeledi. Mutlu ve yılların heyecanını içine alarak evine gitti. Seda’nın bu hali eşini çok memnun etti. Adam, karısının içine kapanmasına anlam veremiyor, onun için ne yapabileceğini bilmiyordu. Ama Seda çözümü kendi bulmuştu. Sevindi.
İki gün sonra Ayla tatilden döndü. Birkaç hafta sonra uzak bir yere alışverişe gitmesi gerekince Seda aklına geldi. Aramak yerine mesaj atmayı uygun gördü.
“Ah canım nasıl özledim seni Sedam. Bir kahve içsek mi? Hani şu Gebze tarafına yeni açılan Avm’ye gidelim mi? Hem alışveriş yaparız.”
“Olur gidelim.”
“Canım ben yarım saate hazır olurum. Sen de anca gelirsin. Beni alırsın değil mi kuşum?”
“Alırım.”
Seda elindeki kitabı koltuğun üzerine bıraktı. Gitmesem mi, diye düşündü. Artık bu işi kökten çözmeliyim. Bugün her şeyi anlatacağım.
Kalktı. Hazırlandı. Telefonu eline aldı. Vazgeçtim, gelemiyorum, diye yazdı. Geri sildi. Aynada yüzünü inceledi. Ağlamadan nasıl anlatacaktı biriktirdiklerini. Odaya geri dönüp kitaplığının önüne geçti. Yıllardır okuduğu kitaplarda hoşuna giden özlü sözleri, yol gösterici cümleleri yazdığı defteri eline aldı. Aklı karıştığında rastgele bir sayfayı açar gözüne çarpan ilk cümleyi okur, o cümleden medet umardı. Bu sefer yol gösterici olmasını diledi.
“Bir insan, kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna çekiyor, itmek aklına gelmiyorsa, bunun tek bir açıklaması vardır; o insan, bulunduğu odada hapistir. Wittgenstein”
Gülümsedi. Buluştuklarında hiçbir şey yokmuş gibi davrandı. Her zaman olduğu gibi içten konuşuyordu. Tüm sıkıntılarını paylaştı. Ondan medet umdu. Ayla’nın umursamaz hallerine aldırış etmedi. Gördükleri her mağazaya girdiler. Ayla kendini kaybetmiş, aldıkça almıştı. Elindekileri taşırken önünü zor görüyordu. Asansörler boş gelmeyince merdivenden indiler. Seda, elleri dolu olan Ayla’ya yardım etmek için çıkış kapısını itti.
“Biliyor musun Ayla ben bu kapıları hep kendime çekerim. İtmek çok sonra aklıma gelir.”
“Ay canım, sen hep geç anlarsın zaten, dalgınsın kızım.”
“Haklısın.”
“Kollarım koptu valla. Şu bagajı aç da koyayım içine.”
“Ben buradan başka yere gideceğim. Seni götüremem. Güvenlik görevlisine söyle taksi çağırsınlar.”
“Nasıl ya? Ne diyorsun sen? Gebze’den Bakırköy’e ne taksisi? Şımarıklık yapma Seda!”
“Denize atılması gereken bir kutu var. Kartal’a gideceğim.”
“Ne saçmalıyorsun kızım şakayı bırak artık!”
“Hoşça kal Aylacım.”
Zeynep Pınarbaşı
Attıkça çoğalıyor bu kutular.☺️☺️
BeğenBeğen
Atılacak çok kutumuz birikti. En yakın zamanda atılması dileğiyle. 🙂
BeğenBeğen
🤩 gitsinler
BeğenBeğen