Seyhan için üç kere: Poeta pirata est! Poeta pirata est! Poeta pirata est! (Şairler korsandır! Şairler korsandır! Şairler korsandır!)

Bıçaklı Bir Gece Öncesi
Gramofona “Mambo Rock” diskini koyduğumda
geldi nihayet yanıma, tüyleri saydam bir kedi
gibi. Kıskançlıktan tıkanan bir insan
nefesi, anlamlı bir bakış emiyor,
emebiliyor etli dudaklardan dökülen
baştan çıkarıcı imgeleri. İnce parmakları ve ecnebi
çilleriyle ağır ve tehlikeli dalgalar
dağıtıyor lokalde. İçkiler içildikçe,
o Almanca ben İngilizce, beraber söyledik
lime lime olmuş ‘Lili Marleen’i.
Dudaklarını kaçırıyor ve kalkıyor.
Kahroluyorum.
Sandalyesinde
bıraktığı şehvet
kedere döndü vakit ilerledikçe.
Seyhan Erözçelik -Hayal Kumpanyası
24 Ağustos 2011’de genç yaşta yitirdiğimiz Seyhan Erözçelik, ’80 kuşağının ve Türk şiirinin en önemli, ama az bilinmiş ve en az anlaşılmış şairlerinden biridir. Hemen hemen aynı dönemlerde Üniversitede olmamıza rağmen tanımamış olduğum için kendimi çok şansız sayıyor ve onu yakından tanıyan şair Ayfer Feriha Nujen’in anlatımıyla girişi yapmak istiyorum. “Seyhan, büyük büyük büyük şairdir! Dağınık akıl, saçılmış vicdan. Öyle saçılmış ki, insana zalimce gelir. Seyhan ağabey, Asâf Halet Çelebi’ye gömmüştür kendini. Fark edilmeyecek gibi değildir, sırayı bozmaz bir sıra dışılığı vardır. Onun şiirinde Tarih, Dilbilim, insan halinin evrimleri vardır. Gırgır ve ciddiyet… Onun şiirinde toplumsal yapıyla, bireysel yaşantının apaçık anlaşılmaz zor halleri vardır. İnsanın ölürken aklının başında olması, onun şirinin en görünür özelliğidir. ’Bartın cumhuriyet ilkokulu ve Kadıköy Maarif Kolejini bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nde Psikoloji ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’ndeki öğrenimini yarım bıraktı. Bırakmasaydı da zaten hiçbir şey tamamlanmış olmayacaktı. 1986’da bir grup genç arkadaşıyla birlikte Şiir Atı Yayıncılık’ı kurdu ve Şiir Atı Dergisi’nin yönetimine katıldı. Türkiye’nin önemli reklamcılarındandı… Yaratıcı bir yönetmen… Dibin sesini bilen, onu anlaşılır bir dile kolayca çevirebilen bir şairdi.”

Seyhan Erözçelik, deneysel edebiyata olan yatkınlığı, içerik, üslup ve şiir ahengi oluşturmadaki özgün yaklaşımları ile çağdaşlarından farklı görünür. Erözçelik’i farklı kılan yönlerinden biri de şiirlerinde tercih ettiği sözcüklerdir. Şairin söz varlığı onun şair kimliğini belirginleştiren önemli unsurlardan biridir. Erözçelik, şiirlerinde bölgesel kullanımlara, Türk lehçelerine ait sözcüklere, yabancı kelimelere, film, müzik, tiyatro terimlerine kadar genişleyen bir söz varlığını kullanır.
Seyhan Erözçelik’in şiirleri hakkında önemli tespitlerde bulunan Baki Asiltürk şair için: ‘’Erözçelik’in dilin gramatik dokusuyla sözcüklerin anlamları arasında gidip gelen, varlıkla onun görünümleri arasında salınan, bazen deneyselliğin kapısını çalan şiir anlayışı ona dönem içerisinde farklı bir görünüm kazandırdığının” altını çizmektedir.
Yağmur Taşı şiir kitabında Türk Lehçelerine ait kelimelere sıkça yer vermiştir.
Ahdı gözlerimden, ezabım var,
döze bilmirem, daşdım içimden,
ayna gırıg. Men mene
büründüm. Sâk Ağlayın, göyler! Sâk
Yöresel Ağızları kullanır: Özellikle Pentimento, Kara Yazılı Meşkler ve Yağmur Taşı kitaplarında Bartın ağzına ait kelime kullanımlarına rastlanılmaktadır. Yaşlı kadın– Anney, ner’de, ay uşağ’m?
Evüy ner’cukda? Nel’leğdensüy? Kimleğdensüy?
“Yazdıklarımda, tesadüf değil, yaşadıklarım ve hislerim vardır, Pentimento’da ben hayatımı gözden geçirdim” diyen şair bu kitabında çocukluğunun, gençliğinin mekanlarını örneğin Maarif Koleji, Ceneviz Hisarı, Çeşme; Serdar Koçak, Lâle Mürdür, Mehmet Günsur, Murathan Mungan gibi hayatında önemli olan insanları, çocukluk arkadaşlarını yazar, yazdıkları bu kadar da değildir çünkü şöyle devam eder kitabını anlatmaya ““Geçmiş hatırlamaktır. Her şeyi hatırlayabilirsiniz, bir bakışı, bir kan damlasını, bir kokuyu. Bu biraz da benim çocuk yanımdan kaynaklanıyor olsa gerek. Elli yaşıma geldim, maşallah görsel hafızam çok kuvvetli. Kitabı bitirdiğimde, her zaman yaşadığım sorunu yaşadım: Adı ne olacak? Biraz deşince, Yeis ile Tabanca’daki bir bölümün adının Pentimento olduğunu ‘hatırladım.’ Ben ezbere şiir okuyamam, yazdıktan sonra da sadece bazı kırıntılar, sözcükler aklımda kalır, o kadar. Pentimento, aslında bir süreci ifade eden bir tabirdir. Tuval üzerine yapılmış bir resmin, sanatçı tarafından beğenilmeyip, tekrar boyanıp üzerine yeni bir resmin yapılması… (Elbette, İtalyancadır.) Ardından süreç şöyle işler, eski dönemlerde kullanılan ve sanatçının kendi formülüyle hazırladığı boya, zamanla saydamlaşır, alttaki resim ortaya çıkar. İki, üç yüzyıl sonra. İki ayrı resim, hemhâl olur. Ben süreyi kısalttım sadece.”

ilk pentimentoda ‘Koleksiyon’ şiiri “İlkokul kokan bir yerde unuttum defterimi” dizesiyle biter. İkinci Pentimento, ise bir ‘palimpsest’le tamamlanır, ‘Il mio amarcord’ dizesi eşliğinde, ‘hatırlar’, ‘hatırlıyorum’ der. ‘Palimpsest’, daha önce bir şeyler yazılmış bir kağıdı silerek üzerine yeni bir şey yazmaktır. Eski yazılanların silik olarak görüldüğü ve her iki metnin birbirine karıştığı yazıdır. Orta çağ keşişleri, parşömenleri, üzerindeki eski metinleri kazıyarak, yeni metin yazmakta kullanırlarmış. Baudelaire de hafızayı ve gerçekliği “yazıldıkça silinen”e benzetir ve onu palimpsest olarak adlandırır. Seyhan’ın yaptığı da budur, hem hatırlamak, hem de onların üzerine yeni hatıralar yazmak. Çünkü şiir de onun için bir ‘hatıralar dükkanı’dır. Öyleyse pişmanlıkların adı hatıra olacak, ‘pentimento’ pişmanlıkların gözden geçirilip hatıraya çevrilme işlemi olarak daha baştan yapılacak, yani bir taraftan yaşanırken bir taraftan da anında hatıra adını alacak, şiir ve hayat diyelim ya da pişmanlık ve hatıra, iki katman olarak üstüste, içiçe, yanyana duracak ve şiirin hayatı da ‘palimpsest’ olarak adlandırılacktır Seyhan Erözçelik şiirinde. “Orson” şiiri esas olarak Seyhan Erözçelik’in Orson Welles’in filmlerinden etkilendiği ve kendisinde uyandırdığı izlenimle tekrar şiire uyarladığını göstermektedir. Orson, Seyhan Erözçelik’in sürekli kulağında çınlayan ve kendini daima hissettiren bir sanatçıdır:
“Orson, her yerde seni dinliyorum./ Orson, düş kulağımdan./ Orson, alla’sen düş kulağımdan.’’ gibi dizeleri tekrarlı biçimde şiirlerinde kullanmıştı
Kara Yazılı Meşkler’de aruz ölçüsüne modern bir yorum getirdi. Yurtiçinde ve yurtdışında şiirle ilgili çeşitli toplantılara, seminerlere katıldı. Princeton, Yale, Duke ve Buffalo State üniversitelerinde Türk şiiri üzerine yapılan sempozyumlara davet edildi.
New York’ta Murat Nemet-Nejat’ın yayına hazırladığı Eda: An Anthology of Turkish Poetry, Wayne Miller ve Kevin Prufer’ın yayına hazırladığı New European Poets adlı antolojilerde yer aldı. 2004 ve 2005’te iki Şiiratı derlemesini yayına hazırladı. Gül ve Telve kitabı, 2010 yılında, Murat Nemet-Nejat’ın çevirisiyle Rosestrikes and Coffee Grinds adıyla, Talisman Yayınevi tarafından Amerika’da yayımlandı.
Eserleri
Yeis ile Tabanca (1986)
Hayal Kumpanyası (1990)
Kır Ağı (1991)
Gül ve Telve (1997)
Şehir’de Sansar Var! (1999)
Yeis (2002)
Kitaplar (2003, daha evvel yayımlanmamış şiir kitapları Kitap, Bitti. ve Kara Yazılı Meşkler ile birlikte)
Yağmur Taşı (2004)
Vâridik Yoğidik (2006)
Rosestrikes and Coffee Grinds (2010, Murat Nemet-Nejat tarafından yapılan Gül ve Telve adlı kitabının İngilizce çevirisi)
Pentimento (2011)
Ödülleri
Hayal Kumpanyasıyla 1991 Yunus Nadi Ödüllerinin şiir dalında ödül aldı, özel gerekçelerle reddetti. Kitaplarla 2004 Behçet Necatigil Ödülü’ne seçici kurulun oybirliğiyle layık görüldü. Yetiştiği okul Kadıköy Maarif Koleji tarafından da ödüllendirildi. 2005 yılında Dionysos Şiir Ödülü’ne layık görüldü.
Işın Güner Tuzcular
Kaynakça :
https://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/siirin-sansari-seyhan-erozcelik-i-749
Edebiyat burada sitesi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/729170
Wikipedia, Youtube