( Girit, 1700 – İstanbul, 1783)
Bugün, Osmanlı tarihinin önemli devlet adamlarından, aynı zamanda iyi bir tarih araştırmacısı ve biyografi yazarı olan Ahmet Resmi Efendi’nin vefatının 320. Yıldönümü. Ahmet Resmi Efendi’yi tanımaya geçmeden evvel diplomasi tarihine ve yazarımızın yaşadığı yıllardaki Osmanlı’nın tarihsel arka planına bir göz atmakta fayda var.
Diplomasi günümüzde ‘devletler arası ilişkilerin yürütülmesi ‘ olarak tanımlanıyor. İnsanlık tarihinin en eski dönemlerine kadar giden diplomasi yüzyıllar boyunca siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelere paralel olarak değişim ve dönüşüm geçirerek bugünkü şeklini almış. Diplomasi tarihine iki aşamada bakılıyor. Birinci aşama ‘geçici, tek yanlı diplomasi’ (ad hoc diplomasi)olarak adlandırılmış ki burada sürekli olmayan, sadece bir amaç için yapılan diplomasi kastedilmiş. Bu çerçevede bir toplumdan, kabileden veya devletten diğerine var olan belli sorunların müzâkere edilmesi, çeşitli vesilelerle yapılan törenlere iştirak edilmesi, savaş açıldığının ilan edilmesi veya hükümdar değişikliğinin bildirilmesi gibi çeşitli haberlerin iletilmesi için elçi gönderilmiş. Diplomasi tarihinin ikinci aşaması ise ‘Sürekli Diplomasi’. Sürekli Diplomasi ile devletler arasındaki diplomatik temasların yürütülmesi veya duruma göre sorunların, yurt dışında sürekli olarak istihdam edilen elçiler tarafından halledilmesi yoluna gidilmiş. Böylece diplomasi kurumsallaştırılmış. Sürekli Diplomasi, XV. yüzyılda bugünkü İtalya üzerinde bulunan Venedik ve Ceneviz gibi şehir devletleri tarafından uygulanmaya başlamış, XVI. Yüzyılda bütün Avrupa’ya, XIX. yüzyıldan itibaren de kademeli olarak bütün devletlere yayılmış. İster geçici ister sürekli olsun, diplomaside en önemli rollerden biri doğal olarak elçilere düşmüş.

Cihana hükmeden imparatorluğumuz yükselme döneminde Avrupa’daki gelişmeleri çok yakından izlemeye gerek görmemiş olmalı ki Osmanlı’nın sürekli diplomasiye geçmesi oldukça sonra, XVIII. Yüzyılda gerçekleşmiş (Yusuf Agah Efendi, Londra Elçiliği, 1793). Oysa daha XV. Yüzyılda, İstanbul’un fethini takip eden yıl Venedikliler İstanbul’da ilk daimi konsolosluklarını açmışlarmış.
Osmanlı, 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması ile 238 yıl sürecek geri çekilme dönemine girmiş (Bu geri çekilme 1921 yılında Sakarya’da durdurulacaktır). 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması ile de ilk büyük toprak kaybını yaşamış, Avrupa Devletleri Osmanlıya karşı artık savunmadan saldırıya geçmiş.
Tekrar Osmanlı’daki diplomasiye dönersek, devleti yönetenler Avrupa’daki değişimi ve gelişimi yakından izlemenin gerekliliğinin farkına varmıştır artık. Lale Devri (1718-1730) sırasında, 1720’de ilk geçici Paris elçimiz Yirmisekiz Mehmet Çelebi olur. Elçilerin, gittikleri yerlerde gördüklerini, yolculuklarını, izlenimlerini anlattıkları, zaman zaman da tavsiyelere yer verdikleri raporlara Sefaretname denilir. Osmanlı elçilerinin görevlerini tamamladıktan sonra kaleme alıp sultana takdim ettikleri bu eserler, içerdikleri siyasî, coğrafi, sosyal ve kültürel bilgiler açısından sadece diplomasi tarihi değil, kültür tarihi ve edebiyatımız açısından da büyük önem taşırlar. Geçici olarak gitmiş olsa da Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin sefaretnamesi en etkinlerinden biridir ve çok tesirli olur.

İşte, Ahmet Resmi Efendi, diplomasinin ve ülkenin tarihsel arka planını verdiğimiz bu dönemde, 1700 yılında Resmo-Girit’te doğar. Adındaki Resmi mahlasını ‘Resmolu’ olduğunu ifade etmek için kullanır. Öğrenimini tamamlamak için İstanbul’a gelir, reisülküttaplardan(bugünkü dışişleri bakanı) Mustafa Efendi’nin yanında yetişir, daha sonra onun damadı olur. Devlet hizmetine girer, Bursa, Selanik, İstanbul ve Gelibolu’da çeşitli görevlerde bulunur. XVIII. Yüzyıl Osmanlı devlet adamları içinde dikkati çekenlerin başlarında gelir. 1757’de III. Mustafa tahta geçer. Sadrazam Koca Ragıp Paşa, padişahın tahta geçişini bildirmek üzere Ahmet Resmi Efendi’yi Avusturya’ya elçi olarak gönderir (1757-1758).
Ahmed Resmi Efendi’nin Nemçe (Avusturya) Sefaretnamesi’nin metni çok kısa olmasına rağmen Avusturya İmparatorluğu’nun siyasi ve sosyal yapısı, dahili ve mali idaresi, devlet işlerinin yürütülüşü hakkında önemli bilgiler içerir. Sefaretname’nin yazıldığı dönemde Avusturya’nın Prusya ile olan savaşı, bu savaşın toplum üzerindeki etkileri hakkında kaydettiği notlar ve izlenimlerine istinaden yürüttüğü hükümler yazarın, siyasi ve içtimai görüşlerinde olgunluğunu gösterir. Sefaretname, sade, açık ve anlaşılır bir dil ve üslupla yazılmıştır. Bu küçük sefaretname çağdaş vekayinamelerde yer aldığı gibi ayrıca XIX. Yüzyılda üç kere basılır ve Hammer tarafından da 1809’da Almanca’ya çevrilir.
Döndükten sonra maliye tezkirecisi ve Anadolu muhasebecisi olur. Yedi Sene savaşları sonunda Prusya-Rusya yakınlaşmasının Osmanlı Devleti’ne zararlı olup olmadığını incelemek, ayrıca yolu üzerinde bulunan Osmanlı himayesindeki Lehliler’e teminat vermek için elçilikle Berlin’e gönderilir (Temmuz 1763) ve ilk Berlin elçimiz olur. Padişah III. Mustafa talihe, yıldızlara, müneccimlere inanan bir sultandır. Prusya Kralı II. Friedrich’ten, ülkesini yönetmedeki başarılarının ve düşmanlarına karşı kazandığı zaferlerinin arkasında olduğuna inandığı müneccimlerinden üçünü göndermesini ister. Ahmet Resmi, Kral’ın verdiği yanıtı getirir sultana. 1 -Bol bol tarih okuyun, eski tecrübelerden faydalanın. 2-Güçlü bir orduya sahip olmaya çalışın ve barış zamanında askerlerinizi sürekli eğitime tabi tutun. 3-Hazineniz daima parayla dolu bulunsun, ekonomiye önem verin.
Berlin dönüşü sunduğu raporda yolu üzerindeki Romanya, Polonya ve Prusya şehirleri, Büyük Friedrich’in faaliyetleri ve ülkesi hakkındaki görüşleri yer almaktadır. Vekayi‘namelere konulan ve ayrıca 1887’de de basılı olarak yayımlanan bu sefaretname, Almanca ve Lehçe’ye tercüme edilir.
Gerek Viyana, gerek Berlin Sefaretnameleri, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Paris Sefaretnamesi ile benzerlikler taşır ve her iki elçinin eserleri birbirlerini tamamlar niteliktedir. Ahmet Resmi’nin sefaretnameleri, 1980’de Bedriye Atsız tarafından sadeleştirilerek tekrar yayınlanır.
‘Ahmet Resmi Efendi’nin her iki elçiliği sırasında da en çok alışamadığı iki şeyden birisi maskeli balolar, diğeri de tiyatrolardır. Bu derece dikkatli ve uyanık bir adam olmasına rağmen, onun kalemiyle o çağ Avrupasının bu yönünü görmek, hem çok ilgi çekici hem de çok eğlencelidir. Teknik, ticaret ve politika bakımından onları çok iyi anladığını belirten yazılarının yanında, Ahmet Resmi Efendi’de, ruh ve kültür bakımından Batılı komşularımıza nasıl yabancı olduğumuzu görüyoruz. Onları sanki başka dünyaların adamları imişler gibi, tıpkı yüz yıl önce Evliya Çelebi’de olduğu şekilde hala da tamamen yadırgayan gözlerle görmek ve göstermek, bu notlara zaman zaman bir yandan da bir binbir gece masalı havası vermektedir.’ Bedriye Atsız.
Prusya kralının ifadesiyle, vazifesini “zerafet ve fetanetle” yapan Resmi, İstanbul’a döndüğünde (Temmuz 1764) sadaret mektupçuluğuna (sadrazamın yazı işlerini yürüten memur) tayin edilir. Ardından çavuşbaşı, matbah ve tersane emini olur. 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşında ruznamçeci olarak bulunur. Buradaki tecrübelerinden ve devlet işlerindeki bilgisinden dolayı ikinci defa sadrazam kethüdalığına getirilir. Bu hizmette iken nişancılık payesiyle başmurahhas olarak Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine katılır. Osmanlının, Karlofça’dan sonra ve XVIII. Yüzyılın en ağır şartlarını taşıyan anlaşması olan Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerinde ve imzalanmasında, Osmanlı Devleti heyetine başkanlık gibi talihsiz bir görevle tarihe geçer.
İstanbul’a dönüşünde sadrazam kethüdalığından azledilen Ahmed Resmi, bundan sonra çeşitli devlet görevlerinde bulunmaya devam eder. İleri yaşlarda gözden düşse de, Halil Hamid Paşa’nın sadrazamlığı sırasında kendisine gene çeşitli görevler verilir. 30-31 Ağustos 1783 gecesi vefat eder. Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilir.
Ahmet Resmi Efendi’nin tarihimize önemli notlar düşüren Berlin ve Viyana Sefaretnameleri dışındaki eserlerine bir göz atalım şimdi de.
Tarihle çok ilgilidir Ahmet Resmi ve çok iyi de bir araştırmacıdır aynı zamanda. Muhtemelen 1750 yılında kaleme aldığı Halîkatü’r-rüesâ, kayınpederi Reisülküttab Mustafa Efendi’ye karşı duyduğu saygının mahsulü olup Koca Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi’den başlayarak Râgıb Paşa’ya kadar gelen reîsülküttâbların biyografilerini içermektedir. Eser Râgıb Paşa’ya sunulur, onun tavsiyesi üzerine daha çok Sefînetü’r-rüesâ adıyla anılmaya başlanır. Daha sonra 1765’e kadar ilâveler yaptığı bu eser, Süleyman Faik Efendi’nin Reisülküttab Mehmed Sâdık Efendi’ye (1812-1824) kadar gelen zeyliyle birlikte taş basması olarak ve yanlışlıkla Halifetü’r-rüesa adıyla 1853’te yayımlanır.
Darüssaade ağalarının biyografilerinin yer aldığı, Hamiletü’l-kübera adlı eserini, Kızlarağası Sünbül Ağa’nın korsanlarca şehit edilmesinin, vatanı Girit’in fethine vesile teşkil etmesi nedeniyle kaleme alır.
Ahmet Resmi Efendi’nin bir diğer biyografi denemesi, Alaybeyizade Emin Mehmed Efendi’nin 1666’da yazdığı Vefeyat’ına 1778’e kadar getirdiği zeyil olur.
Katıldığı 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı hakkındaki görüş, tenkit ve intibalarını kaydettiği Hulasatü’l-i‘tibar adlı eserini 1781’de kaleme alır. Bu eser Almancaya da çevrilir.
Yine 1768-1774 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşında, Osmanlı teşkilat ve ordusunda görülen aksaklıkları 1770 yılında bir layiha ile Sadrazam Halil Paşa’ya sunar. XVIII. yüzyıl sonunda özellikle Ruslarla ilişkilere dair görüşlerinin yer aldığı bir takriri de Sadrazam Muhsinzade Mehmet Paşa’ya sunar.
Coğrafya-yı Cedid ise Prusya dönüşü yaptığı çeviridir.
1754’te, Sadrazam Bâhir Mustafa Paşa’nın ata düşkünlüğü vesilesiyle, bu hayvana duyulan sevgiyi dile getiren Arapça, Farsça ve Türkçedeki tabir, darbımesel ve beyitlerle, atın tabiatı ve hasletleri hakkında el-İstinas fi ahvali’l-efras adlı risâleyi yazar.
Zülaliyye adlı eserinde Arapça darbımeselleri toplar ki bu eser Arapçaya hakimiyetine çok iyi bir kanıttır.
Saygıyla anıyoruz.
Asil Şenol Topçu
Kaynakça:
Osmanlı Diplomasisi- Anadolu Üniversitesi-Açıköğretim Fakültesi-Tarih Bölümü-Ders kitabı
kimkimdir.gen.tr
Türk Edebiyatında Sefaretnameler ve Ahmet Resmi’nin Nemçe Sefaretnamesi – Kezban Paksoy (dergipark.org.tr)
TDV İslam Ansiklopedisi
Ahmet Resmi Efendi’nin Viyana ve Berlin Sefaretnameleri – Sadeleştiren: Bedriye Atsız
biyografya.com