Fehim Işık
Türkiye’de Kürtlerin varlığı her söz konusu edildiğinde birileri söze, “Hani Kürtlerin dili? Hani edebiyatları, tarihleri?” diyerek girebiliyor. Elbet bu saatten sonra, Kürtlerin varlığını, dilini ve edebiyatını birilerine ispat etmek niyetinde değilim. Ancak bu konudaki soruların tümünün de kötü niyetli olduğunu düşünmemek gerekir. Ciddi anlamda duyulmayan ya da duyulması engellenen bir şeyden söz ediyoruz çünkü. Bu engelleme öyle etkili olmuş ki 90’lardan bu yana gelişen politizasyonla birlikte yaşanan süreci saymazsak Türkiye Kürtlerinin son yüzyılında, neredeyse sadece yabancı araştırmacıların Kürt dili, edebiyatı, tarihi üzerine araştırmalarına tanık oluyoruz. Bu sürede çok az Kürt bu alanda çalışmaya imza atmış, çoğunda da Kürtler yabancı araştırmacıları kaynak alarak konuyu şekillendirmeye çalışmıştır.
Son yüzyılda Kürt dilini ilk araştıran, elyazmalarını bulan, tarihsel ve edebi belgeleri ilk yayımlayan Alexander Jaba, Albert Socin, Bazil Nikitin, M. B. Rudenko ve Minorski gibi bilim adamları, akademisyenler ve araştırmacılardır. Elbet bu durum, Kürt araştırmacı ve akademisyenlerin olmadığı, hiçbir şey yapmadıkları anlamına gelmiyor. Kürtler arasında da birçok değerli çalışmaya imza atmış Mehmet Emin Bozarslan, Ekrem Mayî, Malmisanij, Mehmet Bayrak gibi değerli araştırmacılar var. Ancak Kürtlere dönük baskıların da etkisiyle, bu alanda çalışma yürütenler ağırlıkla yabancılar olmuştur. Daha doğru deyimle, bu işin öncülüğünü ağırlıkla yabancılar üstlenmiştir.
Kürtçe yazılı ilk eser üzerine araştırmacılar arasında farklı bakış açıları var. Bölgede çalışmalar yapan Erzurum Konsolosu Alexander Jaba’ya göre klasik Kürt edebiyatının ilk yazarı şair Elî Herîrî’dir. Jaba’nın dediklerinden farklı olarak Baba Tahîrê Hemedanî’yi ilk klasik yazar olarak kabul edenler var. Kürt araştırmacı Enver Mayî ise Îbn Xelîkan’ın ilk klasik Kürt yazarı olduğunu yazar.
Günümüzde araştırmacıların elinde Îbn Xelîkan’a ait yazılı bir Kürtçe eser yok. Öte yandan Îbn Xelîkan ile Baba Tahîrê Hemedanî, aynı dönemde yaşamış Kürtler. Minorski’nin ebced hesabına göre Baba Tahîr 938 ile 1010 yılları arasında, Îbn Xelîkan ise doğum tarihi bilinmemekle birlikte 1020 yılına kadar yaşamış. Elî Herîrî, her iki Kürt klasik yazarından daha sonraki yıllarda, 1010 ile 1078 yılları arasında yaşayan ve eserlerinin bir kısmı günümüze kadar ulaşmış bir Kürt şairi. Baba Tahîr’in de Hz. Muhammed’i metheden Gorî lehçesi ile yazılmış şiirlerinden bir kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş.
Baba Tahîrê Uryan olarak da bilinen Baba Tahirê Hemedanî, adından da anlaşıldığı gibi İran Kürdistanı bölgesinin Hemedan kentinden. İslam Ansiklopedisinde yer alan anlatıma göre Baba Tahîr, “uryan” lakabını bu kentteki Hemedan medresesinde alıyor. Baba Tahîr Kürt ve bir kısım eserini, özellikle de Peygamber’e methiyelerini, Prokürtçe denilen Gorî lehçesi ile kaleme almış.

Elî Herîri, Şemdinli ilçesine bağlı Herîr köyünde dünyaya gelmiş. Kürtçe kaleme alınan bir divanının olduğu biliniyor. Ancak bu divanın tümü araştırmacıların elinde mevcut değil. İlk kez 1887 yılında Albert Socin, Herîrî’nin bir şiirine eserinde yer vermiş. Sadiq Bahadîn ise 1980 yılında yayınladığı “Hozanêt Kurd / Kürt Şairleri” adlı eserinde Herîrî’ye ait bir divandan söz ederek bu divandaki birkaç şiire kitabında yer vermiş. Ayrıca M. B. Rudenko’dan da biliyoruz ki Elî Herîrî’nin el yazmalarından bir kısmı Şaltikov-Şedrin’de Lenîngrad Kütüphanesindedir.
Alexander Jaba kitabında 8 Kürt şairinden söz ediyor. Jaba’nın sözünü ettiği şairler şunlar: Elî Herîrî (1010-1078), Melayê Cizîrî (12. veya 15-16. yüzyıl), Feqiyê Teyran (1307-1375 ya da 1590-1660), Melayê Batê (1417-1491), Ehmedê Xanî (1650-1706), Îsmaîlê Bazîdî (1654-1709), Şeref Xanê Hekarî (1682-1748), Murad Xanê Bazîdî (1736-1778).
Jaba’nın yanı sıra Kürt dilinin miri Celadet Bedirxan da, 1930’lı yıllarda Latin alfabesi ile yayınlanan ilk Kürt dergisi Hawar’ın 33. sayısında, Herekol Azîzan mahlası ile kaleme aldığı yazısında Soranca ve Kurmanca yazan Kürt klasik yazarlarından söz ediyor. Celadet Bedirxan, bu yazarların yaşam öykülerine ve eserlerine de bu yazısında kısaca yer veriyor. Celadet Bedirxan’ın makalesinde adları verilen Kürt klasik yazarları arasında eserlerini Soranca lehçesinde kaleme alan Nalî, Hecî Qadirê Koyî, Şêx Riza Telebanî ile eserlerini Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinde kaleme alan Axayê Bidarî, Siyahpûş, Axayok, Mewlana Xalid, Mele Yehyayê Mizûrî, Mele Xelîlê Sêrtî, Şêx Ebdilqadirê Geylanî, Hecî Fetahê Hezroyî, Şêx Mihemedê Hedî, Şêx Evdirehmanê Taxê, Şêx Nureddînê Birîfkî, Şêx Evdirehmanê Axtepî, Mela Unisê Erqetînî ve Melayê Erwasê var.
Mele Xelîlê Sêrtî Nehcel Enam adlı eserin yazarıdır. Şêx Evdirehmanê Axtepî’nin ikisi Kürtçe, ikisi Arapça dört divanı vardır. Şêx Evdirehmanê Axtepî Dîwana Rûhî ve Rewdneîm adlı Kürtçe eserlerin yanı sıra “Kîtabû Keşfîz’zelam” ve “Kîtab-ûl Ebrîz” adlı kitapları kaleme alırken, Celadet Bedirxan’ın belirttiğine göre Mele Unisê Erqetinî Kürtçe gramer kitabı, Melayê Erwasê ise bir Kürtçe tıp kitabı yazmış.
Klasik Kürt yazarları arasında Goranice eserler yazanlar da var. Ehmedê Textî, Şêx Mistefayê Beseranî (1641-1702), Xanay Qubadî (1700-1759), Feqî Qadirî Hemewend, Mewlana Xalid (1777-1826) ile Mahzûnî Kürtçe’nin Goranî lehçesinde kitap yazan klasik edebiyatçılar… Xanay Qubadî’nin Şîrîn û Xusrew kitabı ile Mewlana Xalid’in Kürtçe divanı, 20. yüzyılın başlarında, İstanbul’da da dönemin aydın ve yazarları tarafından basılmış.
Selîm Silêman (16-17. Yüzyıl), Leyl û Mecnûn adlı manzum eseri kaleme alan klasik Kürt edebiyatçısıdır. Xaris Bêdlîsî (1758), Pertew Begê Hekari ve Alî Teremoxî de Kürtçe kaleme aldıkları eserlerle Kürt kütüphanesini zenginleştiren klasik yazarlar arasında saygın yerlerini almışlar.
Elbet klasik Kürt yazarları arasında sadece erkekler yer almıyor. Daha 47 yaşında iken yaşamını yitiren ve Mestûre Xanim adı ile bilinen Mah Şeref Erdelanî (1800-1847) ile Sirre Xanima Amedî (1814-1865) ve Mîhrîbana Berwarî (1814-1865) de Kürtçe eserleri günümüze ulaşan ilk Kürt kadın yazarlarıdır.
Kürt edebiyatında dini, tasavvufi etkilere de rastlanır. Özellikle İslamiyetin etkisiyle görülen bu şekillenmeye Kürt edebiyatında Melayê Cizîrî’de rastlıyoruz. Melayê Cizîrî’yi takip eden Feqiyê Teyran, Melayê Batê ile Ehmedê Xanî de, tasavvufi halk edebiyatının öncüllerindendir.
İnsanlığı ve evreni fizik ötesi gerçeklerle yorumlayıp yeni bir düşünce düzeninin oluşmasını amaçlayan tasavvuf, bir din felsefesidir. Bu felsefede her şeyin kaynağı Allah olarak görülür, tüm edebi üretimlerde Allah’a ulaşılmaya çalışılır. Tasavvuf edebiyatında ayrıca, evrenin sırlarını ortaya çıkarmaya dönük sorulara da yer verilir.
Kürt tasavvuf edebiyatının dikkat çeken imgeleri arasında saki, mey, kadeh, meyhane gibi sözcüklere de sıkça rastlanır. Klasik Kürt edebiyatında tasavvufun öncülleri olarak görülen Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran, Melayê Batê ile Ehmedê Xanî’nin eserlerinde sıkça kullanılan tasavvufi imgeler daha sonraları Kürt medreselerinde eğitim veren, üretimlerde bulunan şeyhler tarafından da geliştirilerek kullanıldı. Medrese üretimi edebi ürünlerin neredeyse tümünde, Melayê Cizîrî’nin öncülüğünü yaptığı tasavvufun etkilerini görmek mümkündür.
Medreselerdeki eğitim ortamının sağladığı olanaklarla yorum yeteneği gelişen Kürt şeyh ve melelerinin tasavvuf edebiyatında kullandığı kavramlar, aslında gerçek anlamı yansıtmaz. Örneğin şarap ya da mey kavramı, neredeyse bu kavramın kullanıldığı tüm edebi ürünlerde Allah’ın hikmetlerine, ilahi kudretine karşılık gelir. Bazı kerelerde Muhammedi hakikate karşılık olarak da kullanılır. Saki, sıradan bir şarap dağıtıcı değil, yol gösterendir, ermiş bir kılavuzdur. Meyhane de çoğu kez içinde ilim irfanın olduğu, dünya ve ahretin öğretildiği medresedir.

Melayê Cizîrî’nin Divan adlı eserinde bu sembollere çokça rastlanır. Cizîrî Divan’ında bir taraftan Allah’a ulaşmanın yollarını tasavvufi bir etkiyle oluşturmaya çalışırken, diğer taraftan kullandığı sembollerle insanları da bu yola ulaşmaya çağırır.
Coşku ve heyecan da Klasik Kürt edebiyatının belirgin öğelerindendir. Bu yönüyle en fazla öne çıkan klasik Kürt edebiyatçılarının başında Feqiyê Teyran gelir. Ancak günümüze ulaşan eserlerinin yetersizliği nedeniyle bir ekol olarak değerlendirilmese bile, coşku ve heyecanı ilk olarak 11. yüzyıl Kürt edebiyatçısı Elî Herîrî’de görüyoruz. Elî Herîrî’den Feqî’ye ulaşan coşku ve heyecan dolu dizelerin ilhamını kendi eserlerinde de giderek artan oranda kullanan Kürt edebiyatçılar, bu geleneği yüzyıllar boyu sürdürür.
Kürt dilini geliştirmeyi ve bunun için sade bir anlatımı tercih eden Feqî, şiirlerinde coşku ve heyecanı daha çok doğa ile bütünleştirerek verir. Bu coşku ve heyecan bazen “Ey av û av” şiirinde olduğu gibi gür akan suyun insanla bütünleştirilen coşku ve heyecanıdır, bazen gerçek aşkın insan duygularında yarattığı histir
Feqiyê Teyran’ın coşkusunu dile getirdiği önemli eserlerinden biri de Şêxê Sen’an’dır. Şêxê Senan’da bir yandan efsanevi bir kişilik olarak bir çok edebiyatçının ürünlerine konu ettiği Şêxê Sen’an’ın yanı sıra Hêşetîli kıza olan aşkını da yazan Feqî, yine doğanın güzelliğini coşkusunu anlatmada esas unsur olarak kullanır.
Elî Herîrî’den Feqiyê Teyran’a, oradan da Siyahpûş’a ulaşan coşku ve heyecan dolu edebi metinler, klasik Kürt edebiyatında neredeyse tasavvufi metinler kadar yer tutar. Bu coşku ve heyecan çoğu kez tasavvufun bir alt unsuru olarak da kullanılır.