Kitaplarını Mehmet Kemal ismiyle çıkaran yazar, zaman zaman “Me. Ke. Ku.” müstearını da kullandı. 11 Nisan 1921 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da yaptı. Ankara Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Lise öğrencisiyken öğretmeni Nurettin Artam’ın yardımıyla Ulus gazetesinde çalıştı.

Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi Reisliğinde memurluk yaparken üç yıl DTCF Felsefe Bölümüne devam etti, bitiremeden ayrıldı. Sol düşünce ve eylemlerinden ötürü 1943’de bir ay tutuklu kaldı. 1945’de yayımladığı ilk kitabı Birinci Kilometre önce toplatıldı, sonra serbest bırakıldı. Art 1945‘de muhabir olarak gazeteciliğe başladı.

Kuvvet gazetesinin parlamento muhabirliği görevini üstlendi, daha sonra yazı işleri müdürlüğü görevine getirildi. Kudret ve ardından da arkadaşları ile birlikte çıkardığı haftalık köylü gazetesi Battal Gazi‘de yazarlık yaptı (1945-48).  1947’de ikinci kez tutuklandı, dört buçuk ay tutuklu kaldı. Hapis sonrası gittiği Yedek Subay Okulundan çavuşluğa çıkarıldı. Askerlik dönüşü Türk Haberler Ajansı’nda, Demokrat Ankara gazetesinde, ABC, Yön ve Kim dergilerinde çalıştı; Bayındırlık Bakanlığı Basın Bürosu’nu yönetti. Yeni İstanbul (1953-60), VatanAnt (1961-67) gazete ve dergilerinin Ankara temsilciliğini yaptı.

Bir süre Ankara’da “Kalem” adında bir lokanta işletti (1967-69). Bu mekân, Ankara’nın önemli edebiyat mahfillerinden biri oldu. Yeni Gazete‘de röportajlar, Akşam‘da fıkralar yazdı. 1975’ten başlayarak vefatına kadar Cumhuriyet‘e “Politika ve Ötesi” başlığıyla köşe yazıları yazdı. 1980’deki askeri darbe sonrasında bir yazısından dolayı gözaltına alındı. 

Şiire lise yıllarında başladı. Ahmet Haşim’in etkisinde önceleri Divan tarzı şiirler denedi. Liseden arkadaşları Fethi Giray ve Suat Taşer’le birlikte Nâzım Hikmet’in etkisinde yazmaya başladılar. Daha sonraları 1940’ların toplumcu şairleri arasında yalın diliyle sivrildi, sonraları bu türde daha seyrek ürün verdi. 15 Mayıs 1948 tarihinde toplumcu-gerçekçi şairleri bir araya toplayan Meydan adlı tek sayılık bir dergi yayımladı.

Söz Gibi (1977) ile 1978 Lions Edebiyat Ödülünü kazandı. 1995 yılında Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne değer görüldü. Evli ve iki çocuk babasıydı.14 Eylül 1998’de İstanbul’da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Eserleri


Şiir
Birinci Kilometre (1945)
Dünya Güzel Olmalı (1954)
Söz Gibi (1977)
Öğle Rakıları (1986)
Tükenmez (Bütün Şiirleri, 1990)

Roman
Sürgün Alayı (1974)
Pulsuz Tavla (1975)
Kalenin Eteğinde (Pulsuz Tavla ile, 1975)

Diğer Eserleri
Acılı Kuşak (1968)
Politika ve Ötesi (1970)
12 Mart/Öfkeli Generaller ve İşkence (1974)
Sol Kavgası (1975) , Ara Rejim-Kara Rejim(1979)
Celâl Bayar Efsanesi ve Raftaki Demokrasi (1981)
Şâirler Dövüşür (1982)
Türkiye’nin Kalbi Ankara (1983)
Bir Deste İskambil (1985)
Bu Darbeler Kimin İçin (1986)
Gayri Resmî Yakın Tarih (1991)
Haber Peşinde 50 Yıl (1993)

Sürgün Alayı (1980) adıyla yayımladığı ilk romanında İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir aydının öğrencilik ve askerlik günlerini konu etti. Biraz roman, biraz röportaj, biraz anı. İkinci Dünya Savaşı yılları Türkiye’sinden gerçekçi bir kesit. Faşizme karşı mücadele eden bir aydının öğrencilik ve askerlik yılları…

Pulsuz Tavla ikinci romanı (1976). 1965-1970 yılları arasında işlettiği Kalem Meyhanesi’ni; bu mekânın açılış sürecini, düzenlenişini ve meyhaneyi işlettiği dönemde başından geçenleri işledi. Bu bakımdan Pulsuz Tavla, edebiyatımızda başlı başına bir edebiyat mahfilini ele alan ilk roman olarak dikkat çekmektedir.  Arka kapak :  Bir meyhaneye “Kalem” adını ancak bir gazeteci verebilirdi belki de. Peki ama gazeteci neden meyhane açar ki? İşsiz kalırsa açar elbet. Ama öyle hayallerini süslediğinden, niyetlendiğinden değil. Kader kılığına bürünmüş biri yüzünden: Kendisi gibi parasız olan Arkadaş Kerim. Ama sonradan polise söyleyeceği gibi iç çamaşırı satan bir dükkân da açabilirdi, Kader’in kılığını kimin çaldığına bağlı olarak. Oldukça dolambaçlı yollardan, borç harç, başına gelmedik kalmadan açılacaktır “mekân.” Mal sahibinin peşinde koşmalar, bono tuzakları, bürokratik engelleri aşma çabaları, takipler, sevgili buluşmalarına yarenlikler… Sonra arkadaşları gelecektir Kalem’e: Ressamlar, duvarları resmetmeye; sosyalist partililer entrikaları sergilemeye; gazeteciler, hasetlik etmeye; avukatlar, şairler, yazarlar, sanatçılar, kaçakçılar; yalnızlar, başı kalabalıklar; öfkeliler, neşeliler; âşıklar, aşka susayanlar; dertliler… Toplumun pek çok kesiminden insan manzaraları… Sahne meyhanedir ama memleketin de izdüşümüdür…
Ama bu memlekette, siyaset de muhabbet de pulsuz oynanan bir tavla oyunu gibidir.

“Güzeldir öğle rakıları efendim” buyurun okuyalım…
Mehmet Kemal bir geleneği, bir kültürü alıntılıyor geçmişin içinden. Bir yandan da İstanbul’u şöyle bir gezindiriyor okurlarına. Uzun bir iç çekiş, şen şakrak bir selam eşliğinde bugünlere.
Sonra kısa kısa sohbetlere başlıyor okurla. Bir yeniden dirilişi anlatıyor bir ölümü görmelerini İlhan Berk ile. Hele Güzin’den söz etmesi yok mu, bir afeti candan. İzmir’e uzanıyor evlerin önünden geçiyor, oradan hop başkente geliveriyor. Sultan, mırnav derken, bir mezar taşı kitabesinde sonlandırmasaydı sözlerini sıra ne de olabilirdi ki…

İnsan, emeğiyle bir değer yaratarak doğayı ve toplumu değiştirir, insan, doğayı ve toplumu emeğiyle nasıl değiştiriyorsa, sözün dağılımını ve kullanımını da değiştirir. Kısa tanımıyla şiir, herkesin kullandığı sözün artı değeridir. Artı değer hep var olacaktır. Şiir de.

Söz sanatları arasında en eski ve geleceğe en yönelik olanı şiirdir. Bundandır ki şairleri ulularla eş tutarlar. Şiir, alışılmış sözlerin başka sesiyle söylenir. Bu sesi duyan da, duyuran da şair oluyor.

Bana öyle gelir ki, şu bizim Salâh Birsel anılar tesbihini çekmese, tarihsel öykü kırıntılarından sırça saraylar kurmasa, şiirleriyle de güç anlaşılırdı. Salâh Birsel’in usta yanı, geçmişin acılarını tadına banarak ballandıra ballandıra anlatmasıdır.

Bu kitapta, 1940-1945 arasında acı çeken, anlaşılamayan, düşün ve sanat uğruna hapislerde yatan, yiten, eriyen bir kuşağın çilesi var. Bu kuşak, İkinci Dünya Savaşı&ndan sonra gelen yeni ve ileri düşüncelerin temsilcisidir. Savaşın insanlık dışı, faşizmin sadece Türkiye için değil, dünya için bir baş belası olduğunu söylemiştir…

Mehmet Kemal Kurşunluoğlu’nın birkaç şiiri …

SEN

Daldın sen,
Serin su başlarında eyleşen,
Bir söğüt dalı!…

Baldın sen,
Binbir bozkır çiçeğinden süzülmüş,
Ankara balı!…

Yapraktın sen,
Uğruna yaşanmış ölünmüş,
Vatan toprağı!…

SEVDA ÜSTÜNE I

Akşam olmuş ay yükselmiş tepeye

Bir çift göz var süzülmüştür

Nice âşıklar yol boyunca

Kalem kalem dizilmiştir

Bu şiir sevda üstüne

Tarafımdan yazılmıştır

SEVDA ÜSTÜNE II

Ne kadar yabancısın çağrışıma

Gövel ördek gibi ürkek bakışlım

Bir büyük şehirde yaşıyoruz ikimiz

Ben gündelik ekmeğimin peşinde

Sen daktilosun yanında bir avukatın

Günler nasıl olsa geçer

Boş ver gamına kederine hayatın

Güzelliğinle teselli bulurum

Gönlümde daim olsun saltanatın

DİŞİ

Bu şakır şakır yağan yağmur
Suya özlemi
Toprağın

Bozkırı dolduran rengarenk koku
Arıya özlemi
Çiçeğin

Bu geniş omuz, gerinen kol
Kadına özlemi
Erkeğin

EĞİLİP SUYUNU İÇTİĞİMİZ ÇEŞME

Hani büyük korkular başlayınca insanda,
Sıkılır yüreği, ölecek gibi olur;
Ne dost sevgisi, ne yar sevgisi,
Ne varsa hepsini bırakıp gitmek ister
Nereye, kime, niçin? Demeden.
Ölüme benzer, ölüme yakın,
Bir şeyler duyar içinde açıklayamaz,
Yumuşak, yavaş, ılık
Nerdeyse uzatsa elini dokunacak,
Belli, besbelli kumaş gibi,
Yorumlanamayan, birikmiş, toplu,
O bildiğimiz düşüncele benzeyen

Birçok sorulardan örülmüş;
Kırmızı mı, mavi mi, yeşil mi?
Ne idüğü belirsiz gibi görünen
Her şeye yakın, aşk içinde
Yaşama gibi, macera kıvamında,
Sevilen, tapılan, yanıp yakınılan
Nerdeyse yanıbaşında, selam verecek
O, omzuna dokunup geçen,
Akşamları çileden çıkaran
Her şeyi büyük azgınlığına alıştıran
Bizim bildiğimiz, bizim duyduğumuz,
Yayan yapıldak peşinde koştuğumuz,
Bozlağa, uzunhavaya, mayaya benzer,
Bir Anadolu türküsü, yanık, hazin
Eğilip suyunu içtiğimiz çeşme…

Öğle rakıları

buyurun içelim birer kadeh
güzeldir öğle rakıları efendim
unutulmaz
bir kadından söz eder gibi
utangaç, gizli yasak

bilir misiniz efendim öğle rakıları
yeni resimlere benzer gündüz gözüyle
gündüz gözüyle bakılan
yeni resimlere inanmazsınız
bir asmalımescit meyhanesinde,pera’da
biraz küf, mazi, mahrem kokan
biraz tünel, sait faik, mösyö rober.

Nalan İncekara

Kaynakça

http://teis.yesevi.edu.tr/

https://www.antoloji.com/mehmed-kemal/hayati/

https://www.biyografya.com/biyografi/