Şair ve yazar (D. 4 Ekim 1910, Diyarbakır – Ö. 12 Ekim 1956, Viyana / Avusturya).

Asıl adı Hüseyin Cahit Tarancı’dır. Hikâyelerinin bir bölümünde Cevad Sadık ve İrfan Kudret imzalarını da kullandı. Eski bakanlardan Feyzi Pirinççioğlu amcasıdır. İlköğrenimine Diyarbakır’da Numune-i Terakki-i Hamidi Mekteb-i İptidaisinde (ilkokul) başladı ve Diyarbakır Mekteb-i Sultanisi ilk kısmını bitirdi. Ortaöğrenimini, İstanbul’da Saint-Joseph Lisesi’nde dört yıl okuduktan sonra sınavla geçtiği Galatasaray Sultanisi’nde (lise, 1931) tamamladı.

Galatasaray Lisesi’nde, ömrü boyunca yakın dost olacağı şair ve yazar Ziya Osman Saba ile tanıştı. Mülkiye Mektebi (Siyasal Bilgiler Okulu) ve Yüksek Ticaret Okulu’ndaki öğrenimini tamamlamadan bıraktı. Yüksek Ticaret Okulu’nda okurken Sümerbank’ta memur olarak çalışmaya başlamıştı.

Sonra yükseköğrenimini tamamlamak için Paris’e (1938) gittiyse de İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Türkiye’ye dönmek (1940) zorunda kaldı. Oktay Rifat ile birlikte Paris Radyosunun Türkçe yayınları bölümünde sunuculuk yapmıştı. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Diyarbakır’da kaldı. 1941-43 yılları arasında Ankara, Balıkesir Burhaniye ve Erzurum- Ilıca’da askerliğini yaptı. Bir süre, İstanbul’a taşınmış olan babasının yanında ticaretle meşgul oldu.

1944’ten itibaren Ankara’da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi, Çalışma Bakanlığı ve MEB Tercüme Bürosunda çevirmen olarak çalıştı. 1951’de evlendiği Cavidan Hanım’dan 1954’te ayrıldı. Aynı yıl kısmi felç nedeniyle konuşma ve hareket yeteneğini yitirdi. Türkiye’de sonuç vermeyen tedavisini sürdürmek için 6 Eylül 1956’da götürüldüğü Viyana’da bir ay kadar yaşayabildi. Cenazesi yurda getirilerek Ankara’da Cebeci Asrî Mezarlığında toprağa verildi

Cahit Sıtkı’nın ilk şiirleri lise öğrencisi iken Muhit ve Serveti Fünûn-Uyanış (1930-31) dergilerinde yayımlanmaya başladı. İlk yazısı 15 Kanunusani (Nisan) 1931 tarihli Akademi dergisinde çıkmıştı. Sonraki yıllarda şiir, hikâye ve düzyazıları Varlık, Yücel, İnkılapçı Gençlik, İnsan, Gündüz, Akpınar, Kültür Haftası, Demet, Ülkü, Pınar, İşte İstanbul, Yaratış ve Ankara dergileri ile Cumhuriyet, Akşam (sanat sayfası), Vatan (sanat yaprağı) ile Sanat ve Edebiyat gazetelerinde yer aldı.

“Otuz Beş Yaş” şiirinin 1946 CHP Şiir Yarışması’nda birincilik kazanmasıyla üne kavuştu. Hece ölçüsünü büyük bir ustalıkla kullandığı ve serbest koşukla yazdığı şiirlerinde kelime oyunlarına gerek görmeden temiz, anlaşılır bir dil, yalın bir anlatıma önem verdi. Konu olarak, ömrün geçiciliği, hayatın güzelliği ve insan sevgisini işledi. Sağlam tekniği ve zarif lirizmiyle çağdaş edebiyatımızın en başarılı şairlerinden biri oldu.

Cihad Baban’ın değerlendirmesiyle Cahit Sıtkı Tarancı; “Geniş Batı kültürünü Türkçe kalıplara dökerek kendi duyguları ile millileştiren ozandır. O, Fransız düşüncesini taklit etmedi.” Şiirleri dışında şiir çevirileri ve önemli sayıda hikâyesi de vardır.

Otuz üç şiiri 1972’de Necdet Adabağ tarafından İtalyancaya çevrilerek Milano’da yayımlandı. Hikâyelerinin çoğu Cumhuriyet gazetesinde çıkmıştı. Diyarbakır Cami-i Kebir Mahallesinde doğduğu ev, 1973 yılında “Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi” olarak düzenlendi.

ESERLERİ:

Şiir: Ömrümde Sükût (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşen Güzel (1952), Sonrası (kitaplarına girmemiş şiirleri, on şiir çevirisi ve hakkında yazılanlarla birlikte, 1957)Şiirlerinden seçmeler ölümünden sonra Gültekin Samanoğlu tarafından Seçmeler (1971)Asım Bezirci tarafından Bütün Şiirleri (1983) adlı kitaplarda derlenip yayımlandı.

Hikâye: Cahit Sıtkı Tarancı’nın Hikâyeciliği ve Hikâyeleri (Selahattin Önerli tar. derlendi, 1976).

Mektup: Ziya’ya Mektuplar (Galatasaray Lisesinden arkadaşı şair Ziya Osman Saba’ya 1930-46 arasında gönderdiği mektuplar, ölümünden sonra derlendi, 1957).

Düzyazı: Yazılar (makaleler, konuşmalar, yanıtlar, haz.: Hakan Sazyek, 1992).

 Sanat anlayışı

İlk şiirlerinde hece ölçüsünün alışmış kalıplarının dışına çıkan biçimiyle dikkat çeker. Özellikle duraksız şiir tarzı ile kendisine has bir yer edinir.
Döneminin en çok okunan şairlerindendir. Otuz Beş Yaş ve Memleket İsterim gibi şiirleri çok sevilmiş ve ezberlenerek okunmuştur.

Garip şiiri ve Batı edebiyatı etkileri

Bir yandan Garip akımından etkilenerek serbest şiiri dener, diğer yandan Baudelaire, Verlaine gibi Fransız şairlerinin etkisinde kalır. Ama hiçbir akıma bağlanamayan, uyum ve biçimi gözeten, duygulu, içten, kendine özgü bir şiir geliştirir. 

Hem yaşam sevincini hem karamsarlığı yansıttığı şiirlerinde  “yalnızlık” ve “ölüm” temaları ağır basar. Ziya Osman Saba ile çocukluk arkadaşıdır. İki şair arasında edebiyatımızı etkileyen yazışmalar Tarancı’nın ölümüne dek sürer.  Bu iki yazar arasındaki edebi mektuplaşmalar “Ziya’ya Mektuplar” adıyla yayımlanır. Bu eser Türk edebiyatındaki en önemli edebi mektup örneklerini barındırır.

Sanat için sanat anlayışıyla eserler yazan Tarancı, şiirlerinde Baudelaire’nin etkisinde kalmış sembolist anlayışla bireyi ön planda tutan eserler vermiştir. 

Yalın ve ahenkli bir dille eser veren Cahit Sıtkı Tarancı, kendine özgü bir şiir geliştirmeyi başarmıştır. Kendisine has bir dili ve sanat anlayışı olan ender sanatçılardan biridir.

Şiirde sözcüklerin sıralanışına, sese önem veren sanatçı, biçim ve ölçü konusunda sürekli arayış içerisinde olmuş, hem hece ölçüsüyle hem de serbest ölçüyle (Garip akımının etkisinde) şiirler yazmıştır.

Şiirlerinde konuşma dilinin canlılığı hemen göze çarpar. Şiirleri sözlüğe ihtiyaç duyulmayacak ölçüde sade bir dille yazılmıştır.

“Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” dizesiyle ölümsüzleşen Cahit Sıtkı, geçirdiği kısmi felç sonucu konuşma yeteneğini yitirince tedavi için götürüldüğü Viyana’da 46 yaşındayken yaşamını yitirir.   

Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar

Öyle dalmışım ki bu akşamüstü,

Komşu arsadır gözümde gökyüzü.

Ben dünyadan bihaber bir çocuğum,

Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.

Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar,

Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.

Şaheser Yılmaz