Teyzemin elindeki paralar kaptanın eline geçtiğinde
Biletimi teslim aldım, her seferinde yeni bir numara.
Sonra tekne akıntıya kapıldı.
Kardeşimin elini tuttum.
Anıtların birbirini takip etmesini izledik
Her zaman, aynı sırayla
Nobel Edebiyat Ödülü; İsveç Akademisi’nde yaşanan taciz iddiaları, bu iddialardan doğan karmaşa nedeniyle 2018 ödülünün ertesi yılın kazananıyla birlikte açıklanması ve 2019 ödülünün ırkçı söylemleri olan Peter Handke’e verilmesi gibi nedenlerle geçtiğimiz yıllarda prestij kaybına uğramış olsa da hala daha önemli bir ödül ve 2020 yılında hangi yazarın ödülü alacağı merakla bekleniyordu. Fransız romancı Maryse Conde, Rus romancı Lyudmila Ulitskaya, Japon romancı Haruki Murakami, Kanadalı romancı Margaret Atwood, Kenyalı romancı Ngugi Wa Thiong, Kanadalı şair Anne Carson, İspanyol romancı Javier Marias, Güney Koreli şair Ko Un ve Çinli romancı Yan Lianke’nin adları sayılıyor, çeşitli teoriler sunuluyordu. Kimse Amerikalı şair Louise Glück adını telaffuz etmiyordu ve ödülü kazanması da sürpriz oldu.
Ödül Komitesi Başkanı Anders Olsson şu sözleri söyleyerek ödülü açıkladı;
“Luise Glück samimi ve tavizsiz bir ses… berrak olma çabasından vazgeçmeyen bir şiir…şiddetiyle ve kolayca iman edilen kuralları kabul etmeyen direnmesiyle Emily Dickinson’u hatırlatan bir şair.”
Luise Glück Nobel’i kazanan 16. Kadın edebiyatçı ve 1993’te Toni Morrison’un ödül almasından sonra ilk kez bir Amerikalı kadın edebiyatçı ödül aldı.
Yaşamı boyunca pek çok prestijli ödülün sahibi olan Glück, Nobel almayı beklemediğini söylüyor:
“Sabah yediye çeyrek kala telefonum çaldı, uyanıktım. Bir adam kendisini Swedish Academy’nin sekreteri olarak tanıttı ve ‘Sizi, Nobel kazandığınızı bildirmek için arıyorum’ dedi. Ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum ama şüpheyle yaklaştım. Sanırım hazır değildim.”
“Beyaz bir Amerikalı lirik şairi seçmelerini tamamen şaşkınlıkla karşıladım. Mantıklı değil… Şimdi sokağım gazetecilerle dolu. İnsanlar sürekli ne kadar alçakgönüllü olduğumu söylüyorlar. Alçakgönüllü falan değilim. Ama sonra düşündüm; şu an pek de sevgiyle karşılanmayan bir ülkeden geliyorum ve bir beyazım ve şu zamana kadar almadığımız ödül kalmadı. Bu yüzden bu olayın hayatımda yer etmesi oldukça düşük bir ihtimal.”
Dünya çapında tanınmış, Pulitzer dahil bir çok ödül almış Glück. 2003, 2004 döneminde ABD’de “Poet Laureate” (Şairi Azam diyebiliriz) olarak görev yapan, 2015’te Başkan Obama’nın elinden Ulusal Beşeri Bilimler Madalyası’nı alan şair Amerikan kanonunun merkezinde bir edebiyatçı ama İngilizce konuşan ülkeler dışında fazla da tanınmıyor.
Ne yazık ki biz Türk okurunun aşina olduğu bir şair de değil. Türkçede yalnızca Seçme Şiirler adında, Güven Turan’ın çevirdiği ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan bir şiir derlemesi bulunuyor. 1994 yılında yayımlanan bu kitap şu anda sahaflar da dahi bulunmuyor. Yapı Kredi yeniden basana kadar tek tük Twitter’da, Facebook’ta yayınlanan çeviri şiirleri ile yetinecek Türk kitapseverler.
Şairin eserlerini ilk kez Türkçeye yirmi altı yıl önce çeviren Güven Turan şairi şöyle anlatıyor;
“1943 doğumlu Louse Glück… İlk şiirleri de 60’larda çıktı. Yaştaşım ve kuşaktaşım. İlk kitabı First Born (İlk Doğan) 1968’de basıldı. O günden bu yana ana çizgilerinde olmasa da değişimler görünüyor şiirinde ama temelde aynı. İlk şiirleri biraz daha kapalıydı, biraz da ‘mühürlüydü’ adeta, sonraları açıldı ama bazılarının eleştirdiği gibi bir ‘itiraf’ şairi değil. Glück ‘ben’ derken bu beni öteleyip daha evrensel bir varoluş sorunsalına dayandırıyor. Ayrıca dili son derece disiplinli ve kristal berraklığında ve keskinliğinde. İyi izlemişseniz, altında adı yazmasa da bir şiirini hemen tanırsınız.”
Onun şiirlerini karşısına çıktığı ilk günden bu yana takip ettiğini dile getiren Güven Turan, çevirinin yayınevi tarafından talep edilmediğini, Glück’in şiirlerini kendi inisiyatifiyle çevirdiğini ise şöyle anlatıyor:
“Ben onu önce bir antolojide okudum. 1968’de ilk kitabı çıkar çıkmaz da getirttim ve hemen çevirmeye başladım. Kitaplarını günü gününe izledim. Çevirilerden bazıları dönemin dergilerinde çıktı. Ben sevdiğim şairleri kimse istemese de çevirim. 1994’te Yapı Kredi Yayınları’nın üst yönetiminde bulunan Selçuk Altun’un teşviki ve desteğiyle yaptığım çevirileri çoğaltıp bir kitap hazırlama şansım oldu. Sonra da çevirdim zaman zaman. Okurken, Türkçe söylemeye başlıyorum beni çok yakalayan şiirleri.”
Güven Turan, travmadan beslenme ve bununla mücadele halini ise “Glück’in gerçekten de çok zor bir yaşamı olmuştur ama o sorunlarına örneğin Hart Crane ya da Sylvia Plath ya da John Berryman ya da Anne Sexton gibi teslim olmamıştır. Sadece direnen değil savaşan bir kişilik okuyorum onun şiirlerinde. Bir tür kafa tutuşu var dünyaya. Bu da sevdiğim yanı. Şiirlerindeki kristal temizliği, keskin berraklık da aynı savaşçı kişiliğinin sonucu bana kalırsa” sözleriyle ele alıyor.
Nobel edebiyat ödülü için dünyada neler denildiğine baktığımızda ise;
Rus Kommersant, ödül sahibinin nazım metinlerinin olağandışı içeriği karşısında büyülenmiş:
“Metinler, bir insanın acı, kayıp, nefret, haset, yılgınlık ya da bir insanın kaybını yaşadığında veya öfkeli olduğunda, mutlu olduğunda neler hissettiği hakkında. … Son iki yüz yıl yaşamış büyük şairlerin çoğu gibi Glück de kendi içindeki insanla ilgileniyor- ama en olağan dışavurumlarıyla. Bunu yapabilmenin yolu, azami bir netlik ve yalınlıktan geçiyor. … Yaşadığınız bir kaybı, bahçenizdeki çiçekleri betimler gibi tarif etmeyi deneyin; ama bunu çiçeklerin renk cümbüşünü gördüğünüz netlikte yapmaya çalışın. İmkânsız mı diyorsunuz? Hayır, değil, zira Glück bunun nasıl yapılabileceğini gösteriyor.”
Alman Taz gazetesi ise hiç memnun değil;
“Glück eserlerinde daha ziyade, ‘aldatma, ölüm, aşk ve kayıp’ gibi geleneksel şiir temalarını tercih ediyor. … Tanrı biliyor ki, bunlar ciddi, genel itibariyle insani konular ama ne yaparsanız yapın, belli bir sınıfın, ki bu da ABD’de beyaz insanlardan oluşan bir sınıfın konuları. Glück’le aynı kuşaktan şiirin ABD’deki temsilcileri Judith Ortíz Cofer, Adrienne Rich ya da Audre Lorde, kişisel olanın siyasiliğini çok daha yoğun biçimde ele alıyor. … Dünya çapındaysa Glück, kökeni Avrupa’dan yayılan bir gelenek doğrultusunda, Yunan mitolojisine de çok az kişinin olduğu kadar hakim son derece yetkin şairlerden sadece biri olarak kabul edilebilir. … Kesin olan şu ki, İsveç Bilimler Akademisi bu seçimiyle yüzü geçmişe dönük bir karar aldı.”
Luise Glück’ün seçimi daha çok konuşulacak gibi görünse de İsveç Akademisi’nin şiirden yana seçim yapması ve bir kadın edebiyatçıya ödül vermesi sevindirici.
Neyya Edebiyat