Kirli gri gökyüzündeki bulutların arkasına gizlenmiş güneş, yakıcı ışınlarını dünyaya bütün gücüyle sinsice gönderiyordu.

Uzun zamandır devam eden salgın günlerinden birinde babası işten çıkarılınca üç kişilik aileyi geçindirmek sorumluluğu omuzlarına yüklenen Hızlı Kargo’nun elemanı genç, merkezden aldığı bütün kolileri arabaya yükledi. Kitap olduğunu gördüğü, ayrıcalığı olduğunu düşündüğü paketleri yanına aldı. “Kitaplardaki her harf altın değerinde olduğu için en ağır ve en kıymetli yüktür” dedi.

Bütün gün kalabalık caddelerden geçti, ara sokaklara girdi, apartmanlardaki dairelere bazen merdivenlerden bazen de asansörle çıktı. Pandemi günlerinde sıcak havada ellerinde yükle devamlı hareket etmek zordu ama şikâyet etmeden ter içinde kalan alnını sildi, maskesini değiştirdi, çalışmaya devam etti.

Aylarca arayıp bulduğu bu işten ay sonunda aldığı ücret, kirayı ödedikten sonra günlük ihtiyaçlarının tamamına yetmiyordu. Annesi bir hayal olduğunu bile bile “Ah…Bir evimiz olsaydı kira derdinden kurtulurduk” diye sızlanıp duruyordu.

Yanından geçtiği, yayılan pandemi tedbirleri kapsamında kapatılan kafeye baktı. Birkaç ay önce okuldan çıkıp kız arkadaşıyla orada oturmuş kahvelerini içip, etrafta olan biteni seyrederken, genç kız kafeye getirdiği yükün altında ezilen cılız kargocu gence acıyan bakışlarıyla bakmış, “başka iş bulamamış mı?” diye üzüntüsünü dile getirmişti.

Okulda uzaktan eğitim vardı ama o esnada babası işten çıkarıldığı için ders günlerini iş aramaya ayırarak geçirmeye başlamıştı. Okulunu bitirmediği, askerlik yapmadığı için kendisine uygun bir iş bulamamıştı. Uzun aramalardan sonra bulduğu kargo şirketindeki işini, kız arkadaşının salgın günlerinde bulaşma tehlikesiyle  çalıştığına üzülmesini istemediği için söyleyememiş, bir şirketin büro işinde evden çalıştığını, memnun olduğunu, ancak işlerinin çok olduğu yalanını söylemiş, o günden sonra görüşmemişlerdi.

Öğlen yemeği bile yemeden akşam üstüne kadar büyük küçük kolilerinin hepsini dağıttı. Arabayı kenara çekip çalan telefonunu açtığında karşısında annesinin ağlayan “Oğlum babanın tahlil sonuçları çok kötü çıktı” sesiyle irkildi, sonrasını dinleyemedi. Hayatında en büyük destek olarak gördüğü babasının hasta olması onu bir anda yıktı.

Teslim edeceği en son parça olarak elinde kalan, şeffaf torba içindeki kitap siparişinin üstündeki etikette yazılı adı ve soyadını görünce inanamadı, gördüğünü adres doğruluyordu, sararan yüzüyle zile bastı. Kapıyı açan genç kızla göz göze geldiler. Kızın hayret ve şaşkınlıkla açılan gözlerinden nasıl ayrıldı, kitabı eline mi verdi? Yere atıp mı gitti? Yalanı yakalanınca kendini bilmez halde dışarı çıktı.

Evine doğru yol alırken; babasının hastalığı, annesinin ev alma isteği, okula gidemeyecek olması, kız arkadaşının hayret dolu bakışları, arabanın kırılıp parçalanan ön camından içeri doğru giren ağızlarından alevler saçan canavarlar olarak saldırmaya başladı. Kaçmak için geriye yaslandıkça ayağıyla gaz pedalına daha fazla bastı, direksiyon hakimiyetini kaybetti. Karşısına çıkan virajı alamadı, kentsel dönüşümde yapılmaya başlanan apartman inşaat alanını çevreleyen duvardan hızla içeri girdi.

Ortalığı siyah bir sis bulutu kapladı, hurda haline gelen arabanın içinden hiç ses çıkmadı.

Nebahat Alptekin