(1925 Trabzon- 12 Kasım 2003 İstanbul)
“Beni büyüklerim, özellikle amcam Rahmi Eyüboğlu, oğulları Bedri Rahmi ile Sabahattin Eyüboğlu sık sık uyarır, gittiğim yolun çok yanlış, karanlık olduğunu söylerlerdi. Buna karşın yeniyi sever eskiye en ağır bir dille söver, döner eskiden yana görünürdüm. Bu açık bir ikiyüzlülüktü besbelli” İsmet Zeki Eyüboğlu Cumhuriyet döneminin kültür ve sanatına yön veren iki sanatçı, entelektüel kişinin kuzeni. Yaşadığı ortamlara öfkeli, kafası zaman zaman karışık, etrafındakilerle kavgalı, yakınlarına derin duygusal bağlantıları olan, Eyüpoğlu ailesinden destek alan, edebiyat ve kültür alanında son derece üretken, Anadolu kültüründen inançlara, şiirden toplumsal yapılanmalara kadar benim sayabildiğim kadarıyla 67 kitap yazmış, 18 kitap tercüme etmiş, 23 adet basılacak kitabı mevcut, tanıyıp bilinmesi gereken bir yazar ve kültür insanı.
Yaşadıkları ve yazdıkları üzerinde Eyüboğluların etkisini görüyoruz. Mesela, otuzlu yaşlarında Trabzon’da Ömer Turan Eyüboğlu’nun çıkardığı Hâkimiyet gazetesinin yazı işleri yöneticisi olup burada yazılar yazması, Sabahattin Eyüboğlu’nun evinde devam eden “Pazartesi Toplantıları”na katılması, akrabalarından olan Ertuğrul Kemal Eyüboğlu’nun “13. Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler” adlı çalışmasına yardım etmesi gibi. Yazdığı şiirlerinden birinde kuzenini şöyle anlatır:
“Sabahattin bir tutam sarı çiçek Anadolu kırlarından
Hititöncesinden Atatürk’e
Bir ışık yumuşaklığında gelen
Duygusallığın üstünden akan us.”
Erken Cumhuriyet döneminde etkin olarak kültürel saha içinde varlık gösteren Eyüboğlu ailesini İsmet Zeki Bey’in iğnelemeden suçlamaya uzanan dilinden tanıyalım.

“Ben, Yavuz Sultan Selim’in Trabzon valiliği döneminde, Doğu’da Şii baskısından kaçarak kuzeye doğru göçen Aşkale-Erzurum-Bayburt-Gümüşhane yoluyla Maçka’ya, sonra Trabzon ile çevresine yerleştirilen oldukça kalabalık EYUBOĞLU (EYYUBİ) ailesindenim. Bu aile çok geniş bir alana yayılmış, çevresine egemen olmuş, sırtını devlete dayamış, biraz değil çok ‘ağa tutumlu’ bir topluluktur, dağınık olmasına karşın başlı başına bir oymak (aşiret) niteliğindedir. Geleneklerine bağlıdır, çalışmaktan çok çalıştırmayı, yemeden çok yedirmeyi, sömürülmekten çok sömürmeyi, acınmaktan çok acımayı, yardım görmekten çok yardım etmeyi seven, çelişkiler içinde bütünleşen bir topluluktur. Duruma göre birbirine çok bağlı, duruma göre birbirini çekemeyen. Dahası ilerlemek isteyeni bile engellemeye kalkan bir ailem var.”
Ailenin tarihi konusunda yapılan çalışmalara bu uçarı üyesinin yaptığı yorumun alınıp alınmadığını bilmemekteyiz. Emin olunan şey; Faust’tan Aenas’a, Dilin Kapısı’ndan Boşluğun Egemenliği’ne kadar edebiyat, felsefe ve inanç dünyasında karşımıza çıkan, geçen yüzyılın kültürel hayatını etkilemiş İsmet Zeki Eyüboğlu’nu hiç unutmayacağımızdır.
Eserleri üzerine arşivlerde yer alan kayıtların bir bölümünü paylaşarak onu tanımaya devam edelim;
Uygarlığın Çıkmazları
“Kitabın adını biraz açar mısınız?” diyen Necati Güngör’e cevabı:
“Kitaba bu adı vermemin nedeni şu: Uygarlık alanında başarı ortaya koyma, bir yarışmadır. Başarılar, tarih boyunca birtakım tepkilerle karşılanmıştır. Bir süre sonra, başarıya tepki gösterenler, o başarıyı bir kazanç, bir çıkar aracı olarak kullanıyorlar. Karşı çıktığı şeye yandaş oluyorlar. Burada iki durum var: Ortaya konulan uygarlık ürününü anlayamamak; bu ürüne, geleneklerin katılığından sıyrılarak bakamamak… İkincisi, ortaya çıkan ürünün sağlayacağı yararı görememek… Bu, uygarlığa karşı çıkanlarla uygarlıktan yana olanlar arasındaki çelişmedir. Önce karşı çıkacak, sonra işine geldiği yerde yararlanmaya bakacak!“
Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü
Metin Celal yazara soruyor: “Böylesine geniş kapsamlı bir çalışma için ne söylemek istersiniz?”
“Kitabımın önsözünde de belirttiğim gibi çağdaş diller arasında kökleri araştırılmayan, yalnızca belli dönemlerle ilgili dil çalışmalarıyla yetinilen tek dil Türkçedir. Birkaç Avrupalı dilci Türkçeyle ilgilenmiş, yararlı, düzenli, aydınlatıcı ürünler ortaya koymuş, ancak bu çalışmalar içinde Türk dilinin bütününü kapsayan yok. Bana kalırsa, gerçek bir aydın, köklerini bilemediği sözcüklerle düşünemez. Düşündüğünü sanır, bu da bir düşünce-kavram aktarmasıdır. Düşüncenin üretici, verimli olması sözcüğe yeni anlamlar kazandırmaya dayanır, böyle bir başarı da kavramı oluşturacak sözcüklerin köklerini bilmeyi gerektirir. Özellikle felsefede kökleri bilinmeyen sözcüklerle düşünme olanağı yoktur. Düşünce dizgesini kullandığı kavramlara dayandırmayan, düşünsel üretmeyi dilin köklerine bağlamayan büyük bir bilge bilmiyoruz. Felsefede düşünmek aktarmak değil üretmektir, bu da ancak kökleri açıkça bilinen sözcüklerle-kavramlarla sağlanabilir.”
Şeyh Bedrettin ve Varidat
Melih Cevdet Anday; “büyük bir ilgi ile okudum,” diyerek devam ediyor. “Onun en başta gelen özelliği, Şeyh Bedreddin olayını olduğu gibi, öteki ortakçılık ve tasavvuf inançlarını da, hem tarihsel koşulları içinde, hem de günümüz anlayışının ışığına vurarak değerlendirilmesidir. Hiç bir tarihsel olay, tarihçinin yorumundan kurtulamaz. Eyüboğlu, konuyu, dinsel inançlardan, menakıpnameler uydurmacılığından çıkararak, ilk kez, bilimsel bir açıdan ortaya koymuştur. Gerçi üretim-tüketim ilişkileri tabanı ile dinsel inançlar üst katı arasındaki ilişki konusu, daha başka bilimsel araştırmaları gerekli kılmaktadır, ama elimizdeki kitap o araştırmalara kolaylık sağlayıcı niteliktedir. Gerçi İsmet Zeki Eyuboğlu. kitabında, bir dinsel inanç kavgası biçiminde yansıyan olayın, temelde üretim-tüketim sorunu olduğunu belki de gereğinden çok yinelemektedir, ama bunu söylemek başka gösterebilmek başkadır, çünkü inançlar üstkatının yapısı çok karmaşıktır, üretim-tüketim ilişkisini de etkiler.”
Günün Işığında Tasavvuf Tarikatlar Mezhepler Tarihi
İsmet Zeki Eyüboğlu’nun 35 yıllık bir çalışmayla ortaya koyduğu bu yapıtta; 1400 yıldır Islâm ülkelerinde etkinliğini sürdüren bir inanç birikiminden doğan yüzlerce tarikatın, mezhebin, tasavvufun kaynaklarını, yayılışını, gelişim aşamalarını, toplumda yarattıkları sarsıntıları en eski kaynaklarından günümüze değin bütün ayrıntılarıyla, belgelere dayanarak yansız bir görüşle sergilenmiştir
Sömürülen Alevilik
“Neden yazdım? Alevilik Bektaşilik son bir-iki yıl içinde güncel konu durumuna getirildi. Ülke dışında bile geniş alana yayılıp ilgi topladı. Bu alanda bir çok yazı yazılmış, yayın yapılmıştır. Bizi bu çalışmaya yönelten de bu yazılar, yapıtlar oldu. Alevilik, Bektaşilik bilimsel yönde araştırılması gereken bir konudur. Oysa öyle yapılmadı, bir cönk okumayı, Yunus Emre’nin şiirlerini bile sözcüklere, başkalarının yorumlarına başvurmadan anlamayı başaramayanlar konunun uzmanı kesildiler, yüzeysel savları sergileyen yapıtlar bastırdılar. Böylece Alevilik, Bektaşilik bir bilimsel araştırma alanı olmaktan çıkarılıp sömürü konusuna dönüştürüldü. Yayınların hepsini gözden geçirdik, içlerinde yeni, güvenilir bir belge bulamadık. Daha önceki yayınlanmış kitaplardan alıntı yapıldığını gördük. Bu olumsuz girişimlerin arkasında yalnızca çıkar sağlamak, ün kazanmak, aydın geçinmek tutkularının sırıttığını gördük. Ülkemizde bilimsel çalışma adına bu üzücü bir gelişmedir. Çalışmamız bu uygulamaya eleştiri olarak anlaşılmalıdır.”
Alevi- Bektaşi Edebiyatı
Eyüboğlu, bu çalışmasında Alevi Bektaşi düşüncesinin şiir diliyle açıklanışını, yüzyıllar boyu geçirdiği gelişim evrelerini, bu şiirin yayılış alanındaki etkisini göstermeyi amaçlamış. Yedi bölümden oluşan kitap, Alevi Bektaşi Edebiyatını başlangıcından bu yana, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla değin, değerli isimleriyle ve örnekleriyle ele alıyor. Yazar, girişte, sadece koşuklara, öykülere, gülmecelere bakarak değil, onları üretenlerin yaşantılarını da araştırarak – sağlıklı bir yaklaşım getirilebileceğini belirtiyor.
İsmet Zeki Eyüboğlu’nun belli başlı yapıtları:
İnsanın Boyutları, Divan Şiirinde Sapık Sevgi, Uygarlığın Işıldakları, Baki, Karadeniz Aşk Türküleri, Şeyh Bedrettin ve Varidat, Kendi Sözleriyle Atatürk İlkeleri, Bütün Yönleriyle Bektaşilik, Anadolu Uygarlığı, Geçmişin Yaşama Gücü, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Yedi Askı (İslamiyet Öncesi Arap Şiirinden Seçmeler, Mevlana Celalettin, Hacı Bektaş Veli , Uygarlığın Çıkmazları, Pir Sultan Abdal , Yunus Emre, Sömürülen Alevilik, Abdal Musa, Hatayi (Şah İsmail,), Felsefe Açısından 12 Eylül – Boşluğun Egemenliği, Kaygusuz Abdal, Gelin Canlar Söyleşelim, Tanrı Yaratan Toprak: Anadolu, Dilin Kemiği, Dilin Kapısı, Toplum Sarsıntıları, Anadolu Gerçeği, Felsefe Yazıları , Anılar, Uyanış, İrticanın Ayak Sesleri, Nietzsche: Eylem Ödevi, Atatürk Anadoludur, Yoksul Özdeyişler
Başlıca Çevirileri:
Aenas (Vergillius), Tragedyanın Doğuşu (Nietzsche), Sevişme Yolu (Ovidius), Tarih Üstüne (Nietzsche), Gezgin ile Gölgesi (Nietzsche), Düşünceler (Pascale), Zerdüşt’ün Şiirleri, Pratik Usun Eleştirisi (Kant), Dörtlükler (Mevlana), Dönüşümler (Ovidius), Nutuk (M.K. Atatürk – Günümüz Türkçesiyle)
Nükhet Eren