Doğum Tarihi: Bilinmiyor.

Ölüm Tarihi: 20/11/1990

Şiirleri ğıbzeler için…

Halkların, anadilleriyle, kültürleriyle birarada özgür ve demokratik bir ortamda yaşayabilme umutları, çabaları ve mücadaleleri bugün bile sürüyorken, Çarlık döneminin emperyal güçleri Rusya, Osmanlı ve İngiltere’nin satranç oyunlarıyla bir halk daha anadilinden, kültüründen,  yaşadığı topraklardan sürgün edilir. Osmanlı topraklarına getirtilen Çerkesler, dillerini ve kültürlerini hiç bilmedikleri bu coğrafyada kaybetmemek için örgütlenir. Meşrutiyet’in ilanıyla farklı toplumsal kesimler, yayınlar çıkarıp, dernekler, vakıflar kurar. Bağımsız kadın hareketlerinin öne çıktığı toplumsal muhalefetin ön saflarında kadın ağırlığı dikkat çeker.  İşte tam da o sıralarda  tarihe adını yazdıran bir isim de, Seza Polar Üçer olur. Üçer’e ilişkin kaynaklar yok denecek kadar az, sınırlı. Öyle ki, açık kaynaklardan doğum tarihine ulaşmam mümkün olmadı. Edebi anlamda bir eserine de (Şiir-öykü- roman) rastlamadım. Bilinen kaynaklar ise Üçer’i, ilk Çerkez kadın gazeteci- editör olarak anar.  Bunun yanı sıra, döneminin güçlü, bağımsız ve özgür bir kadın portresi ve hak savunucusudur da Üçer.

Çabası dilini, kültürünü yaşatmak

Annesi Melek Nazmi, Babası General Pooh Nazmi Paşadır. Erkek kardeşi Zeki Polar yazardır, eşi de babası gibi bir generaldir. Her iki general de, Seza Polar Üçer’in çok görünür olması taraftarı değildir. Sürgün coğrafyalarının kendine özgü asimilasyon politikaları sınırı içinde kalmasından yanadırlar.  Ancak Üçer, kendi kültürünü ve dilini yaşatmaya kararlıdır.   Osmanlı ülkesindeki Kafkasyalıların bilimsel  ve ekonomik kalkınması için öncelikle eğitimi ayrımsar ve dönemin İçişleri Bakanlığı diyebileceğimiz Dahiliye İlmuhaberi izniyle bir dernek kuruluşunun  içinde yer alır. Beş kadının;  Xunce Hayriye Melek, Berzek Makbule, Zalique Emine Reşit, Pekhu Seza Polar (Üçer) ve Ulagay Faika’nın, 1918 yılı Eylül başlarında Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti (ÇKTC) adı altında kurdukları dernek faaliyete başlar. Derneğin yönetim kurulunu oluşturan bu kadınların dışında, yine on iki kadından oluşan bir “Diyane” kurulunun oluşturulması da ayrıca dikkat çekicidir.

Dergi çıkarır, okul açarlar

Diyane’nin anlamı Çerkes dilinde  “Annemiz”dir. Annemiz ;Diyane Kurulu, derneği korumak ve  kollamakla  görevlendirilir. Üçer’in öncülüğünde Çerkes kadınlar, olanakları ölçüsünde sürgün edildikleri bu coğrafyada yok olmaya direnen herkesin var olmasını sağlayacak koşulları yaratma çabasındadırlar. Bu çabanın en önemli unsurlarından biri de kendi anadillerini öğrenebilecekleri ve yaşatabilecekleri okullar açmaktır ve öngördükleri gibi kısa bir süre sonra İstanbul’da bir okul açarlar. Diyane (Annemiz) adlı bir kısmı Çerkesce bir kısmı Osmanlıca bir dergi de çıkarırlar. On iki sayfası eski harflerle Osmanlıca, dört sayfası ise latin harfleri ile Çerkesce olan derginin imtiyaz sahibi Seza Polar Üçer’dir. İki haftada bir yayımlanan dergideki yazılarda daha çok kadınların imzası vardır ve dönemin kadına yaklaşımı  sorgulanır. Ancak derginin içeriği, ağırlıklı olarak anneliğin kutsandığı, gelenek göreneklere bağlı, ahlaklı bir milli değer yaratmak için belirleyici olur. Oysaki Üçer, anne olamamıştır ve erken sayılabilecek bir yaşta eşini yitirmiştir. Birinci sayısı eski tarihle 12 Mart 1336 (1920) yayımlanan derginin ikinci sayısının çıkıp çıkmadığı ise  bilinmiyor. Şu anda derginin bilinen orijinal iki nüshasından biri Mehmet Şevket Eygi özel koleksiyonunda, diğeri Beyazıt, Hakkı Tarık Us Kütüphanesi’nde bulunuyor.

Okul, kız- erkek karışıktır

Beşiktaş Akaratler’de, mali durumu biraz bozulmuş ve kapanmak üzere olan “Kız Gelişim Okulu – İnas Terakki Mektebi Okulu”nun ismi artık “Çerkes Numune Mektebi”dir ve  derneğin veznedarı da olan Seza Polar Üçer, okulun  müdiresi olmuştur.  Okul, aynı zamanda dönemin ilklerini de hayata geçirir ve Türkiye’de ilk kez kız ve erkek öğrencilerin bir çatı altında birlikte ders görmelerini sağladığı gibi, 4-6 yaşlar arasında bulunan kız ve erkek çocuklar için de bir ana sınıfı açılır. Daha da önemlisi, İslam dünyasında ilk kez Latin harfleriyle yazı yazılması olur.  

Şiirler, ğıbzeler öğrenilir

Kurumsallaşan ve sayıca artan okullar aracılığıyla artık kendi dillerinde şiirler, ğıbzeler * dahi öğretilen okullarda Üçer, coğrafya dersini Türkçe, bir diğer öğretmen Lami Cankat ise dil derslerini ve Kafkas tarihi ile coğrafyasını Çerkesce olarak veriyordu. Çerkesler için her şey yolunda giderken, derneğin ve okulun kapatılması gündeme gelir. Bu duruma çok üzülen kurucu kadınlar ve tabii Seza Polar Üçer’in, dönemin Milli Eğitim Müdürü’yle uzun uzun görüşmesi de bir sonuç vermez. Lozan Konferansı’nda Türkiye’deki “Azınlıklar” konusunda uzun tartışmalar olur.

Okul kapatılır, Üçer tutuklanır

24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması’nda Çerkezlere azınlık hakkı tanınmaz. Bir ay sonra da, “Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti” ile “İstanbul Çerkez Kadınları Cemiyeti” kapatılır. Üçer, okulun kapatılmasına çok üzülen öğrenci velilerinin;  “Bu okul gerçekten başka bir okul, bir Türk okulu açalım ve siz yönetin” önerisini kabul etmez. Bir kaç gün sonra da tutuklanır. Ankara’ya gönderilen Üçer, büyük bir travma yaşasa da, üç ay sonra özgürlüğüne kavuşacaktır.

Yargılamalar ve tutuklamalar uzun bir süre devam eder ve  Seza Polar ve öncülük ettiği kadınların çabasıyla elde edilen kazanımlar  yok edilir. Çerkez halkının ve öncelikle yaşatılmak istenen Çerkes azınlık hakları bugün de sorgulanacak biçimde yok edilir. Şiirler, ğıbzeler yarım kalır.

Seza Polar Üçer, köşesine çekilir, şiirlerini, şarkılarını kendine mırıldanır belki de.  20.11.1990 tarihinde vefat eder ve  Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir.

Fatoş Öcal Kara

Kaynak: Erol Karayel- Kafkas evi Makalesi

ğıbzeler* : ağıt, ulusal şarkı